01 Temmuz 2014 06:00

Kamu emekçileri nasıl bir KESK istiyor?

KESK’in 9. Olağan Genel Kurulu 3 Temmuz’da başlıyor. Kongre öncesi Evrensel'e mektup yazan kamu emekçileri genel kurul öncesi yaşanan tartışmaları değerlendirerek nasıl bir KESK istediklerini dile getirdiler.

Kamu emekçileri nasıl bir KESK istiyor?
Paylaş

Kamu emekçileri mücadelesi açısından önemli bir yere sahip olan KESK’in 9. Olağan Genel Kurulu 3 Temmuz’da başlıyor. Kongre öncesi Evrensel'e mektup yazan kamu emekçileri genel kurul öncesi yaşanan tartışmaları değerlendirerek nasıl bir KESK istediklerini dile getirdiler. Özellikle karar alma mekanizmalarının daha demokratik olması talebini dile getiren kamu emekçileri, KESK’e bağlı sendikalar arasında dahi ortak mücadelenin örgütlenememesi, sendikanın gündemiyle işyerinin gündeminin farklı olması, sendika-siyaset ilişkisinin dengeli bir zeminde kurulamaması, kamu emekçilerinin ortak talepleri için 25 kasım ve 26 mayıs grevlerinde olduğu gibi olumlu örnekleri olmasına rağmen diğer diğer memur konfederasyonlarıyla birleşik bir mücadelenin örülmemesi, sermayenin ve hükümetlerin karşısına stratejik bir mücadele programıyla değil sermayenin belirlediği gündemlerin peşine takılarak karşı koymaya çalışma gibi eleştirileri dile getirdiler. KESK’in milyonlarca kamu emekçisinin umudu olduğuna dikkat çeken kamu emekçileri, kongrenin bu sorunların aşılması için bir platform olmasını istiyor.

ÜYELERİN FİKİRLERİ ALINMALI
Enver DAĞ (İşyeri Temsilcisi)
Kara alınma süreçlerinde üyelerin fikirleri alınmalıdır. Özellikle grev kararları böyle alınmalı. KESK adına alınan kararlarda gerekli olduğu durumlarda anket yapılmalıdır. Seçim sistemi de delegeler üzerinden değil üyelerin oylarıyla olmalıdır.

ÖRGÜTSEZ YAPISINI YENİLEMELİ
Erdoğan TUNÇ (Üye)
Öncelikle kılık-kıyafet meselesinde olduğu gibi (Türbana karşı eşofmanla okula gitme eylemi) AKP’ye ya da gericiliğe meşruiyet kazandıracak eylemler yapılmamalı.
Merkezden üretilen politikaların tabanda heyecan yaratmamasının nedenleri doğru tespit edilmelidir. Uzun süredir bu durum toplumun apolitizasyonuna dayandırıldı. Fakat haziran direnişinden sonra sorunu bu şekilde ortaya koymak doğru değil. Meselenin bir boyutu da KESK merkezinde yapılan açıklamaların , açılımların politik sonuçları ile tabanın politik tercihleri arasında ciddi bir açı olmasıdır. Bu nedenle tepki üretme konusundaki istek tepkinin nasıl verilmesi gerektiği endişesine ve sonrasında tepkisizliğe dönüşmektedir.
Kesk örgütsel yapısını baştan aşağı yenilemelidir. Örneğin delegelik meselesi yönetici kurullar vs Dönemin kitle iletişim araçlarını kullanmada seçici olunmalıdır. Mücadelenin yaygınlaştırılması ve seslenme kanallarının arttırılması açısından kimi olanaklar değerlendirilmeli ( sosyal medyanın yaygın kullanılması gibi). Ancak öz örgütlülüğün yerine ikame edilecek araçlardan vazgeçilmelidir.

NASIL BİR KESK?
Düzgün YEŞİL (İşyeri Temsilcisi)
Genelde dünya emek hareketini özelde ülkemizin emek hareketini ve sorunlarını iyi tahlil eden, emek ve demokrasi mücadelesini kazanımlarla sürdüren, bunun için tüm mücadele araçlarını devreye sokan bedel ödemekten bir adım geri atmayan bir KESK. Yine örgütlü olduğu tüm iş kollarında örgütlü yapıyı geliştirici çalışmaları örgütleyen sorunları çözüm ve kazanımlarla sonuçlandıran bir KESK. Yönetimlerde söz ve yetkiyi sadece güçlü olan kesimlerin kullandığı bir seçim modeliyle değil, grupçu anlayışlarla değil, konfederasyon yönetimini güçlendirecek, çeşitlendirecek her demokratik düşünce örgütlenmelerinin kendisini ifade edecekleri, mücadeleye ve çalışmaya katacakları tüm demokratik kanalların açık olduğu bir KESK. Demokratik bir temsiliyeti gerçekleştiren, devrimci ve demokratik bir mücadele ruhu yaratan, sürdürüle bilir bir sendikal anlayışı oluşturan, çok büyük hedefler yerine gerçekleştirilmesi mümkün olan kazanımlarla sonuçlanacak hedefler koyan bir KESK.    

EMEKÇİNİN EN ÖNEMLİ KALESİ
Ali SÜZGÜN (Üye)
KESK özüne dönüp kendi üyelerini yöneticilerinden başlayıp yeniden örgütlemeli. Örgütsel yapılanmasını masaya yatırıp yeniden ele almalıdır. Günü kurtaran, ‘dostlar düğünde görsün ‘ eylemlerden, etkinliklerden vazgeçmeli. Hedef koymalı ve bu hedeflerin gerçekleşmesi için inandırıcı, sonuç alıcı eylemler yapmalı. Seçim sistemi mutlaka değiştirmeli. Çünkü demokrasi görünümlü mevcut seçim sistemi sendikada kutuplaşmalara, sendika içinde çalışma barışına zarar veren, sendika dışına da kötü bir görüntü veren bu sistemden derhal vazgeçmelidir. Üyeleriyle yüz yüze iletişimde olmalı, üyeyi sadece eylemden eyleme ya da seçimden seçime hatırlamamalıdır. İşyeri temsilcilerini periyodik olarak eğitime tabi tutmalı. Kısaca KESK geçmişine yakışanı yapmalı ,demokrasinin, emekçinin en önemli kalesi olmalıdır.

DEĞİŞİM DİNAMİĞİ HAREKETE GEÇMELİ
Hasan ALİ BACIOĞLU (Üye)
Geleneksel sendikacılığın reddi üzerine kurularak kamu emekçilerini örgütlü hayatla yeniden buluşturan KESK, artık sıradanlaşmış eylem ve etkinlikleriyle kendini tekrar eder duruma gelmiştir. Eylem ve etkinliklerinde tutarlılık bulunmadığı gibi, birbirini besleyen ve bir hedefe yönelten süreklilik ilişkisi ortadan kalkmıştır. KESK, günü kurtarma manevraları ile geçiştirilemeyecek, kendisini aşan olumsuzlukları bahane ve mazeretlerle üstü örtülemeyecek ciddi tıkanıklılıklarla karşı karşıyadır. 4688 sayılı sendikalar yasasına sığmayacağını iddia eden KESK, kendisine dayatılan yasal sınırlar içerisinde, giderek daralan bir faaliyet alanına hapsolmuştur.
Güvencelilerin sendikası durumuna gelen KESK, kamusal alanın tasfiyesi ile gittikçe daralan kitleye seslenmek durumunda kalmakta, sınıfın parçalanmışlığını gören bir hattan hareket edememektedir. Kamu emekçilerinin sınıfsal ezilme yanında, karşı karşıya olduğu farklı türden ezilme ve yok sayılma sorunlarını sınıf mücadelesinin bileşeni haline getiremediğinden bütün kamu emekçilerini kapsamaktan uzaklaşmaktadır. Farklılıkları gittikçe törpülenen KESK, kamu alanında kurulu sendikalardan herhangi biri durumuna gelmiştir. Dolayısıyla  devlet güdümlü sendikalar eylem birliği yapılacak muhataplar haline gelmiştir. Mücadeleci çizgisi ile diğer sendikaları sürekli zorlayan ve baskı altında tutan KESK, öncü rolünü kaybetmiş daha ortalamacı bir çizgiye kaymış ve sahte sendikaları her alanda sıkıştırmak yerine kendisi zemin kaybetmeye başlamıştır.
Yaşadığı üye kayıpları ile üçüncü konfederasyon durumuna gerileyen KESK, bu aşınmayı durduramadığı için üyelerini işyerlerinde kendinden emin bir meşruiyetle davranmaktan, iddialı ve özgüvenli olmaktan uzaklaştırıyor. Emek, demokrasi, barış, özgürlük sorununa yaklaşımı nedeniyle geçmişinde toplumsal muhalefetin odağı olan, kamu emekçilerinin umudu olan KESK; günümüzde barış-müzakere ve Anayasa tartışmalarında emekçiler adına söz söyleyemez duruma gelmiştir.
Çarpık bir siyasallaşma yaşayan KESK, bugün sahici sendikal dinamiklerin gelişmesine ve sınıfsal zeminlerden kalkış yapan yaygın ve sağlıklı siyasallaşmaya ket vururken, sendikal zemini kaba siyasi müdahalelerin arenası haline getirmiştir. KESK; mücadele hattını emekçilerin hak ve çıkarlarını esas alan, sendikal ihtiyaçlardan değil, dar siyasi ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenmektedir. Karar alma süreçlerinde örgütün demokratik kanalları işletilmemekte, yönetsel erkte bulunanların ilkesiz “oydaşlıklarıyla” kararlar alınmaktadır. Bu durum aynı zamanda mali alandaki şeffaflığı da engellemektedir.
Her birini sayfalarca açabileceğimiz ve bu tespitleri çoğaltabileceğimiz saikleri bakarak sendikal örgütlerin tümü gibi KESK’in de yapısal değişiklik geçirmesi ve kendi dinamikleri üzerinden yeniden kurulması bir zorunluluktur. Bu çok yönlü bir mücadele perspektifini gerektirmektedir. Durum kısaca budur ve bunun biz emekçileri davet ettiği yakıcı görev ortadadır.  KESK’te değişim dinamiği değişim dinamiği harekete geçilmedikçe  sendikal hareketin krizi gündemimizden düşmeyecek.
Değişim dinamiğinden kasıt; tekçi, ben merkezci, rekabetçi anlayışları reddederek, çoğulcu, katılımcı tartışan, sorgulayan, örgütsel bağımsızlığı esas alan bir anlayışla sendikal hareketin sorunlarını tartışmak ve çözüm üretebilmektir.

İKTİDARIN EMEKÇİLERİ BÖLME TAKTİĞİ BOŞA ÇIKARILMALI
Evren YÜNCÜ (Eğitim Sen 4 No’lu Şube Yöneticisi)
Beğenelim beğenmeyelim KESK ülkemizdeki emek mücadelesinin en dinamik gücüdür. Ancak KESK kendi içindeki dinamik gücü etkin bir şekilde kullanamamaktadır. Ülkedeki demokrasi mücadelesi emek alanındaki saldırılar dikkatli bir şekilde incelendiğinde KESK inisiyatif almada yetersizdir. Peki bu nasıl aşılabilir: İşte burada örgütlü gücünü dinamikliğini gösterecek adımlar atabilmelidir. Alınan kararlarda işyerlerine dayanan sürekli bir mücadele hattı izleyebilmelidir. Yapılan eylem etkinlikler zevahiri kurtarma tarzından çıkmalı belirli bir hedef doğrultusunda yapılabilmelidir. Ayrıca solcuların birliği düşüncesinden çıkılmalı eylemlerde bütün kamu emekçilerini birleştirebilecek adımlar atmalıdır. Temel taleplerini her alanda net bir şekilde dile getirebilmeli. Siyasi iktidarın işbirlikçi sendikalar üzerinden emekçileri bölme taktiğini boşa çıkarabilmelidir. Özellikle kamu emekçileri açısından önümüzdeki süreç iş güvencesi açısından önemli mücadelelerin verileceği bir gündem sunuyor. Son torba yasada varolan kazanılmış hakları yok sayan düzenleme iş güvencesi mücadelesi konusunda çetin ve birleşik mücadele vermemiz gereken bir dönemdir. Bu uygulamalara karşı birleşik emek mücadelesi verebilmeliyiz. Burada da en büyük görev KESK’e düşmektedir.

