22 Haziran 2014 08:11

Tepeyi önce kim tırmanacak?

Rio de Janeiro’lu Ana Maria Merced evini baştan sona yenilemeye karar verdiğinde yıl 1996’ydı. Binanın temellerini sararak ayakta durmasını sağlayanın beton olduğunu sanıyordu. Biraz kazınca toprağın harcının insan kemikleri olduğu ortaya çıktı.

Tepeyi önce kim tırmanacak?
Paylaş

Elif GÖRGÜ

Rio de Janeiro’lu Ana Maria Merced evini baştan sona yenilemeye karar verdiğinde yıl 1996’ydı. Binanın temellerini sararak ayakta durmasını sağlayanın beton olduğunu sanıyordu. Biraz kazınca toprağın harcının insan kemikleri olduğu ortaya çıktı. Ana Maria’nın evi dünyanın en büyük toplu mezarlarından birinin üzerinde yükseliyordu. Sayısız kemiğin toplamda 50 bin Afrikalı köleye ait olduğu belirlendi. En küçüğü üç yaşındaydı. Üst üste yığılmışlardı. Ana Maria, komşu araziyi de satın alarak bölgeyi bir müzeye çevirdi.

BREZİLYA’NIN MUHTEŞEM TARİHİ

Rio de Janeiro’lu vali limanı yenilemeye karar verdiğinde yıl 2011’di. “Kentsel dönüşüm” yapılacak, pek modern ve çok turistik bir liman inşa edilecekti. Adı Meu Porto Maravilha, Benim Muhteşem Limanım olacaktı, toprağın altından yine Brezilya’nın muhteşem tarihi; her biri köle ticaretiyle ilgili kalıntıları saklayan, iki ayrı arkeolojik kazı alanı çıktı.
Rio, Afrikalı köle ticaretinin en büyük limanıydı. 1769-1830 yılları arasında 1 milyon köle getirilmişti. Anayurtlarından kaçırılan ve Rio’ya kadar hayatta kalmayı başarabilen kölelerin kente girdiği ve Avrupalılara satıldığı alanlardı toprağın onca yıl gizlediği. Muhteşem Liman projesinden ise vazgeçilmedi elbet. Geçmiş geçmişte kalmıştır ve kapitalizm geçmiş ne kadar acılı olursa turistik kazancın o kadar tatlı olabileceğinin farkındadır.

İLK FAVELALAR

Brezilya, Afrikalı köle ticaretini yasaklayan en son ülkeydi. Özgür bırakılan on binlerce Afrikalı köle önce zincirsiz sonra yemeksiz ve evsiz kaldı. Bulundukları kentlerin çeperlerindeki ilk yoksul mahallelerini onlar oluşturdu. “Favela” adını alan Brezilya gecekondularında ülke nüfusunun yüzde 6’sı yaşıyor. 7 milyon kişinin ise hiç evi yok.
Birkaç yüzyıl önce Afrika’daki evlerinden ve yaşamlarından koparılarak Brezilya’ya getirilenler, o gün bugündür yaşama tutundukları her yerden kovulmaya çalışıyorlar. Modern Brezilya tarihinde bunun için her dönem ayrı gerekçe bulanların güncel bahaneleri ise Dünya Kupası ve Olimpiyatlar.
Rio’nun ilk favelası 1897 yılında kuruldu. Çok hızla büyüdü ve çok kısa bir süre sonra, 1910 yılında devlet favelalardan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı. 1940’larda bu mahallelere “proletarya parkları” deniyordu. Devlet buralarda yaşayanlara kimliklerini belirten kağıtlar dağıttı, mahallelerinin kapılarına ise güvenlik görevlileri koydu. Halk kimliğini görevlilere göstererek mahalleye girip çıkabiliyordu. Saat 21.00 gibi bir yetkili megafonu eline alıp ideolojik nutuklar çekiyor, 22.00 gibi de mahalle, halkın üzerine kapanıyor, giriş-çıkış sona eriyordu. Aynı yetkililer mevcut hükümete destek gerektiğinde halka zorla hükümet yanlısı eylemler yaptırıyordu. Rio’da sadece üç “proletarya parkı”nda 4 bin kişi yaşıyordu.

ÖNCE TIRMAN

1940’ların sonunda “mahallelerden komünizm gelecek” korkusu başladı. Komünizmle en iyi İsa’nın savaşacağı düşünülmüş olunacak ki kilise derhal gözünü favelalara dikti. Sağlık, eğitim, yol gibi tüm sosyal haklardan mahrum, çoğu siyah ya da melez yoksullara verilen ilk hak, ibadet hakkı oldu. Kentin tepelerine kurulan bu mahalleleri komünizmden kurtarma projelerinin sloganı da “tepeyi komünistlerden önce tırman”dı. Ciğeri kuvvetli rahipler işlerini başarıyla yaptı. Katolik kilisesi bu bölgelerde sosyal yardım örgütleri kurmaya başladı.
Bir tencere duaya bir kaşık bal çalındı, ekmekten çok ideolojik tembihler dağıtıldı.
Kilise daha hızlı tırmanmalıydı, çünkü Brezilya Komünist Partisi 1947 yılında yüzde 24 oy almıştı. Aynı Komünist Partinin bugün hükümetin Spor Bakanlığını yürütüyor olması ve ‘Dünya Kupasını ülkeye biz getirdik’ diye övünmesi tarihin soğuk espri anlayışından çok partinin kentsel dönüşümle yarışacak hızdaki ideolojik dönüşümünden kaynaklanıyor, ama o bu yazının konusu değil.

