27 Eylül 1999 21:00
Cezaevleri kan gölüne dönüştürüldü
GÜNÜN YAZILARI
Cezaevleri kan gölüne dönüştürüldü
12 Eylül 1980 askeri cuntasından günümüze kadar uygulanan "Katlet, kurtul" politikası sonucu çok sayıda siyasi tutuklu, açlık grevleri ve jandarma saldırılarında yaşamını yitirdi. 12 Eylül Cuntası'nın "Asmayalım da, besleyelim mi?" politikaları, 1990'ların ikinci yarısından itibaren hücre tipi cezaevine geçiş projeleri ile "toplu imha" uygulamalarına dönüştürüldü. 1981-1995 yılılları arasında 121, 1996 yılında ise 33 tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde öldürüldü. Ölüm nedenleri arasında jandarma ve gardiyanların saldırıları, açlık grevleri, işkence ve hastalık ilk sıralarda yer aldı.
'Yüzleri parçalandı'
21 Aralık 1981'de Alemdağ Kapalı Cezaevi'ne jandarmaların saldırısı sonucu Şerif Yazar ve Hakan Mermeroluk; 2 Ocak 1982 yılında yine aynı cezaevinde jandarmaların saldırısı sonucu Bahadır Dumanlı öldürüldü. 21 Eylül 1995 yılında Buca Kapalı Cezaevi'nde sayım vermeyen tutuklulara jandarmanın saldırısı sonucu Tufar Kılıç, Uğur Sarıaslan ve Yusuf Bağ katledildi. 4 Ocak 1996 tarihinde jandarmanın Ümraniye Kapalı Cezaevi'ne yaptığı operasyon sonucu, Abdülmecit Seçkin, Orhan Özer ve Rıza Boybaş öldürüldü. Gültekin Beyhan da kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Ölenlerin yüzlerinin teşhis edilemeyecek derecede parçalandığı tespit edildi.
Diyarbakır katliamı
24 Eylül 1996 yılında Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde jandarma ve gardiyanların düzenlediği saldırıda 10 tutuklu katledildi. Vedat Aydemir ve Hamdullah Şengüler ise tedavi gördükleri hastanede yaşamlarını yitirdi.
Olaydan yaralı kurtulan Cemal Taş'ın, "Ahmet denilen bir baş gardiyan elindeki şişi ölü olmasına rağmen Ahmet Çelik arkadaşın kafasına geçirip, boynundan çıkarttı" şeklindeki açıklaması, vahşetin boyutlarını ortaya koyuyordu. Bursa E Tipi Cezaevi'nde Temmuz 1999 tarihinde Salim Düzen'in merdivenden düşüp öldüğü iddia edildi. Ancak tutuklular Düzen'in gardiyanlarca öldürüldüğünü açıkladılar.
Açlık grevlerinde ölüm
12 Eylül'den sonra açlık grevlerinde ilk ölüm 1981 yılında geldi. PKK davası tutuklusu Ali Erek, cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesi amacıyla başladığı açlık grevinde yaşamını yitirdi. Ardından, 1982 yılında PKK Merkez Komite Üyesi Kemal Pir ile M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek yaşamını yitirdi.
İstanbul'daki cezaevlerinde ise 1984 yılında "tek tip elbise" zorunluluğuna karşı başlatılan ve 75 gün süren açlık grevinde, Abdullah Meral, Haydar Başbağ, M. Fatih Ökütülmüş ve Hasan Telci canlarını feda ettiler. 1987 yılında yine cezaevlerindeki baskıları protesto için başlatılan açlık grevlerinde M. Emin Yavuz öldü. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Topaç'ın çıkarttığı 1 Ağustos genelgesi ile 1989 yılında cezaevlerinde açlık grevleri yeniden başladı. Eskişehir Cezaevi'nde başlatılan açlık grevinin 35'inci gününde zorla Aydın Cezaevi'ne nakledilen tutuklulardan Hüseyin Hüsnü Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya yolda yaşamını yitirdi. 1995 yılında ise Yozgat Cezaevi'nde yapılan açlık grevinde Fesih Beyazçiçek öldü.
Adalet Bakanlığı'nın baskı ve şiddet ortamının artırılması, kazanılmış hakların gasp edilmesi anlamına gelen 6, 8 ve 10 Mayıs tarihlerinde yayınladığı 9 adet genelgesine karşı 20 Mayıs 1996 tarihinde çok sayıda cezaevinde yüzlerce tutuklu ve hükümlü açlık grevine başladı. 20 Mayıs 1996 tarihinde süresiz açlık grevi ile başlayan cezaevi protestosu 3 Temmuz'da ölüm orucuna dönüştürüldü. Açlık grevinin 67'inci gününde ölümler başladı ve 12 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetti.