İŞYERİ ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ ESAS ALINMALI
Hüseyin ÖZEV (Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı)
Kamu emekçileri fiili meşru mücadeleleri sonucunda kurmuş oldukları sendikalarında gelinen süreçte bir tıkanmayı yaşıyor. Kamu emekçileri uzun yıllar sokakta, meydanlarda var ettikleri örgütlerinin son durumundan hiçte memnun değiller. 4688 sayılı yasanın çıkması ile adeta yasaya hapsolmuş onun sınırlarında bir mücadele hattı benimsemiştir. Alanımızdaki diğer yandaş sendikalar üye sayısı bakımından KESK’i geride bırakmıştır. Peki neden KESK bu süreçte üye kaybetmiş, etkisi azalmıştır. Halbuki ortam her geçen gün çalışanların aleyhine işliyor. Kamu alanı özelleştiriliyor,taşeronlaştırma yaygın bir uygulama haline geliyor,emekçilerin gelirleri reel olarak geriliyor. Bu durumdan bir mücadele hattı çıkarması gereken örgütümüz zevahiri kurtarmaya dönük kararlar almıştır. KESK’in mücadele takvimini gözden geçirdiğimizde emekçilerin sorunlarını öncelikli mücadele konusu yapmadığını görüyoruz. Gündem belirleyen değil gündemin peşinden giden bir örgüt görüyoruz. Planlı ne yapacağını tabanı ile tartışan üyelerinin görüş ve önerileri alan buna göre bir mücadele ortaya koyamayan, AKP’nin getirmiş olduğu uygulamamaları protesto eden, basın  açıklamaları yapan; yani gündemin peşinden giden bir KESK. KESK kendisine bağlı bulunan sendikalar ile de koordinasyonu sağlayamıyor. Birleşik mücadeleye bağlı sendikaları ile başlayan ve diğer emek ve meslek örgütleri  ile genişleten bir KESK olmalıdır. Emekçileri ortak talepler etrafında birleştirme ve bir mücadele merkezi yaratılmalıdır. Bu konuda neler yapılacağını emekçilerle tartışan, buradan bir çıkış yolu arayan birlikte çözümler üreten bir konumda olmalıdır.
Üç yıl önce yapılan genel kurullarda yapılan ittifaklara dayalı tüzük değişikliklerinin hayata uymadığı ortaya çıkmıştır. Karar organlarının genişletilmesi adına getirilen ‘’meclisler’’ işlev görmemiş yöntemler yine eski yöntemler olmuştur.
Sendikalar bir sınıf örgütüdür ve sınıfı çıkarlarına göre mücadele etmelidir. Sendikalar ‘’muhalefet’’ örgütü değildir. Emekçilerin hak ve çıkarlarını savunan sınıf örgütleridir.
Başta KESK delegelerine ve üyelerine önemli görevler düşüyor. Emekçilerin sendikalarda birleştirilmesi ve mücadeleye seferber edilmesini, işyeri örgütlülüğünü esas alan bir mücadele anlayışı ile yoluna devam etmelidir.

TOPLUMSAL DİNAMİZMİ HAREKETE GEÇİRMELİ
Temel Ali GÖKÇE (Üye)

KESK’i, her şeyi kabul eden memur yerine, kamu emekçisi anlayışı ile örgütlenme ve emek mücadelesi veren bir sendikal anlayış olarak gördüm. Benim gözümde Kürt sorununa bakış açısı ve toplumsal alana dönük demokrasi talepleri KESK’in öne çıkan yönleri olmuştur. Yıllarca bir çok emekçiyi mücadele alanına taşımış ve bu emek mücadelesine yön vermiştir. Fakat son yıllarda bu gücünü büyük ölçüde kaybettiğini sistemin ve iktidarın kendi sendikal anlayışını kurarak KESK’in mücadelesini zayıflattığı görülmektedir. KESK’ten beklentim bu emek mücadelesini her alana taşıyıp, baskıcı ve faşist anlayışa karşı toplumsal dinamizmi harekete geçirmesidir. Fakat bu fırsatları yakalamasına rağmen gereğini pek yapmadığı görülmektedir. Kendi içindeki sorunları çözüp siyasi çatışmalardan uzak gerçek bir emek anlayışı üzerine kurulmuş bir sendika gibi davranmalıdır. Çalışanlarla bağlarını kuvvetlendirmelidir.

