18 Haziran 2014 06:00

IŞİD Suriye’deki savaştan besleniyor

Fabrice Balanche
Le Monde


Irak’ın Sünni Arap eyaletlerinde Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından başlatılan isyan Batı elçiliklerinde soğuk duş etkisi yaptı. Dikkatler Suriye üzerine çevrilmişken, 2003 yılında ABD müdahalesi sonucu Irak’ta doğan bu kökten dinci grubun aynı zamanda 10 yıllık iç savaşın harap ettiği bir ülkede geliştiğini bir nebze unuttuk. Vaktiyle Saddam Hüseyin’in sevgili çocuğu olan Sünni Üçgeni’nde yaşayan nüfus Nuri El Maliki rejimi tarafından ötekileştirilmeye daha fazla katlanamıyor. Başbakan son genel seçimde Şii oylarının tamamını aldı ve Kürt partilerinin desteğine dayanmayı başardı. Sünni Araplar bundan ötürü kendilerini onarılamaz bir biçimde Irak’ın birliğinin yegane faktörü olan petrol gelirlerinin yeniden dağılımından uzak tutulmuş ve Musul ve Kerkük’te Kürt irredentizmi tarafından tehdit edilmiş halde gördü. IŞİD bu koşullar içinde Irak’ın kuzeyindeki saldırısını başlatmayı seçti, çünkü Felluce, Musul ve Tikrit’te yaşayan nüfusun bir kısmının desteğini almayı başardı. İsyancıların hepsi IŞİD militanları değil, önemli bir kısmı ortak amaç etrafında birleşmiş aşiretlere mensuplar.

IŞİD SAKLANDIĞI YERDEN ÇIKTI

Suriye krizi IŞİD’e, General Petrus tarafından başlatılan karşı saldırı nedeniyle Irak’ta 2006 yılından beri saklandığı yerden çıkma şansını verdi. IŞİD Suriye’de askeri gücünü mevzilendirmeyi ve alenen kendi yönetimini kurmayı başarabildi. IŞİD ayrıca, kendisinde tanrıtanımaz laik rejimlere, Şiilere karşı İslam’ın kılıcını ve Filistin’in kurtarıcısı olan Selahaddin Eyyubi’yi gören Körfez ülkelerinin eli açık bağışçılarının finansal yardımlarını topladı. Sonuç olarak, IŞİD askeri etkinliğinden dolayı Suriye sahasında Beşar Esad rejimi düşmanlarının hayırsever pasifliklerinden faydalandı. Gerçekleştirdikleri intihar saldırıları sayesinde Özgür Suriye Ordusu’nun, önünde aylardır tepindiği askeri üsleri birkaç gün içinde ele geçirdi. Kuşkusuz, IŞİD katı bir şeriat dayatıyor ve batılıları kaçırıyor, fakat esas hedefi Suriye rejiminin devrilmesi olmaya devam ediyor.

Kasım 2012’de Türkiye, ABD’nin kısa bir süre önce terörist örgütler listesine almasına rağmen, o zamanlar el Nusra Cephesinin mensubu olan IŞİD’i Kürt şehri Rasulayn’a karşı kullandı. Takip eden aylarda, el Nusra Cephesi, Iraklı olan El Bağdadi’nin savaşçıları ile Suriyeli olan el Culani’nin savaşçıları olarak ikiye bölündü. IŞİD ve el Nusra böylece Ayman el Zevahiri’nin yönetimindeki el Kaide markası için yarışan uluslararası cihadın düşman kardeşleri haline geldi. Kasım 2013’te el Kaide lideri tercihini en sonunda el Nusra Cephesinden yana kullandı. Bu karar el Bağdadi’nin öfkesini serbest bıraktı ve Bağdadi eski silah arkadaşlarına karşı hemen bir saldırı başlattı. Söz konusu saldırı özellikle uluslararası cihadın karanlık finansörlerinin Bağdadi’nin grubuna sırtını dönmemesi ve yeni cihatçıların el Nusra’ya katılmaması içindi. Şiddetli çatışmalar sonucunda IŞİD Halep civarındaki bazı noktaları kaybetti ama rakip isyancı grupları etkisizleştirerek Suriye’nin doğusunda güçlendi. IŞİD artık başkenti Rakka ile birlikte Fırat Vadisi’nde hüküm sürüyor ve ayrıca Irak’taki üssü Anbar ile toprak bütünlüğü yaratma hedefiyle Irak sınırında olan Mayadin ve Abu Kamal’da kontrolü almaya hazırlanıyor.

IŞİD’in Bağdat’ı alması mümkün görünmüyor, çünkü IŞİD Irak’taki Sünni Üçgeni’nden çıkar çıkmaz taraftar desteğini kaybediyor ve şiddetli bir muhalefetle karşılaşıyor. Suriye’ deki insani yıkım bu kesimin tamamının radikalleşmesine ve IŞİD’in tezlerine yakınlaşmasına yol açıyor. Savaşın sürmesi sadece IŞİD’e yarıyor ve bütün bölgeyi -Irak’ı ama aynı zamanda Ürdün’ü ve Lübnan’ı- tehdit ediyor: Üç yıldan fazla zamandır süren savaşın sonunda Suriye muhalefeti, Batı ve Körfez’in petromonarşileri Beşar Esad’ ı devirmeyi başaramadı. Bu nedenle savaşın bitirilmesi kendisini dayatıyor: Bundan sonra bölgedeki öncelik, Suriye rejimiyle ciddi olarak ateşkes müzakerelerini gerektiren, dinsel köktenciliğe karşı mücadele olmak zorunda. Eğer Ortadoğu’da kaos gerçek stratejimiz değilse?

ÇATIŞMALAR IŞİD’E YARADI

IŞİD’in yükselişinden rahatsız olan Suriye muhalefeti tarafından üretilmiş ve yaygın kabul görmüş iki fikrin çürütülmesi gerekiyor. Öncelikle, IŞİD Beşar Esad rejiminin istihbarat servisinin bir ürünü değil. Suriye ordusu IŞİD ile nadiren çatıyorsa, bunun nedeni IŞİD’in isyancı güçlerin geri kalanıyla savaşması ve hem Suriye halkı hem de Batı için oynadığı korkuluk rolünün Beşar Esad’a direkt olarak yaramasıdır. IŞİD sadece Suriye’ de bulunan yabancı savaşçılardan oluşmuyor, kuşkusuz el Bağdadi-el Culani ayrışmasında yabancılar ile Suriyeliler arasındaki anlaşmazlığın kısmi bir payı var, militanlarını büyük ölçüde Suriye nüfusundan sağlıyor. Türkiye sınırındaki küçük bir şehir olan Tel Abyad’ da, PYD’ye karşı Sünni Arap aşiretleri IŞİD’e katıldı, ayrıca aşiretler arasında yüzyıllardır süregelen çekişme farklı kabileleri IŞİD’in kollarına itti. Aynı şablonu Musul’ da görüyoruz, Kürtler ve Araplar arasındaki çatışma açıkça etnik bir temelde IŞİD’e savaşçı desteği sağladı.
 

Çeviren: Ferhat Sarı


 

Evrensel'i Takip Et