Ölüme gönderildiler
Cezaevi koşulları, işkence, açlık grevi, saldırı gibi nedenlerle sağlık durumları bozulan tutuklu ve hükümlülerin tedavisi engelendi, cezaevlerinde tüberküloz ve hebatit-B gibi ölümcül ve hastalıklar salgın halinde yayıldı. Ölüm oruçları sonrasında tedavileri yeterince yapılmadığı için çok sayıda tutuklu yaşamını yitirdi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Cezaevlerinde gergin bekleyiş
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'ndeki saldırıyı protesto amacıyla infaz koruma memurlarının rehin alındığı ve sayım verilmeyen cezaevlerindeki gergin bekleyiş sürüyor. Aileler, yakınlarından sağlıklı bilgi alabilmek için cezaevlerinin önünde bekliyor.
Ümraniye Cezaevi'ndeki siyasi tutukluların eylemi dün de devam etti. Yakınlarının durumu hakkında bilgi almak isteyen tutuklu ailelerinin, cezaevinin önüne gelmesi polis tarafından engellendi. Zaman zaman alkışlı protesto eylemi gerçekleştiren aileler ile polis arasında gergin anlar yaşandı.
Tutuklu yakınlarından 3 kişi gözaltına alınırken, Ümraniye Cezaevi'nin önüne gitmek isteyen Muhabirimiz Şahin Bayar, "şüpheli şahıs" olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Ümraniye Merkez Karakolu'na götürüldü.
Bu arada, 14 infaz koruma memurunu rehin alan siyasi tutuklular, "Yaşasın Ulucanlar direnişimiz" ve "Cesaretiniz varsa gelin" yazılı pankartları, yeniden pencerelere astı. Tutuklular, zaman zaman pencerelerden çeşitli sloganlar attılar. Tutukluların öğle saatlerinde de kırmızı bayrak asmalarının ardından cezaevi önünde bekleyen jandarma ekiplerinden kasklı, çelik yelekli, kalkanlı iki grup ile iki itfaiye aracı cezaevinin içine girdi. Bu arada, cezaevi çevresinde alınan yoğun önlemler de artırıldı.
Jandarma ve polis yığınağı
Öte yandan, 4 infaz koruma memurunun rehin tutulduğu Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bekleyiş de sürüyor. Cezaevinin çevresinde yoğun önlemler alan polis ve jandarma, tutuklu yakınlarının cezaevi önünde toplanmasına izin vermiyor.
Talepler kabul edilene kadar
Gebze Cezaevi'nin etrafı polis tarafından ablukaya alınırken, jandarma ve özel tim gruplar halinde cezaevine girdi. Askerlerin koğuş önlerinde beklediği ifade edildi. Bunun üzerine Avukat Zeynep Aytemur ve Türkan Kurtulmaz, tutuklularla görüştü. Avukatlar, rehinelerin sağlık durumunun iyi olduğunu, barikat kuran tutukluların sevklerin durdurulmasını, can güvenliklerinin sağlanmasını ve hücre tipi uygulamasına son verilmesini talep ettiklerini aktardılar. Tutuklular, bir kadın infaz koruma memurunu serbest bıraktı. Tutuklu yakınları da kendi aralarında bir heyet oluşturarak, yakınları ile görüşmek istediler. Ancak ailelerin bu talebi kabul edilmedi.
Gebze Cezaevi Savcısı ise önceki akşam bir açıklama yaparak Gebze Cezaevi'ndeki protestonun "Ankara kaynaklı" olduğunu belirtti. Tutuklularla görüştüğünü ifade eden savcı tutukluların gardiyanları diğer cezaevindeki operasyonlar bittiğinde ve talepleri kabul edildiğinde serbest bırakacaklarını söylediklerini belirtti.
Rehinelerin sağlığı iyi
Çankırı Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker, E Tipi Kapalı Cezaevi'nde mahkûmların elinde 11 rehinenin bulunduğunu bildirdi. Bir gardiyanın kaçarken düşerek beyin travması geçirdiğini belirten Türker, "cezaevinin çevre güvenliğinin tamamen sağlandığını, itfaiye ve sağlık ekiplerinin de hazır bekletildiğini" kaydetti. Türker, tutuklularla yapılan görüşmelerde rehinelerin sağlık durumlarının iyi olduğunu öğrendiklerini bildirdi.
