07 Şubat 2014 16:22

Yüzünüzdeki o yer hangisi?

Yüzümüzde bir yer var. Kara duygularımızı da ak duygularımızı da sezdirdiğimiz ya da sezdirmekten kaçınarak gizlediğimiz bir yer. Kimisi için dudağının kenarındaki müstehzi bir kıvrım, kimisi için kirpiğinin gölgesinin düştüğü yer, kimisi için kıvrımların arasındaki en muteber çizgi, kimisi için bir tik, kimisi için sağa kaykılan bir mimik…

Yüzünüzdeki o yer hangisi?
Paylaş

Yüzümüzde bir yer var. Kara duygularımızı da ak duygularımızı da sezdirdiğimiz ya da sezdirmekten kaçınarak gizlediğimiz bir yer. Kimisi için dudağının kenarındaki müstehzi bir kıvrım, kimisi için kirpiğinin gölgesinin düştüğü yer, kimisi için kıvrımların arasındaki en muteber çizgi, kimisi için bir tik, kimisi için sağa kaykılan bir mimik…
Çocuğa kızınca bir türlü, kocaya kızınca başka türlü, komşuya kızınca bir diğer türlü, dizideki kötü adama kızınca bir başka türlü atar o yerde biriktirdiklerimiz.
Bu, sadece kadınlara hastır bazı yönleriyle.  
Biz kadınlar biliriz ki vaktiyle ses çıkarmadığımız her şey gün gelir yüzümüzdeki o yere yerleşir ve hiç gitmez…
O yüzden kadınların yüzüne bakıp anlamak gerekir dağ gibi içimize oturan hayatın olağanlaştırdığı acıları…
Her mahallenin en karanlık, en izbe köşelerinden Suriyeli çocukların çocukluklarını bırakamayan seslerinin kulağımıza gelişini… Analarının onları yaşamda tutmak için sessizlikle direnişini…
Her pazar yerinin en sonuna ayaklarında lastik terliklerle kadınların yetişişini, arık çürük ne varsa toplayıp eve götürüşünü…
Ev içlerinde her yana örtülü dantellerin içimizin çıplak yalnızlığını örtmek oluşunu biraz da…
Kadınlar iktidarın gözünde giderek daha fazla “bedenleşirken”, bedenden ibaretleşirken, her köşebaşında bir cinayetin faili olabilecek erkeklerin güç biriktirişini...
Çocuk bedenlerin mal gibi alınıp satılmasının hayattan hakikat payını ancak bir ölümle alabilişini. Dönüp kendi evlilik hikayesine bakamayan kadınların çokluğunun hakikatin üzerindeki örtü oluşunu…
Bilmek çok fena bir şey, bilip de değiştirememenin azabı başka hiçbir şeyde yok.
Bildikçe ama değiştiremedikçe yüzümüzdeki o yer daha da belirginleşir, derin bir yaraya dönüşür. Çünkü, aynı dünyanın insanları olarak ortak olduğumuz karanlığı değiştirme sorumluluğu da getirir bilmek nihayetinde. Yoksa bildiğiyle ne yapar ki insan acı çekmekten başka?
Bilmek çoğunlukla çok sıkıcı bir eylemdir. Hele de değiştirme gücünden yoksun olarak bilmek, insanın içine öyle kara duygular oturtur ki, yüzündeki yer seyirir insanın. Karartır ışığını…
Biz, o yüzden “bilenlerin” değil, bildiğiyle ne yapacağını bilen, bunu birbirinden öğrenen, öğrendiğini hayata geçiren kadınların dergisi olmak için çabalıyoruz. Uğraşımız bu. Bazen sıkıcı oluyoruz evet; çünkü bazen sadece bildiğimizi anlatıyor, bildiğimizle ne yapacağımızı bir bilen olan kadınlara devrediyoruz. Çoklukla hayata geçmiyor bilip de birbirimize söylediklerimiz, altını kalın kalın çizdiklerimiz… Hepimiz “Mücadele” diyoruz, “eylem” diyoruz, “adım atmak” diyoruz, “elleri birleştirmek” diyoruz… Diyoruz, çünkü bunu biliyor, bildiğimizi söylüyoruz. Bunun değiştirici gücüne inanıyoruz. O yüzden akıyla karasıyla, ama en çok da sarısıyla, kırmızısıyla, mavisiyle, moruyla, bilcümle rengiyle kadınların “bilme” hikayesini anlatıyoruz. E, hayatın zorlukları kadınların bilgisini “iyi ve güzel” olanla değil, “zor ve acılı” olanla şekillendiriyor. O nedenle çoğu bilgimizi derdin, tasanın ve yaranın üzerine dokunarak derleyebiliyoruz. Ama işte bazen öyle oluyor ki, o dokunmalarımızdan ortaya çıkan örnekler, bildiğimizle ne yapacağımızı pat diye koyuveriyor ortaya…
İçimizden biri sayfamızda anlattığımız Hayat’ın direnç hikayesini sarıp sarmalayalım, büyütelim koynumuzda, sıcacık gülümseyelim, onun bildiğiyle ne yaptığını paylaşalım istiyoruz. Bir kadın her şeyiyle karanlığın girdabına girmiş hayatını nasıl değiştirir, yeni bir yaşam nasıl mümkün olur, boğazı sıkan zincirlerden nasıl kurtulunur? Bunlar, her daim sorduğumuz sorular… Tüm bu soruları, şiddeti ve bu şiddetin ayakları önüne saçtığı her türlü zorluğu yaşayan, direnen ve hala direnmeye devam eden Hayat’ın deneyimleri üzerinden yeniden düşünmeye başladığımızda “nasıl olacak kurtuluş” sorusunun da cevabı geliyor arkası sıra.
Ve Zorlu bir direnişin değiştirdiği hikayeleriyle tekstil işçisi kadınlar… Ve ayakkabı kutularına hayatlarını sığdırmayan, hesap soran kadınlar… Ve yok edici iktidara, büyük büyük ninelerinin bıraktığı direnme gücüyle karşı koyma dirayeti gösteren Dersimli kadınlar…
İsteriz ki dergimizin her bir sayfasındaki hikayeleri “bilen ve değiştirme gücünü elinde tutan” kadınların kendilerine, başkalarına, memlekete ve dünyaya söylediği sözler olarak okuyun. Sonra bir bakın kendinize, yüzünüzde o ak ve kara duyguları gösteren o yer umuda mı umutsuzluğa mı işaret ediyor?
Biz, yüzümüzde umutla, ayların en güzellerinden Mart’a hazırlık yapıyor olacağız bu arada. Bildiğiyle değiştirme gücünü elinde tutan kadınların birlik, dayanışma ve mücadele günü 8 Mart’ta güzel haberlerle dergimizin sayfalarını doldurmak için…

ÖNCEKİ HABER

Kadın katili bu düzen değişmeli

SONRAKİ HABER

Betonistanı gülistana çevireceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa