5 Ocak 2012 09:52

Bir 12 Eylül komedisi: Bu Son Olsun

Sevda Aydın

Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaad ediyor
Sana yıllar ömür boyu
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son
Cem Karaca böyle diyordu. 70’li yıllardan bu yana söylenen bu şarkıyı dinlediğimizde içten bir umutla tekrarlarız Bu Son Olsun...

Orçun Benli de şarkının bu hüzünlü fakat umut verici görmüş ve ilk filmine ‘Bu Son olsun’ diyerek motor demiş.
Bugün Türkiye’nin tarihinde hasır altı edilen pek çok şey tartışılıyor. Kimine özürle yaklaşılıyor, kimine inkar politikalarıyla. Önceki gün gazetelerde 1980 Darbesi’nin önemli yüzleri Kenan Evren ve saz arkadaşının sanık sandalyesine oturacakları haberleri vardı. Evren, mahkemenin bu yaklaşımına çok üzülmüş. Bu yargılamadan ne çıkacak şimdilik bilinmese de vicdan mahkemesinde çoktan mahkum edildiklerini biliyoruz. 1980’den beri devam eden yaşam kendi hafızasını kurdu ve bugünün insanları bu hafızanın travmalarından iyileşerek çıkmak sonuç alıcı yollardan biri de sanat olabilirdi. Orçun Benli sanatın gücüne mizahınkini de ekliyor. 12 Eylülü, beş evsizin gözünden kara mizahla anlatan ‘Bu son Olsun’un başrollerinde Engin Altan Düzyatan, Hazal Kaya, Mustafa Uzunyılmaz, Ufuk Bayraktar, Ferit Kaya, Orhan Eşkin, Volga Sorgu, Engin Alkan, Serdar Orçin, Deniz Uğur, Bülent Çolak, Eray Özbal ve Tuğrul Tülek yer alıyor. ‘Bu Son Olsun’ bugün vizyona giriyor.

EVSİZLER SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLE KARŞILAŞIRSA...

Darbeyi anlatan filmlerde en çok ‘Sokağa çıkmak yasak kardeşim dön evine’ cümlesini duymuşuzdur. Askerin sert müdahalesiyle evine döner sokak sakini genelde. Ama ya evsizse...
Uzun yıllardır sokaklarda yaşayan beş kişi, her birinin ayrı derdi, ayrı hikayesi var. Karınlarını doyurmak için sağcısıyla sağcı, solcusuyla solcu oluyorlar. Kışın ayakları ıslanınca yeni ayakkabılar için caminin yolunu tutan Beş kafadar, miting sonrasında kalan bildiri, bayrak vb. gibi şeyleri toplayıp satmak için hiçbir mitingi kaçırmıyorlar. 12 Eylül  1980 sabahı geldiğinde sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalırlar ve kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte aynı cezaevinde bulurlar.
Emek Sinemasının yıkım kararına karşı sanatçıların gösterdiği tepkilere ek olarak ‘Bu Son Olsun’un galası da Emek’in önünde yapıldı. Yeşilçam sokağında buluşan film ekibi ile 12 Eylülü ve Emek Sinemasını konuştuk.

Filmin kara mizah dili hakkında neler söyleyeceksiniz?
Yönetmen Orçun Benli: Film bir kara komedi. Ama yine de burada da cezaevi var, işkence yapan yapılar var. İşkence sahneleri olmasa da izleyenler bunu anlıyorlar. 12 Eylülün karanlığını bazı kalıplarla mavra yaparak anlattık.

Son dönemlerde 12 Eylülle yüzleşme çok tartışılan bir konu. Siz nasıl bakıyorsunuz bu tartışmalara?
Orçun Benli: Sadece AKP hükümetiyle değil. Bundan 10, 20 yıl önce de 12 Eylül anlatılmalıydı. Hatta bundan 10 yıl sonra da yine anlatacak birileri olacak. İnsanlar darbeyle yüzleşmeye devam edecek.

Galanızla Emek Sinemasını tekrar hatırlattınız, neler söyleyeceksiniz?
Orçun Benli: Sinemacıların yıkım kararına karşı çeşitli protestolarla itiraz ettiği tarihi Emek Sinemasında galayı yapmanın çok anlamlı olduğunu düşündük. bu gece ve her zaman ‘Emek bizimdir’ demek için buradayız.
(İstanbul/EVRENSEL)


BİZİM YAKILACAK KİTAPLARIMIZ YOKTU BİLGİSAYARLARIMIZ VARDI

Hazal Kaya: 90 doğumluyum ama o döneme dair çok fazla şey okudum, araştırdım. Sonunda bu film geldiğinde yabancılık çekmedim.12 Eylülde yaşananlar en iyi böyle anlatılabilir diye düşünmüştüm senaryoyu okuduktan sonra. İçinde bulunmaktan gurur duyduğum bir proje oldu. Lise hazırlık yıllarımdan beri yakın tarihimizle ilgiliyim. Darbe dönemlerinde yaşanılanlar çok acıklı.  Bir ülkenin geleceğine darbe vurmak  ağır sonuçlar verdi. Devamında gelen kuşaklar apolitik olarak yetişti bu yüzden. Bizim yakılacak kitaplarımız yoktu. Bizim TV ve bilgisayarlarımız vardı.

Sosyalist bir kadın olan Lale’yi canlandırıyorsunuz. Biraz rolünüzden bahseder misiniz?
Lale karakterini canlandırıyorum. Sıradan bir ailenin kızıyken, bambaşka bir ideoloji ve yaşamla tanışıyor. Sosyalist oluyor. Sevgilisi Sinan’la beraber yaşayıp, parti çalışmaları sürdürüyor.

Emek Sineması için eyleme dönüşen bir gala oldu, ne diyeceksiniz?
Emek Sinemasının yıkım kararının kaldırılmasını bekliyoruz bu akşam da. Çünkü oynadığımız filmlerin, projelerin Emek’te gösterilmesini istiyoruz. Çocukluğum Beyoğlu’da geçti ve Emek en çok film izlediğim sinema salonu. Kimse Emek sinemasını bizden alamayacak. Biz hep burada olacağız.


BAZILARININ CENNETİ DİĞERLERİNİN CEHENNEMİDİR

Engin Altan Düzyatan: ‘Bazılarının cenneti diğerlerinin cehennemidir.’ Alt başlığıyla 12 Eylül darbe dönemini ve o dönemin cezaevi koşullarına dayanan bir anlatım var filmin merkezinde. Bu yılları kara mizahla eleştirmek bence en doğru eleştiri biçimidir. Dev-genç liderlerinden birini canlandırıyorum Sinan karakteriyle. Lale (Hazal Kaya) sevgilim rolünde. Film bu ilişki üzerinden o dönemde yaşanılamayan aşklara dair de bir şeyler söylüyor.

Galanın Emek Sinemasının önünde yapılması sizin için ne ifade ediyor?
Engin Altan Düzyatan: Böyle bir filmin galası da Emek’te yapılması gerekirdi. Emek, AKM gibi yerler özel parçalarımız, kültürümüzün önemli taşları. Bunlara sahip çıkmamız lazım. Bilinç olarak başka yerlerden bakıyor olabiliriz ama bu sahiplenmeyi tam da kültürümüzün özel parçası olmaları nedeniyle göstermeliyiz.

Evrensel'i Takip Et