ABD DESTEKLİ DARBE ABD DESTEKLİ DÖNÜŞÜM

1960 ve 70’lerde, ABD’den planlanan Güney Amerika askeri diktatörlüklerinin ilk uygulamaları da bu “potansiyel direniş merkezleri”nden, kentin soylulaştırılmasına engel gördükleri favelalardan başladı. Darbeciler önce zorla ve askeri güçle mahalleleri yıkmaya girişti. Mike Davis’in, Gecekondu Gezegeni kitabında (Metis Yayınları, 2006) belirttiği üzere bu yıllarda “Marksist gerillalar var” bahanesiyle 80 favela yıkıldı ve Rio’ya bakan tepelerde yaşayan 140 bin yoksul tahliye edildi. Tıpkı 1940’larda olduğu gibi bugün de her favelanın başına kimlik kontrolleri yapan silahlı askerler diken şimdiki Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in, o yıllarda -kim bilir belki de favelalarda gizlenmiş- Marksist bir şehir gerillası olduğu gerçeğini de bir kenara yazalım.
Öte yandan diktatörlükleri başa getiren de sınai genişleme ya da üst sınıfların manzarasını “güzelleştirilmesi” gerekçesiyle yıkılması için para veren de yine ABD’deydi, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’ydı. Ancak bu yıllarda yoksullar kendi doğal örgütlerini de oluşturmaya başladılar. Rio de Janeiro Eyaleti Favela Federasyonu kuruldu. Federasyon, 1972’de üçüncü kongresini 79 favelanın halk liderleriyle yapmıştı.
Bugüne gelene kadar yerinde dönüşümden zorla çıkarmaya, uyuşturucuyla mücadele adı altında katliamlarla yok etmeye kadar her türlü yöntem denendi bu mahalleler üzerinde.
Denenmeyen tek yöntem yoksulluğun ortadan kaldırılması oldu. Denenmeyenleri deneme, yapılmayanı yapma sözleriyle yine en çok oyu yoksul mahallelerden alan İşçi Partisi’nin (PT) son hükümetinin de bugün mahalle baskınları ve askeri kontrol dışında bir politikası görünmüyor.
Dünya Kupası ve  Rio’da yapılacak 2016 Olimpiyatları yoksul mahalleleri temizleme uygulamalarının yeni gerekçeleri. On binlerce aile evlerinden çıkartıldı bile. 2016’ya kadar bu rakamın 250 bin kişiye ulaşacağı hesaplanıyor.
Hesaba katılmayan ise Brezilya halkının Latin Amerika’nın örgütlü halklarından olması. İşçi Merkezi (CUT) isimli sendika konfederasyonu Latin Amerika’nın en büyüğü. Hükümetin de en büyük destekçisi ancak buna rağmen Kupa sırasındaki işçi eylemlerini örgütleyen sendikalar da bu konfederasyonun üyesi.

STADYUMDAKİ PARTİ FAVELADAKİ CİNAYET

Tarım işçilerinin hatta evsizlerin bile kendi örgütlerinin olduğu Brezilya’da favelalar da kolay lokma olmadıklarını her dönem ayrıca ispatlamak zorunda kalıyorlar.
Yarın Rio de Janerio’da favelalar ünlü Copacabana plajına inerek burada Kupa, kentsel dönüşüm ve mahallelerine yerleşen askeri polisleri protesto edecekler. Yollarından şiddetle geri döndürülmezlerse elbette. Geçtiğimiz hafta, zamanında filmlere de konu olmuş Cidade de Deus (Tanrı Kent) isimli favelada zaten nöbette olan polis, uyuşturucu gerekçesiyle bir operasyon düzenledi. Çatışmalar yaşandı. Bir kurşun 12 yaşındaki Lucas isimli bir çocuğun ölümüne neden oldu. Lucas’ın mahallesinde futbol oynarken çekilmiş fotoğrafı dolaştı sosyal medyada ve Dünya Kupası’na öfke daha da büyüdü. Yarınki buluşmanın sloganı da “Stadyumdaki parti favelaların gözyaşlarına değmez”... 
Brezilya’da başka mahalleler, sokaklar ve meydanlar da direniyor elbet. Bir gün Çatısız İşçiler, bir gün Topraksız Tarım İşçileri yürüyor; öğretmenler ve elektrik işçileri, inşaat işçileri, metro işçileri, temizlik işçileri grevler, eylemler yapıyor; öğrenciler okulları boykot ediyor, polisle çatışıyor. Hepsinin yıllardır biriken ve büyüyen sorunları var ve Dünya Kupası karşılaşmaları kadar heyecanlı karşılaşmalar yaşanıyor sokaklarda. Ayrı yolda benzer taleplerle yürüyenlerin aynı politik stadyumda buluşup buluşmayacağını ise zaman gösterecek.
Brezilya’da alternatifsizliğine güvenen hükümetteki İşçi Partisi, fırsattan istifade iktidar hayali kuran sağ partiler bir yandan; emekçiler, siyahlar, yoksullar, gençler diğer yandan koşuyor anlayacağınız.
Bakalım tepeyi önce kim tırmanacak..

ÖNCEKİ HABER

Uzlaşmanın dayanılmaz revizyonizmi

SONRAKİ HABER

Kendi uydurduğum şeye inanmak, anlatmanın ilk kuralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...