Bursa'da malta işgali
Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, Özel Tip Cezaevi'nde TİKKO, DHKP-C, TDKP ve diğer örgütlere mensup tutuklu ve hükümlülerin Ankara Cezaevi'nde çıkan olayları protesto için başlattıkları eylemleri sürdürdüğünü söyledi. Tutukluların "malta" adı verilen koridorlarda bulunduklarını ifade eden Özler, "Tutuklu ve hükümlülere karşı herhangi bir müdahalemiz olmadı. Memurlara karşı saldırgan davranışları bulunmuyor. Olaylar, Ankara'daki olaylara paralel gelişti. Tutuklu ve hükümlülerin aileleri de tedirgin. Gelişmeleri yakından izliyoruz" dedi.
Sayım verilmiyor
Bu arada, Ceyhan Özel Tip Cezaevi'nde gergin anlar yaşandığı belirtiliyor. Görüşmeye giden aileler, cezaevi yanına yaklaştırılmazken, siyasi tutuklu ve hükümlülerin sayım vermedikleri bildirildi. Tutuklu ve hükümlülerin bir hafta önce başlattıkları sayım vermeme eylemini, önceki gün Ankara Merkez Cezaevi'nde yaşanan katliam üzerine sürdürdükleri öğrenildi.
Bergama Cezaevi'nde C-3 ve C-4 koğuşlarında kalan 118 tutuklu ve hükümlünün, 5 infaz koruma memurunu rehin alma eylemi de devam ediyor. Rehin alınan Nejat Erken, Erdal Karaca, Gazanfer Çağlayan, Ferhat Yener ve Şeref Yatar adlı infaz koruma memurlarının sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi. Buca Cezaevi'nde ise durumun sakin olduğu bildirildi. Cezaevi Savcısı Yaşar Aslan, AA muhabirine, olayların başlamasıyla birlikte aldıkları önlemler nedeniyle cezaevinde rehin alma olayı gerçekleşmediğini söyledi. Aslan, halen cezaevinde siyasi 100 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu, yaklaşık 1.5 aydır sayım vermeme eylemine devam ettiklerini belirtti. Aydın E Tipi Cezaevi'nin 2. koğuşunda kalan 42 tutuklu ve mahkûmun başlattığı sayım vermeme eylemi de sürüyor. Aydın Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nevzat Turgut, cezaevindeki son durum ile ilgili olarak şu bilgiyi verdi: "Cumartesi gece yarısından sonra mahkûmlar sayım vermemeye başladı. Tutuklu ve hükümlüler sayımı engellemek amacıyla 2 koğuşun kapıları önünde barikat kurarak, girişleri engelliyor. Her türlü olaya karşı cezaevi içinde ve dışında sıkı güvenlik önlemleri aldık. Mahkûmlar yemek saatlerinde yemekhaneye çıkmıyor. Koğuşlarda bulunan yiyecekleri kullanıyorlar. Sağlık tedbirlerini artırdık. Rehin alma olayı yok." Bu arada, cezaevi önlerinde tutuklu aileleri toplanarak, içeride bulunan yakınları hakkında yetkililerden bilgi almaya çalışıyor.
Bartın ve Çanakkale
Bartın Özel Tip Kapalı Cezaevi'nde, 7 infaz koruma memurunun halen rehin tutulduğu bildirildi. A3 Koğuşu'ndaki DHKP/C davası tutuklularının, infaz koruma memurları Aydın Pek, Faik Hotalak, Hikmet Candemir, Ali Top, Baki Tan, Mustafa Yılmaz ve Ahmet Durmuş'u rehin almışlardı. Yetkililer, cezaevi ve çevresinde alınan önlemlerin devam ettiğini, yaralama ve can kaybının olmamasının sevindirici olduğunu kaydettiler.
Çanakkale E-Tipi Kapalı Cezaevi'nde de, 9 infaz koruma memuru rehin tutuluyor. Cezaevinin C-1 ve C-6 koğuşunda barikat kuran DHKP-C davası tutukluları, önceki gün rehin aldıkları 9 infaz koruma memurunu koğuşlarda tutuyorlar. Yetkililer, 9 infaz koruma memurunun sağlığının yerinde olduğunu, Adalet Bakanlığı'ndan gelecek talimat doğrultusunda hareket edileceğini bildirdiler.