ORTAK ÖRGÜTLENME ÖNCELİKLİ GÖREV
Bülent ÇUHADAR (BTS İzmir şube Başkanı)
KESK genel kurulları her dönem için önemlidir ancak, sermayenin hizmet alanına dönük “yeni” üretim şekli ve iktidarın çalışma yaşamına yönelik yeni planları bu genel kurulu her zamankinden daha önemli hale getirmektedir. Şöyle ki; kamu çalışanı (memur) kavramı daraltılmış, KESK'in tabanı yapısal (nicel olarak azalan) değişikliğe uğramış, hizmet alanında ki yeni ve asli istihdam şekli “taşerona bağlı” çalışma haline getirilmiştir. Dolayısıyla KESK, kurulduğu günkü hedef kitlesini kaybetmiş, birlikte mücadele verilmesi gereken devasa bir  örgütsüz-güvencesiz kitle ortaya çıkmıştır. İşçi sendikalarının halini de göz önüne aldığımızda, artık bu gün yeni bir şeyler söyleme ve kamu çalışanı-işçi-taşeron ayrımı gözetmeden ortak örgütlenmenin koşullarını yaratmak KESK'in öncelikli görevi olarak görünmektedir.
Bunun yanında, KESK ve bağlı sendikalar, hukuk bürosu gibi çalışmaktan ve  sadece basın açıklamaları ile yetinen bir yapı olmaktan çıkıp, sınıfın çıkarlarının fiili meşru mücadele ile kazanılacağını yeniden hatırlamaları gerekmektedir.  KESK bu genel kurulda bu iki temel üzerinden yani, sınıfın ortak örgütlenmesi ve fiili mücadelenin “temel mücadele şekli” olması kabulü üzerinden bir çıkış yakalayabilir.

KESK ÖRGÜTSEL ATILIM YAPMALI
Cemil SATILMIŞ (SES Ankara Numune İşyeri Temsilcisi)

Bağlı sendikalarda tamamlanan genel kurulların ardından, KESK Olağan Genel Kurulu toplanıyor. Kamu emekçilerinin mücadele örgütü olma iddiasındaki KESK’in çok önemli bir dönemde yapacağı genel kurul ya bu iddianın da artık tarih olduğu ya da tüm işçi sınıfının örgütünün merkezlerinden biri olması seçeneğinin oylanmasıdır. Çünkü KESK çok uzun zamandan beri olacakları tahmin eden bir örgüt olmanın ötesine geçemiyor. Mesela güvencesizleştirme ve taşeronlaştırmayı çok önceden öngördü KESK. Ama artık mesele bu değil. İşçiler emekçiler müneccimlik yapan değil, onu değiştiren bir örgüt istiyorlar. İşte KESK’in önündeki yol ayrımı budur.
Yıllardır kamunun tasfiyesi,esnek ve güvencesiz çalışma üzerine onca laf edip somut örgütsel bir dönüşüm için adım atmamanın izahı olamaz. Bunu niyetten öte bürokrasi tehlikesiyle açıklıyorum ben. Eğer somut şeyler yapmazsak Somalı işçilerin sendikalara gösterdikleri tepkilerin benzerlerini Memur-Sen, Kamu-Sen ayrımı yapmadan bizlere de yönelteceklerini görmek lazım. Dolayısıyla mevcut bölünmüşlük dahil yap-bozu tamamlayan bir parça olmaktan çıkmalıdır KESK. Bunun yolu da kamu emekçilerinden başlayarak işçi sınıfının 4-a, 4-b, 4-c, sözleşmeli, taşeron, sendikalı-sendikasız ve bilcümle bölünmüşlük ve hatta katmanlaşmasına karşı bir örgütsel atılımdır.
Tabi KESK kadrolarının yorulduğu ve motivasyonlarını büyük ölçüde kaybettiklerini de kabul etmek gerekir. Uzun zamandır genç kadroları sendikal mücadeleye katmak konusunda sıkıntılar yaşadığımız bir vaka. Bence her şeye rağmen ayırıcı özelliğimiz olan ama giderek aşınmağa başlayan kadın katılımı bizi sürükleyen temel faktör. İşte tüm bunlara cevap da olacak bir paradigma değişikliği benim bahsettiğim .
Takvim günlerinin arkasına takılmadan, işyerlerine kök salmayı esas alan sabırlı, sistematik ve programatik bir çalışma yöntemi benimsenmeli.
Zor ama imkansız değil; üstelik de başka çıkış yolu yok. KESK Genel Kurulu sendikamızın en yüksek karar organı olarak böylesi tarihi bir görevle karşı karşıya.

