16 Nisan 2010 01:00
GENÇLİĞİN SESİ
Geçen hafta medyada en çok tartışılan konu, ortaöğrenim gençliği oldu. Bu durumun üniversiteye giriş sınavının tarihiyle ilgisi olsa dahi, sadece bununla açıklamak doğru olmayacak. Dünyada her toplumsal patlamada ya en çok mağdur olan ya da en önde gidenler hep gençler olmuştur. Ortaöğrenim gençliği ise en coşkulu, gözü kara olan kesimdir ki, üzerinde çokça durulmaya değer.
Aileleriyle birlikte milyonlarca insanı etkileyen sınav sisteminde kobay haline getirilen gençler, bu sene de birçok adaletsizliğin kurbanı oldu. Bu sene öncekilerden farklı olarak birçok ilde çeşitli protesto eylemleri de yapıldı. İçerik tartışması, eylemin örgütlenme biçimleri, zamanı, kimlerin katıldığı, ne amaçlandığı da elbette önemli. Bu konular üzerinde tartışmalar da yürütülüyor, yürütülecek. Ancak artık ortaöğrenim gençliği için bu sınav sisteminin bıçağın kemiğe dayandığı noktayı göstermesi bakımından önemi üzerinde durmak gerekiyor.
Bıçak kemiğe dayandı. Çünkü ilköğretimden başlayarak üniversiteye giriş sınavına gelene kadar yetersiz, içeriği boşaltılmış, paralı, gerici eğitim alan gençler, dershanelerin insafına terk ediliyor. Eğitim Senin yaptığı son bir araştırma gösteriyor ki, dershaneye gitme yaşı 10a kadar düşmüş. Hayatımız Sınav başlıklı başka bir araştırmaya göre ise Ülkede 4 bin 170 dershane var. Sadece İstanbulda 657, Ankarada 496, İzmirde 187 dershane var. 80 öncesinde dershanelere gidenler sadece maddi durumu iyi olan ve derslerinde başarılı olmayan öğrencilerdi. Şimdi ise dershaneye gitmemek her emekçi çocuğu için geleceğini kuramamanın bir göstergesi sayılıyor. Dershaneler eğitim sisteminde piyasalaşmanın en bariz örneği olarak önümüzde dururken, Muğlanın Fethiye ilçesindeki bir gencin intiharıyla sarsıldık. Dershaneler artık sadece piyasalaşmayla değil cinayetleri ile de anılmaya başlandı.
657 dershanenin olduğu birçok özel okulun bulunduğu İstanbulu, toplumsal bir duyarlılık gösterdiği için tasdikname alan 25 öğrencisi ile Mehmetçik Lisesinden de tanıyoruz. Eğitimin bir sektör haline getirilmesinin karşısında TEKEL işçilerinin direnişi ile dayanışma gösteren öğrencilerin, can almaya başlayan sınava girmesine bile tahammül edilemiyor.
Hem de ne sınav!.. Öyle bir sınav ki, sınava girmek için Şırnaktaki, Vandaki, Mardindeki liselilerin Kıbrısa gitmesi gerekiyor. Hatta bu duruma gerekçe Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından bulunuyor. Doğu ve Güneydoğudaki öğrenciler, ÖSSde kopya ile üniversitelere yerleştiler diye. Durum o kadar trajikomik ki, kimse ilkokula başladığında farklı bir dille eğitim almaya başlayan, asker dipçiği altında okula giden, yakınlarını savaşta kaybeden, arkadaşları TMKdan yargılanan öğrencilerin; üniversiteye giriş sınavına girerek batıdaki öğrencilerle aynı koşullarda olamayacağını konuşmuyor. Açık bir ayrımcılığın var olduğu aşikarken, mesele kopyaya indirgeniyor. Hem de bunu az buçuk eğitim sisteminden, ülkedeki politik durumdan anlaması gereken biri yapıyor. Ayıptır.
Yarın Demokratik, Kamusal, Parasız, Nitelikli Eğitim; Örgütlü, Güvenceli Çalışma Hakkı ve Demokratik Yaşam için Ankarada buluşacak olan öğretmenlerin eylemi, ülke bu haldeyken oldukça önemlidir. Daha özgür, demokratik, bilimsel ve parasız eğitim için alanlarda görüşmek üzere!..
BURCU YILMAZ
Evrensel'i Takip Et