12 Eylül 1980 askeri cuntasından günümüze kadar uygulanan "Katlet, kurtul" politikası sonucu çok sayıda siyasi tutuklu, açlık grevleri ve jandarma saldırılarında yaşamını yitirdi. 12 Eylül Cuntası'nın "Asmayalım da, besleyelim mi?" politikaları, 1990'ların ikinci yarısından itibaren hücre tipi cezaevine geçiş projeleri ile "toplu imha" uygulamalarına dönüştürüldü. 1981-1995 yılılları arasında 121, 1996 yılında ise 33 tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde öldürüldü. Ölüm nedenleri arasında jandarma ve gardiyanların saldırıları, açlık grevleri, işkence ve hastalık ilk sıralarda yer aldı.
'Yüzleri parçalandı'
21 Aralık 1981'de Alemdağ Kapalı Cezaevi'ne jandarmaların saldırısı sonucu Şerif Yazar ve Hakan Mermeroluk; 2 Ocak 1982 yılında yine aynı cezaevinde jandarmaların saldırısı sonucu Bahadır Dumanlı öldürüldü. 21 Eylül 1995 yılında Buca Kapalı Cezaevi'nde sayım vermeyen tutuklulara jandarmanın saldırısı sonucu Tufar Kılıç, Uğur Sarıaslan ve Yusuf Bağ katledildi. 4 Ocak 1996 tarihinde jandarmanın Ümraniye Kapalı Cezaevi'ne yaptığı operasyon sonucu, Abdülmecit Seçkin, Orhan Özer ve Rıza Boybaş öldürüldü. Gültekin Beyhan da kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Ölenlerin yüzlerinin teşhis edilemeyecek derecede parçalandığı tespit edildi.
Diyarbakır katliamı
24 Eylül 1996 yılında Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde jandarma ve gardiyanların düzenlediği saldırıda 10 tutuklu katledildi. Vedat Aydemir ve Hamdullah Şengüler ise tedavi gördükleri hastanede yaşamlarını yitirdi.
Olaydan yaralı kurtulan Cemal Taş'ın, "Ahmet denilen bir baş gardiyan elindeki şişi ölü olmasına rağmen Ahmet Çelik arkadaşın kafasına geçirip, boynundan çıkarttı" şeklindeki açıklaması, vahşetin boyutlarını ortaya koyuyordu. Bursa E Tipi Cezaevi'nde Temmuz 1999 tarihinde Salim Düzen'in merdivenden düşüp öldüğü iddia edildi. Ancak tutuklular Düzen'in gardiyanlarca öldürüldüğünü açıkladılar.
Açlık grevlerinde ölüm
12 Eylül'den sonra açlık grevlerinde ilk ölüm 1981 yılında geldi. PKK davası tutuklusu Ali Erek, cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesi amacıyla başladığı açlık grevinde yaşamını yitirdi. Ardından, 1982 yılında PKK Merkez Komite Üyesi Kemal Pir ile M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek yaşamını yitirdi.
İstanbul'daki cezaevlerinde ise 1984 yılında "tek tip elbise" zorunluluğuna karşı başlatılan ve 75 gün süren açlık grevinde, Abdullah Meral, Haydar Başbağ, M. Fatih Ökütülmüş ve Hasan Telci canlarını feda ettiler. 1987 yılında yine cezaevlerindeki baskıları protesto için başlatılan açlık grevlerinde M. Emin Yavuz öldü. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Topaç'ın çıkarttığı 1 Ağustos genelgesi ile 1989 yılında cezaevlerinde açlık grevleri yeniden başladı. Eskişehir Cezaevi'nde başlatılan açlık grevinin 35'inci gününde zorla Aydın Cezaevi'ne nakledilen tutuklulardan Hüseyin Hüsnü Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya yolda yaşamını yitirdi. 1995 yılında ise Yozgat Cezaevi'nde yapılan açlık grevinde Fesih Beyazçiçek öldü.
Adalet Bakanlığı'nın baskı ve şiddet ortamının artırılması, kazanılmış hakların gasp edilmesi anlamına gelen 6, 8 ve 10 Mayıs tarihlerinde yayınladığı 9 adet genelgesine karşı 20 Mayıs 1996 tarihinde çok sayıda cezaevinde yüzlerce tutuklu ve hükümlü açlık grevine başladı. 20 Mayıs 1996 tarihinde süresiz açlık grevi ile başlayan cezaevi protestosu 3 Temmuz'da ölüm orucuna dönüştürüldü. Açlık grevinin 67'inci gününde ölümler başladı ve 12 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetti.