SİYASETİ ETKİLEYEN POZİSYONDA OLMALI
Işıl ÜSTÜNKAYA (BES Bornova İŞKUR  işyeri temsilcisi)

Kamu çalışanları olarak haklarımızın gün geçtikçe yok olduğu, iş güvencemizin bile elimizden alınmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Buna karşın egemen sarı sendikacılık anlayışını bir kenara bırakırsak, kamu emekçilerinin mücadele örgütü KESK dahi çalışanları henüz bir güç etrafında birleştirememiştir. Her şeyden önce KESK ve diğer tüm sendikalar, sendikal hakların, ancak sınıf mücadelesine uygun bir örgütlenme çalışması ve anlayışıyla elde edilebileceğini görmeliler. Sendikalar ve çalışanlar üzerindeki devlet baskısı öncelikle doğru bir örgütlenme tarzıyla engellenebilir. Sadece mevcut üyelerini koruyan değil aynı zamanda yeni üyeler kazanmayı hedefleyen sürekli yeni ve dinamik politikalar üreten ve bu politikaları işyerlerinde tartıştıran bir sendika bugün son derece gereklidir.Siyasi alandaki parçalanmışlıklarda sendikaya zarar vermektedir. Elbette bir sendikada farklı görüşlere sahip insanlar olacaktır ancak sendikaların sınıf örgütleri olduğu ve amaçlarının çalışanları ihtiyaçları ve hakları doğrultusunda örgütlemek olduğu unutulmamalıdır.  Artık sendikaların siyasetten etkilenen değil siyaseti etkileyen pozisyonda olmaları gerekmektedir. Ayrıca özelleştirmelerin artmasıyla kamu sendikacılığında sarsılmalar ortaya çıkmıştır, bu nedenle kamu sendikacılığının özeleştirmeler önünde daha güçlü olması gerekiyor.


KESK MÜCADELENİN NERESİNDE?

Fikret ASLAN
BES Genel Başkanı

Egemen güç odaklarının çıkar ilişkileri, çelişki ve çatışmaları, güç ve iktidar kavgaları açısından “cinin şişeden çıktığı”, baskı ve sömürünün, işçi ve emekçilerin hak kayıplarının giderek arttığı bir dönemde Konfederasyonumuzun 8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştiriyoruz.
KESK, Türkiye’de kamu emekçi hareketinin var olmasını sağlayan fiili ve meşru mücadele anlayışıyla ortaya çıkmış bir konfederasyondur. Diğer konfederasyonlardan farklı olarak, Türkiye’de sadece sendikal haklar konusunda değil, demokrasi mücadelesinde  de taraf olarak adından söz ettirmiştir. KESK, kamu emekçilerinin sendikal hareketinde, kurulduğu dönemden beri, bütün eksiklik ve zaaflarına rağmen, mücadeleci kimliğe sahip bir sendika merkezi olmayı sürdürmektedir.
KESK’in kamu emekçilerinin taleplerini savunmadığı, bunun için birleşik bir mücadele örgütlemediği durumda, diğer sendikaların kamu emekçilerinin taleplerini savunma doğrultusunda herhangi bir inisiyatif almaları beklenemez.
Bu durum, KESK’i emekçiler için vazgeçilmez yaparken aynı zamanda sorumluluğunu da artırmaktadır. 
Kamu emekçileri hareketi ve KESK’in bugün geldiği durum ise mücadelenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktadır.

