19 Nisan 2010 01:00
Gasp!!!
GÜNÜN YAZILARI
Gasp Nedir?
TCKnın 495-496-497-498-499. maddelerinde belirtildiği gibi her kim bir kimseyi cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek, o malı teslimen malın kendi tarafına zaptına, hukuki bir senedi vermeye, tahrip etmeye ve imza etmeye veyahut yol kesmek sureti ile silahlı hayati tehdit oluşturarak, şahsın hayatını, malını, ırzını tehlikeye sokmaya, bunları hükümet tarafından verilmiş bir hüküm gibi göstererek menfaat temin etmeye bunları sağlamak için bir kimseyi hapsetmeye, veyahut dağa, tenha bir mahale kaldırmaya teşebbüs etmek veya gerçekleştirmesi neticesi meydana gelmesi gasp kapsamında değerlendirilir.
Yukarıda tarifi yasal olarak yapılmış bir suç tanımı var. Tanımı Emniyet Müdürlüğü sitesinden aynen kopyalıyarak alıntı yaptım. Çünkü cezasının hukuken çok ağır olduğu tüm toplum tarafından bilinmektedir.
Neden bunu yaptım?
Yaklaşık 2003 yılından beri teşvikle büyüyen bölgemiz çalışma ilişkilerinde bu durum pek çok kez karşımıza çıkmıştır. İşçilerin birçok kez kanundan doğan hakları, suç tanımında belirtildiği gibi işten atmayla tehdit edilip elinden alınmıştır. Halen özellikle organize sanayi bölgesinde kanuni asgari ücret, asgari geçim indirimi ile 576 TL olmasına rağmen 490 TL veya 526 TL olarak uygulanmaktadır.
Asıl vaka ise daha vahimdir. Düzcede şu anda faaliyet gösteren bazı firmalar yukarıdaki gasp tanımında anlatılan suçun aynısını işyerinde işçilere karşı uygulamaktadır.
Bu ülkede kanuni asgari ücret asgari geçim indirimi ile 576 lira olmasına rağmen işveren insanları işten atmakla tehdit edip asgari ücretin altında çalıştırmaya devam etmektedir. Bir de bunu yaparken izlediği yol daha da vahimdir.
Bilindiği gibi yeni yasa gereği 10 ve fazlası işçi çalıştıran firmaların çalışanların maaşlarını bankalara yatırma zorunluluğu vardır. İşveren işçilere, Ben size asgari ücret ödeyemem; bankaya en az miktar olan ücreti yatırmak zorundayım. Siz o parayı bankadan çekip 100 TLsini bana geri getireceksiniz der. Sonra da yatan paradan 100 lirayı getirmeyenleri de işten atar.
Sonra şikayet olur, bakanlıktan müfettişler gelir, işyerine yüklü ceza yazılır. İşveren cezayı öder ve uygulamaya hiç hız kesmeden aynen devam eder. Şu anda da bu işyerleri bu uygulamaya halen devam etmekteler.
Yine geçenlerde bir arkadaşım bir firmada çalışmaya başladı. Sigorta yok, maaş 480 TL. Bir maaşı dolduracak o içeride kalacak, ikinci maaşı dolduracak onun da parasını üçüncü ayın içinde ödeme gelirse alacak.
Şimdi bu yazdıklarım bu çağda, Avrupa Birliğinin kapısında bekleyen ve demokrasiyle yönetildiğini söyleyen adı cumhuriyet olan bir ülkenin iki büyük ili Ankara ile İstanbulun ortasındaki Düzcede yaşanmaktadır.
Bu şehri yönetenleri buradan göreve davet ediyorum. Bu kanayan yaraya artık bir dur demenin zamanı gelmedi mi?
Bu ülkenin yasalarıyla sabit olan haklarını alamayan işçilerin, haklarının da bekçisi olan üstelik onlardan kesilen vergilerden maaşlarını alan devlet görevlilerinin bu konunun üzerine gideceğini umuyorum.
Takipçisi olacağımı da buradan tüm Düzcelilere ilan ediyorum.
TALAT ÇELİK Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube Sekreteri
Evrensel'i Takip Et