Ölüme gönderildiler
Cezaevi koşulları, işkence, açlık grevi, saldırı gibi nedenlerle sağlık durumları bozulan tutuklu ve hükümlülerin tedavisi engelendi, cezaevlerinde tüberküloz ve hebatit-B gibi ölümcül ve hastalıklar salgın halinde yayıldı. Ölüm oruçları sonrasında tedavileri yeterince yapılmadığı için çok sayıda tutuklu yaşamını yitirdi. src=/resim/b1.gif width=5>



Cezaevlerinde gergin bekleyiş
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'ndeki saldırıyı protesto amacıyla infaz koruma memurlarının rehin alındığı ve sayım verilmeyen cezaevlerindeki gergin bekleyiş sürüyor. Aileler, yakınlarından sağlıklı bilgi alabilmek için cezaevlerinin önünde bekliyor.
Ümraniye Cezaevi'ndeki siyasi tutukluların eylemi dün de devam etti. Yakınlarının durumu hakkında bilgi almak isteyen tutuklu ailelerinin, cezaevinin önüne gelmesi polis tarafından engellendi. Zaman zaman alkışlı protesto eylemi gerçekleştiren aileler ile polis arasında gergin anlar yaşandı.
Tutuklu yakınlarından 3 kişi gözaltına alınırken, Ümraniye Cezaevi'nin önüne gitmek isteyen Muhabirimiz Şahin Bayar, "şüpheli şahıs" olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Ümraniye Merkez Karakolu'na götürüldü.
Bu arada, 14 infaz koruma memurunu rehin alan siyasi tutuklular, "Yaşasın Ulucanlar direnişimiz" ve "Cesaretiniz varsa gelin" yazılı pankartları, yeniden pencerelere astı. Tutuklular, zaman zaman pencerelerden çeşitli sloganlar attılar. Tutukluların öğle saatlerinde de kırmızı bayrak asmalarının ardından cezaevi önünde bekleyen jandarma ekiplerinden kasklı, çelik yelekli, kalkanlı iki grup ile iki itfaiye aracı cezaevinin içine girdi. Bu arada, cezaevi çevresinde alınan yoğun önlemler de artırıldı.
Jandarma ve polis yığınağı
Öte yandan, 4 infaz koruma memurunun rehin tutulduğu Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bekleyiş de sürüyor. Cezaevinin çevresinde yoğun önlemler alan polis ve jandarma, tutuklu yakınlarının cezaevi önünde toplanmasına izin vermiyor.
Talepler kabul edilene kadar
Gebze Cezaevi'nin etrafı polis tarafından ablukaya alınırken, jandarma ve özel tim gruplar halinde cezaevine girdi. Askerlerin koğuş önlerinde beklediği ifade edildi. Bunun üzerine Avukat Zeynep Aytemur ve Türkan Kurtulmaz, tutuklularla görüştü. Avukatlar, rehinelerin sağlık durumunun iyi olduğunu, barikat kuran tutukluların sevklerin durdurulmasını, can güvenliklerinin sağlanmasını ve hücre tipi uygulamasına son verilmesini talep ettiklerini aktardılar. Tutuklular, bir kadın infaz koruma memurunu serbest bıraktı. Tutuklu yakınları da kendi aralarında bir heyet oluşturarak, yakınları ile görüşmek istediler. Ancak ailelerin bu talebi kabul edilmedi.
Gebze Cezaevi Savcısı ise önceki akşam bir açıklama yaparak Gebze Cezaevi'ndeki protestonun "Ankara kaynaklı" olduğunu belirtti. Tutuklularla görüştüğünü ifade eden savcı tutukluların gardiyanları diğer cezaevindeki operasyonlar bittiğinde ve talepleri kabul edildiğinde serbest bırakacaklarını söylediklerini belirtti.
Rehinelerin sağlığı iyi
Çankırı Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker, E Tipi Kapalı Cezaevi'nde mahkûmların elinde 11 rehinenin bulunduğunu bildirdi. Bir gardiyanın kaçarken düşerek beyin travması geçirdiğini belirten Türker, "cezaevinin çevre güvenliğinin tamamen sağlandığını, itfaiye ve sağlık ekiplerinin de hazır bekletildiğini" kaydetti. Türker, tutuklularla yapılan görüşmelerde rehinelerin sağlık durumlarının iyi olduğunu öğrendiklerini bildirdi.
