5 Nisan 2010 01:00
YEDİ İKLİM DÖRT BUCAK
Cumhurbaşkanı Gülün dış gezileri serisi Pakistanla devam ediyor. Afrika üzerinden Pakistana uzanan çizgi üzerinde Dışişleri Bakanı A. Davutoğlunun Derin Stratejisinin izlerini sürmek ve Abdullah Gülün de bu stratejinin pratik adımlarını attığını görmek zor değil.
Bilindiği gibi, Ahmet Davutoğlunun Türk dış politikasına yeni bir yönelim olarak yerleştirmeye çalıştığı bakış açısı, özellikle Balkanlar ve Ortadoğuyu eksen alan ve Osmanlı İmparatorluğunun bu coğrafya üzerindeki etkilerini güncel ilişkiler için kullanmaya dayanan bir stratejiye dayanıyor. Türkiyeyi bölgesel güç olarak aktif hale getirmeyi amaçlayan bu yönelim, Yeni Osmanlıcılık olarak da adlandırılıyor. Ancak böyle bir stratejinin, başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin çizdiği sınırlar ve koyduğu hedefler dışında gerçekleşmesinin maddi ve siyasi imkanlarının olmadığı açıktır.
Kaldı ki, Davutoğlunun derin stratejisi; yalnızca Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasyayı değil Afrikayı ve Uzak ve Yakın Asyayı da kapsayan bir genişliğe sahiptir. Hal böyle olunca, Türkiyeyi yalnızca bölgesel çapta değil bütün bir Genişletilmiş Ortadoğu kapsamında yeni bir role hazırlamayı hedeflediğini söyleyebiliriz.
Karadeniz, Adriyatik, Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Körfez ve Hazar Denizi, Kuzey Afrika, Güney Asya, Orta ve Doğu Asyayı içine alan bu coğrafya, tam da ABDnin kullandığı anlamda Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin haritasını vermektedir. Pakistan da bu büyük harita içinde yer almaktadır.
Gülün bu ülkeye ziyaretinin ilginç bir yanına, Ruşen Çakır şöyle dikkat çekiyor: Güle Pakistanlı İslamcılardan çok laikler sahip çıktı. İlginç ayrıntılara yer verilen yazısında Çakır, özellikle şu noktaların altını çiziyor: İslamcılar uzak, laikler yakın; AKPyi kendilerine örnek aldıklarını söyleyen her üç lider de Pakistanın görece laik kanadını oluşturuyorlar. Cumhurbaşkanı Gül, bu laik şahsiyetlerin kendilerini gıptayla izlemelerinden hiç şikayetçi değildi, hatta epey memnundu; Pakistanlı siyasetçiler AKP deneyimini, İslamcı bir siyasi hareketin demokrasi savunuculuğuna evrilmesinden çok, sistem dışı olarak kabul edilen bir hareketin, arkasına sandık desteğini alarak sistem üzerindeki askeri vesayeti adım adım kaldırması anlamında örnek alıyorlar
Bunlar, Ruşen Çakırın dikkatine rastgele çarpmış olaylar değil. Belli bir seçmeyle özellikle verilmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü, bu geziden (Gülün Afrika Açılımı kapsamında yaptığı diğer gezilerle birlikte düşünüldüğünde) umulan asıl sonuç, ABD projesinin söz konusu coğrafya üzerindeki bütün ülkelerde devlet yapıları dahil, sosyal ve siyasal değişiklikler öngörüyor olmasıyla ilgilidir. Bu yüzden Türkiyede şu anda uygulanan değişikliklerin, bir bakıma diğerlerinde de tartışmaya açılması ve Ilımlı İslam modelinin test edilmesi gerekiyor.
Pakistanlı laiklerin ilgisini bu çerçeveye oturtmak zor değil. Zira, Pakistanda şu anda sözde bir şeriat uygulaması var ama bu İslamcı radikal kesimleri asla ikna etmeyen bir oyundan başka bir şey değil. Pakistanın çökme ve bölünme noktasına geldiğinin konuşulduğu bugünkü koşullarda, hakim sınıflar arasında geniş bir uzlaşmaya ihtiyaç var ve Gül, onlar açısından özellikle bu bakımdan bir örneği temsil ediyor.
Test edilen bir başka tez ise Ahmet Davutoğlunun derin stratejisinin gerçekleşme olanaklarıdır
Türkiye, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı rolünü başarıyla oynamaya devam ediyor
AYDIN ÇUBUKÇU
Evrensel'i Takip Et