EYLEM TARZI GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
Kuruluş süreçlerinde bir çağrıyla kendi üye tabanının çok ötesinde yüz binlerce kamu emekçisini eyleme geçiren KESK, bugün bundan çok uzaktadır. Mevcut sendikal örgütlenmelerin büyük bölümü yıllardır hükümet ile sürekli “diyalog” halinde olan “sınıf uzlaşmacı” bir çizgiyi benimsemiş durumdayken, “mücadeleci” olması beklenen KESK ve üye sendikalar ise, büyük ölçüde yönetici kadrolara dayalı, işyerlerindeki sorunlardan kopuk, sendika yönetimlerinin “masa başında” karar verdiği, ne kadar etkili olacağından çok, “Ne kadar ses getireceği, ne kadar görünür olacağı” tartışılan eylemler yapmaya başlamıştır.
KESK gidererek sendikal mücadeleden düşmüş, kamu emekçilerinin taleplerini sahiplenmede ve birliğini sağlamada bir konfederasyon olarak yetersiz kalmıştır. TİS öncesi gerekli hazırlıklar yapılmadan, kamu emekçilerinin taleplerini açığa çıkaracak mekanizmalar yaratmadan, soyut sloganlara ve iddialı söylemlere dayalı bir yol izlenmiştir. Memur-Sen’in imzaladığı TİS sonrasında çok keskin söylemlerle bir iki açıklama yapıp var olanı kabul eden bir çizgiye gerilemiştir. Bakıldığında en dinamik güç gibi gözüken KESK on binlerce üyesinin sadece yüzlercesini (Yönetici kadroların bile ancak bir bölümünü) harekete geçirebilmiştir.
KESK ve üye sendikaların tek başına yaptığı eylemlere katılımın şimdiye kadar görülmemiş derecede azalmış olması, alınan eylem kararlarına tabanın katılımı yeterince sağlanamaması öncelikle aşılması gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır. Bu sorun acilen masaya yatırılmalı ve KESK ve üye sendikaların sadece kadrolarla sınırlı eylem tarzı gözden geçirilmelidir.
Üç yıl önce yapılan genel kurullarda, büyük iddialarla ve ittifak baskılanması ile yapılan tüzük değişikliklerinin, ne KESK’e, ne kamu emekçileri mücadelesine ne de emek hareketine somut bir katkısının olmadığı bugün daha net bir şekilde görülmektedir.
İşyeri örgütlerine dayanmayan, işyeri çalışmasından giderek uzaklaşan, sadece politikleşmiş kamu emekçileriyle sınırlı çalışma yürüten, kamu emekçilerinin birliği fikrinden uzaklaşan bir çalışma tarzı terk edilmelidir.

MÜCADELECİ SENDİKACILIK
Kamu emekçileri mücadelesinin bugüne kadar yapıldığı gibi, soyut söylem ve sloganlar üzerinden değil, somut talepler üzerinden örgütlenmesi, hükümet ile emekçilerin (Toplusözleşme sonuçları, savaş politikaları, zamlar vb. üzerinden) karşı karşıya gelmesinin sağlanması gerekmektedir. Söz konusu karşı karşıya geliş için de KESK’in mücadeleci tutumunun yine somut olarak ortaya konulmasının gerektiği, KESK ve bağlı sendikaların aşağıdan yukarıya kapsamlı bir yenilenme yaşaması gerekmektedir. Böyle bir çalışma tarzı ile bir taraftan var olan üyeler harekete geçerken, diğer taraftan bu tutumu gören binlerce örgütsüz kamu emekçisinin yüzünü KESK’e bağlı sendikalara ve mücadeleye dönmesi sağlanabilir.
Bugün sınıf hareketinin temel sorunlarından birisi ve en önemlisi, işçi sınıfının ve kamu emekçilerinin birleşik mücadelesinin sağlanamamasıdır. Bu nedenle KESK’e ve bağlı sendikalara emek hareketinin birleştirilmesi ve geniş emekçi kesimlerin mücadeleye çekilmesi için büyük sorumluluk düşmektedir. 8. Olağan Genel Kurulumuz, KESK’in geçtiğimiz yıllar içinde birikerek artan sorunlarını aşması ve emek hareketinin ihtiyacı olan güçlü, etkili ve mücadeleci bir hatta yönelmesinin  yöntemlerinin tartışıldığı bir kongre olmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

\'Çocuklarımız gönül rahatlığıyla dağdan inene kadar direneceğiz\'

SONRAKİ HABER

Şişecam\'da işçiye para yok ama kasada çok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa