8 Haziran 2008 00:00
belirleyici olan
işçilerin mücadelesidir
GÜNÜN YAZILARI
Yorgos Peros
Yunanistanda onlarca sendika ve federasyonun bir araya gelmesi ile kurulan sendikal bir platform olan Tüm Mücadeleci İşçiler Cephesinin (PAME) Genel Sekreteri. Bizdeki karşılığı PAME Genel Başkanı. 350 bin işçiyi temsilen Uluslararası Sendikal Konferansa katılan Yunanistan delegasyonu adına Perosla görüştük.
Yunanistanda emekçilerin karşı karşıya olduğu temel sorunlardan bahseder misiniz?
Öncelikle, bu konferansı düzenleyenlere teşekkür etmek istiyoruz. Konferansla birlikte gelecekten çok daha umutluyuz. Daha iyi şeyler yapabileceğimize, mücadeleyi yükseltebileceğimize dair ciddi bir iyimserlik taşıyoruz.
Geçmişten bu yana PAME, özellikle hükümetin saldırılarına, hak gasplarına karşı verilen mücadelede en ön saflarda oldu. Bu mücadeleyi bizzat örgütlemekte önemli bir rol üstlendi. Yalnızca hükümetin saldırılarına karşı değil, aynı zamanda sendikal bürokrasiye karşı da mücadele ediyoruz.
En son sosyal güvenlik ile ilgili bir mücadele verdik. Ancak bu yeni bir şey değil. Daha önce de, sermayenin temsilcisi olan hükümetin saldırılarına karşı, kadın haklarının işçi ücretlerinin düşürülmesine karşı, sağlığın özelleştirilmesine karşı mücadele ettik. Çünkü sağlık sisteminin özelleştirilmesi ile aynı zamanda işçilerin toplusözleşme üzerinden sigortalı olmasını değil sağlık ve sosyal güvenliğin her işçinin kendi bireysel meselesi haline gelmesini istiyorlar.
Bu mücadele içinde PAME binlerce işçiyi toplayıp bir araya getirme başarısını gösterdi. Aslında PAME kendisine bağlı sendikalar ve sendika konseyleri ile diğer emek örgütleriyle bu mücadeleyi ördü. PAME bu mücadeleyi ciddi ciddi ayakları üzerine oturtan, bu hükümetin sermayenin işçi karşıtı politikalarına sert yanıt veren tek örgüttür diyebiliriz. Bunu söylüyoruz çünkü diğer işçi örgütleri tamamen sermayenin işbirlikçisi ve onlarla uzlaşmış durumdalar.
Mesele yalnızca grevleri, direnişleri örgütlemiyor olması değil. Sendikal bürokrasi, sermayenin, hükümetin saldırılarına karşı işçilerin içindeki elidir. Onların ağzıyla, onların yerine sendikal bürokrasi yapıyor. Eğer siz sınıfın sendikası iseniz, eğer böyle bir süreç içinde üretimin, işçilerin kendi ürettiği zenginlikten sınıfa her hangi bir çıkar için bir şey yapmıyorsanız nasıl sınıfın lideri olduğunuzu söylersiniz?
Konferansta işçilerin politika yapmaları üzerine değinildi. Emek mücadelesi ile politika arasında nasıl bir ilişki olmalı. Sizin parlamentoda milletvekilleriniz var. Bunun avantajları nelerdir?
Bizim açımızdan şu bir gerçek. İşçi sınıfının yalnızca ekonomik taleplerle mücadelelerini yükseltmesi elbette yeterli değil. Mücadeleyi bununla kısıtlamamalı. Sınıf mücadelesi, toplumun diğer kesimleriyle, yoksul köylülerle, yoksul bırakılmış, dışlanmış katmanlarla birleşmelidir. Ancak böyle bir ittifakla yükselen mücadele sonucunda işçi sınıfı nihai amacına ulaşabilir. Nedir işçi sınıfının nihai hedefi? Elbette iktidarı almaktır. İşçi sınıfının amacı insanın insana olan sömürüsüne son vermek ve kapitalist sistemi devirmek olmalıdır. İşçi sınıfının bize sağladığı her türlü temsiliyeti değerlendirmeliyiz, parlamento da dahil. Ancak bunu söylemiş olmakla birlikte şunu belirtmek gerekiyor ki asıl olarak mücadelenin sonucunu belirleyen milletvekili değil, sokaklarda yapılan mücadeledir. Parlamentodaki mücadele önemsiz değildir ama belirleyici olan mücadeledir.
Uluslararası dayanışmanın önemi nedir sizce?
Uluslararası dayanışma, işçi sınıfının elinde bir silahtır. Örneğin, hem Yunanistanda hem de başka ülkelerde Kübaya yönelik emperyalist saldırganlığa karşı dayanışmanın ortaya konması önemli. Dayanışma emperyalist planların önüne kesinlikle set çekmiştir. Bunları engellemiştir. Halkların da kendilerini daha umutlu hissetmelerini sağlamıştır. Küba örneği üzerinde durmak istiyorum. Kübanın büyümesi, direniyor ve ayakta kalıyor olması halklar arasındaki dayanışmanın neleri başarabildiğinin güzel bir örneğidir.
Yunanistanda yaşanan grevlere rağmen sosyal güvenlik yasası geçti. Bunun temel nedeni nedir?
Şuna dikkat çekmek gerekir. Eğer PAME olmasaydı ve bu mücadele yürütülmeseydi, biz bu yasanın olduğundan daha kötü ve daha saldırgan olacağını düşünüyoruz. Biz kesinlikle bu kavganın, mücadele vermenin çok belirgin somut sonuçlar doğurduğunu düşünüyoruz. Örneğin, büyük grevlerden sonra çok uluslu şirketler işçileri işten atmaya çalıştı. İşçilerin mücadelesi sayesinde orada baskı oldu ve bu baskı nedeniyle şirketler işçileri geri almak zorunda kaldı. İkinci olarak, PAMEnin örgütlendiği alanlardaki ücret artışları uzlaşmacı sendikaların örgütlü olduğu alanlardaki maaş artışlarından çok daha yüksek. Şunu da söylemek isterim ki aslında bu alanda sendikal mücadele içinde başarıya götürecek olan politik hat tek bir hattır ve bu hat Tekellerin kalbini ve AB politikalarını hedef almalıdır. Ancak bu şekilde başarıya ulaşabilir.
Konferans sonrasında nasıl bir çalışma yapacaksınız?
Bizim görüşümüze göre değişik ülkelerdeki sendikalarla işbirliği yapmak işin özüdür. Bu olmadan her hangi bir şey gerçekleştirmek mümkün değildir. Biz tam da bu nedenle buradaki girişimin bir parçasıyız. Öncelikle, bütün bu konferans süreci, çok olumlu sonuçlar elde etmemizi sağladı. PAME olarak bu konferansın sonuçlarının hem Yunanistanda hem de diğer ülkelerde hayata geçirilmesi için elimizden geleni yapacağız.
bütün işçilerin sorunları aynı
Adnan Serdaroğlu (Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı): Öncelikle çok başarılı bir toplantı oldu. Ev sahibi olmamızdan dolayı da çok mutluyuz. Dünyanın pek çok ülkesinden sendikacıyı aramızda görmek, burada sorunlarımızı ortaklaştırmak ve birbirimizle paylaşmak gerçekten bizim de önemli derecede yararlanabileceğimiz bir süreci ortaya çıkarttı. Bu toplantıda şunu gördük: Artık bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesinde farklı sorunların tartışılması mümkün değil. Bu da, birlikte bir strateji belirlemek için önümüze görev koyuyor. Bu başarılı toplantının sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılmasında ve alınan kararları hayata geçirme konusunda önemli bir çaba sarf etmek gerekiyor. Yoksa burada sorunlarımızı anlatıp burayı ağlama duvarına dönüştüren bir toplantı haline getirirsek bunun faydasını görmeyiz. Toplantı sonuçları ciddi olarak ele alınıp, hayata geçirilmesi konusunda çaba sarf edilirse, bundan sonraki her toplantının önemli derecede uluslararası sınıf mücadelesine katkılar sunacağını düşünüyorum.
İstem Akyol (Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi): Bizim özelleştirme ve sosyal güvenlik alanında yaşadığımız saldırı yasalarının tüm dünyada yaşama geçirildiğine tanıklık ettik. Özellikle sosyal güvenliğin tasfiyesinin yaşandığını gördük. Biz Çaycuma Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformunu kurduğumuzda da bu saldırıların sadece Türkiyede değil, dünyanın dört bir yanında yaşandığını anlatmıştık. Bu toplantıda konuşulanlar bunu bir kez daha somutlaştırdı. Sadece yakınmak şikayet etmek değil, hak kazanma amaçlı, sosyal güvenliğin hak olduğunu belirten bir hedef belirlemeliyiz. Hem temsilcilik olarak hem de platform olarak burada çıkan kararları en geniş kesime ulaştıracağız.
Şükran Doğan (SES MYK Üyesi): Gelen sendikacılardan epeyi bir deneyim elde ettiğimizi düşünüyorum. Biz de kendi ülkemizde, özellikle son yıllardaki işçi hareketindeki kıpırdanış ve bunun ortaya çıkış şekliyle yerel platformlar, işyeri çalışmasının önemi, ya da örgütlenmede karşılaşılan sorunların tartışılması açısından da önemli. Bunu bir kez daha gördük. Sorunlarımız ortak, sermayenin saldırıları ortak. Emperyalizmin her yere kendi araçlarını yaratarak girdiğini biliyordum ama bu bilgiyi bir kez daha edindik. Aynı zamanda buna karşı mücadelenin de, aklın yolunun da bir olduğunu, ortak bir mücadele gerektirdiğini ifade ettik. Alınan kararların o ülkede nasıl hayata geçirildiğinin, uygulanma biçimlerinin, deney ve tecrübelerinin yeniden ortak havuzda toplanması ve tekrar dağılması gibi bir yöntemini yaratırsak faydalı olacağını düşünüyorum.
Franchesko Rozi (İtalya, Slai-Cobas Sendikası): İtalyan delegasyonunun bu konferanstan çok önemli deneyimler elde ettiğini düşünüyorum. Uzun zamandır ilk kez farklı ülkelerden deneyimli sendikacılarla bir araya gelme şansını buldum. Bütün dünyadan farklı sendikaların birbirine deneyimlerini aktarmasının çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. İtalyan sendikalarının bu uluslararası konferansa katılımının meyvelerini ülkemize dönünce mücadele azmimizle alacağız.
Sabri Topçu (TÜMTİS eski Genel Başkanı ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı): Bu konferansta ortaya çıkan şu: Bütün dünyada saldırılar bir. Ama görülmesi gereken bütün ülkelerde bir mücadele geleneği var. En büyük kazanım burada. Eğer Türkiyede on binler yüz binler sosyal güvenlik yasasına karşı tepkisini gösteriyorsa demek ki bu mücadele gelecekte örgütlü bir yapıya kavuşacaktır. Burada da gözlediğimiz eğer kendi ülkemizde işçi sınıfının, halkın birliğini sağlayıp uluslararası birlikteliği, mücadele geleneğini ortaya koyduğumuzda kapitalist sistemin sonu gelmiştir. Sendikalar burada önemli bir araçtır, işçi sınıfını örgütlemek için. Bunun için bizim ülkemizde bunun çalışmasının yapılması gerekiyor ve giderek de işçi sınıfının politikleşmesi gerekiyor. Yani işçi sınıfının kendini iktidara taşıyacak kanalları açması gerekiyor. Sömürüsüz bir dünyanın yaratılması buradan geçiyor. Sendikalar bu işin ilk ayağıdır. Konferansın önemli olduğunu düşünüyorum ama bunun sonuç bildirgesini geniş yığınlar ve emekçiler içinde tartışıp giderek devam ettirmek ve giderek somut işler yapmak üzere yola çıkması gerekir.
Hasan Toprak (Eğitim Sen Üyesi): Konferans deneyimler, mücadelenin ortaklaşması açısından son derece yararlı geçti. Her yerde sermayenin saldırılarının aynı olduğunu gördük. Şimdi sendikal konferansın hem kendisine bir umut hem de mücadelede edenler için bir umut olduğunu düşünüyorum. Tabii ki artık sınıf hareketinde yerel çalışmaların bir karşılığı olduğunu görüyoruz. Tuzla tersanelerinde ölümlere karşı kuralsızlığa karşı verilen mücadele ulusal ve uluslararası mücadeleye dönüşmek yolunda ilerliyor.Dolayısıyla yerel mücadeledeki yükselme uluslararası mücadeleyi de tetikleyecektir.
Engin Kulu (Birleşik Metal-İş Gebze Şube Yöneticisi): Konferansın bu dönemde olması bizim için çok iyi oldu. Sınıf sendikacılığının tekrar Türkiyede daha aktif olması için burada yapılan tartışmalar verilen örnekler çok yararlı oldu. Buradan sonra mücadeleci sendikacılığı, işçileri talepleri etrafında birleştirmek için çabalarımız devam etmeli. İşçi sınıfının işbirlikçi sendikacılığı dağıtmak için yapması gerekenler açısından da burada yapılan tartışmalar izlenmesi gereken yolların tarifi iyi oldu. Burada yapılan tartışmaları aşağıda işçilerle paylaşmak onları da bu mücadelenin bir parçası haline getirmek çok önemli.
Selçuk Balcı Dostel Makine İşyeri Baştemsilcisi/Gebze): Konferans gerçekten çok verimli geçti. Kendi yerel deneyimlerimizi burada paylaştık. Uluslararası anlamda yaşanan deneyimleri paylaştık. İngilterede aynı firmada çalıştığımız fabrikadan temsilciler buradaydı. Onlarla yaptığımız konuşmada onların da bizimle aynı sorunları yaşadığını gördük. Bilgi alışverişinde bulunduk. Deneyimlerimizi paylaştık. Ortak mücadele anlayışını nasıl öreceğimizi konuştuk. Sorunlar ortak olduğu için ortak mücadeleyi geliştirmekle sorumluyuz. Bunun ayaklarını oluşturduk.