Bursa'da malta işgali
Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, Özel Tip Cezaevi'nde TİKKO, DHKP-C, TDKP ve diğer örgütlere mensup tutuklu ve hükümlülerin Ankara Cezaevi'nde çıkan olayları protesto için başlattıkları eylemleri sürdürdüğünü söyledi. Tutukluların "malta" adı verilen koridorlarda bulunduklarını ifade eden Özler, "Tutuklu ve hükümlülere karşı herhangi bir müdahalemiz olmadı. Memurlara karşı saldırgan davranışları bulunmuyor. Olaylar, Ankara'daki olaylara paralel gelişti. Tutuklu ve hükümlülerin aileleri de tedirgin. Gelişmeleri yakından izliyoruz" dedi.
Sayım verilmiyor
Bu arada, Ceyhan Özel Tip Cezaevi'nde gergin anlar yaşandığı belirtiliyor. Görüşmeye giden aileler, cezaevi yanına yaklaştırılmazken, siyasi tutuklu ve hükümlülerin sayım vermedikleri bildirildi. Tutuklu ve hükümlülerin bir hafta önce başlattıkları sayım vermeme eylemini, önceki gün Ankara Merkez Cezaevi'nde yaşanan katliam üzerine sürdürdükleri öğrenildi.
Bergama Cezaevi'nde C-3 ve C-4 koğuşlarında kalan 118 tutuklu ve hükümlünün, 5 infaz koruma memurunu rehin alma eylemi de devam ediyor. Rehin alınan Nejat Erken, Erdal Karaca, Gazanfer Çağlayan, Ferhat Yener ve Şeref Yatar adlı infaz koruma memurlarının sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi. Buca Cezaevi'nde ise durumun sakin olduğu bildirildi. Cezaevi Savcısı Yaşar Aslan, AA muhabirine, olayların başlamasıyla birlikte aldıkları önlemler nedeniyle cezaevinde rehin alma olayı gerçekleşmediğini söyledi. Aslan, halen cezaevinde siyasi 100 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu, yaklaşık 1.5 aydır sayım vermeme eylemine devam ettiklerini belirtti. Aydın E Tipi Cezaevi'nin 2. koğuşunda kalan 42 tutuklu ve mahkûmun başlattığı sayım vermeme eylemi de sürüyor. Aydın Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nevzat Turgut, cezaevindeki son durum ile ilgili olarak şu bilgiyi verdi: "Cumartesi gece yarısından sonra mahkûmlar sayım vermemeye başladı. Tutuklu ve hükümlüler sayımı engellemek amacıyla 2 koğuşun kapıları önünde barikat kurarak, girişleri engelliyor. Her türlü olaya karşı cezaevi içinde ve dışında sıkı güvenlik önlemleri aldık. Mahkûmlar yemek saatlerinde yemekhaneye çıkmıyor. Koğuşlarda bulunan yiyecekleri kullanıyorlar. Sağlık tedbirlerini artırdık. Rehin alma olayı yok." Bu arada, cezaevi önlerinde tutuklu aileleri toplanarak, içeride bulunan yakınları hakkında yetkililerden bilgi almaya çalışıyor.
Bartın ve Çanakkale
Bartın Özel Tip Kapalı Cezaevi'nde, 7 infaz koruma memurunun halen rehin tutulduğu bildirildi. A3 Koğuşu'ndaki DHKP/C davası tutuklularının, infaz koruma memurları Aydın Pek, Faik Hotalak, Hikmet Candemir, Ali Top, Baki Tan, Mustafa Yılmaz ve Ahmet Durmuş'u rehin almışlardı. Yetkililer, cezaevi ve çevresinde alınan önlemlerin devam ettiğini, yaralama ve can kaybının olmamasının sevindirici olduğunu kaydettiler.
Çanakkale E-Tipi Kapalı Cezaevi'nde de, 9 infaz koruma memuru rehin tutuluyor. Cezaevinin C-1 ve C-6 koğuşunda barikat kuran DHKP-C davası tutukluları, önceki gün rehin aldıkları 9 infaz koruma memurunu koğuşlarda tutuyorlar. Yetkililer, 9 infaz koruma memurunun sağlığının yerinde olduğunu, Adalet Bakanlığı'ndan gelecek talimat doğrultusunda hareket edileceğini bildirdiler.
Evrensel'i Takip Et