Mehmet Özsarıkamış (Tuzla tersane işçisi): Burada delegelerin anlattığından dünyanın küçüldüğünü gördük her yerde sorunların ayrı olduğunu gördük, her türlü zor koşullara rağmen her yerde mücadelenin de devam ettiğini gördük. Tuzlada örgütlenme önünde engelleri biliyoruz kuralsızlığı biliyoruz. Burada yeni ufuklar açıldı. Daha güçlü geri dönüyorum, verilen mücadele örnekleri önümüzü açacak özellikteydi. Tersanelerde örgütlenmeye ihtiyacımız var. İşçiler örgütsüz oldukları için ölüyorlar bize de bu örgütlenmeyi sağlamak düşüyor.
Songül Beydilli (SES Aksaray Şube Başkanı): Konferansta ortaya çıkan en önemli şeyin emekçilere yönelik saldırılar tüm dünyada aynı yöntemlerle ve aynı hedeflerle sürdürüldüğüdür. Bu da bize nasıl mücadele edeceğimizin ipucunu da gösteriyor. Eşit haklar temelinde bir mücadelenin yürütülmesi gerektiği, sendikalar arasındaki dayanışmanın geliştirilmesini sağlamalıyız. Bugün Türkiyedeki fabrikalar sadece buranın patronlarının değil uluslar arası tekellerin elinde, onlarla ortaklar, eğitim ve sağlık alanındaki özelleştirme girişlerinde bu alanlara uluslar arası tekellerin talip olduğunu görüyoruz. Sendikaları farklı ülkelerde aynı talepleri dile getirmesiyle dayanışmanın ortaklaşmanın gelişeceğine inanıyorum. Burada bir de kapitalizmin teşhirini daha açık şekilde yapmamız gerektiğini onun alternatifinin ne olduğunu daha açık seslendirmemiz gerektiğini gördük.
İsmail Doğan (Petrol-İş Aliağa Şube Yöneticisi): Bir tarafta bunu söylerken kendi ülkemdeki sorunlara karşı kılını kıpırdatmayan bir sendikal anlayış içersinde bunları nasıl yapacağımızı ortaya koyduk. Buradaki kararları tüm arkadaşlarımızla paylaşacağız. Şunu da gördük, Bizim ülkeyi yönetenleri alın İtalyaya götürün oradaki insanlar bunu fark etmeyeceklerdir çünkü hepsinin aynı politikaları izledikleri gördük. Yada tam tersini söyleyebiliriz. Saldırıların tek merkezden çıktığını gördük. Sorunlarını anlatan ülkelerin anlattıklarının aynısının bizde de olduğunu gördük. Dolayısıyla ortak düşmanımız var buna karşı mücadeleyi geliştirmek zorundayız. Katılımı daha fazla sağlamalıydık. Ama geri dönüşde ortak mücadeleyi geliyştirmek için önce yerel birlikleri oluşturarak mücadeleye girişmeliyiz. Umutsuzluk yok biz kazanacağız.
Nebat Bukrek (Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı): Konferansın çok yararlı olduğuna inanıyorum. Değişik ülkelerden gelen sunumlarda aynı sorunları ve talepleri gördük. Sermaye topyekün saldırırken sınıfta kendi mücadelesini veriyor. Sendikaların içinde bulunduğu durumun tartışılması çok önemli ve öğreticiydi. Bütün mesele bu sorunların çözüm noktasında yapılan tartışmaları iş yerlerimize nasıl götüreceğimiz önemli şimdiki görevimizin bu olduğunu düşünüyorum. Buradaki tüm tartışmaları aynı şekilde işyerlerine tartışmalıyız. Özellikle Yunanistandan yapılan sunumun bizimle aynı olduğunu gördüm. Yapmamız gereken alınan kararları hayata geçirmek.
Can Bahadır (Genel-İş İzmir 3 Nolu Şube Sekreteri): Konferansın bu dönemde toplanması çok önemliydi. Yapılan tartışmalar çok aydınlatıcı oldu. Burada önemli olan sendikaların sorunlarını sıkıntıları bilerek ortam mücadeleyi mücadeleci sendikal anlayışı geliştirmektir. Önemli olan bundan sonra bunları nasıl pratikte hayata geçireceğimizdir. Bu platformu nasıl geliştireceğimizdir.
Şener Pehlivan (Yapı-Yol Sen Bursa Şube Yöneticisi): Olumlu bir konferans yaşadık. Tek cepheden yapılan saldırıları geri püskürtmenin yolu bu platformun gelişmesindedir. Şimdi yapmamız gereken buradaki karaları her yere taşımak ve mücadeleye girişmektir.
Gaye Coşar
Evrensel'i Takip Et