07 Şubat 2014 13:18

Parça başı iş tercihim değil zorunluluk

Hani başbakan simit-çay yesinler demişti ya, yumruk gibi yüreğime oturdu. Meğer bizim emeklerimiz, çocuklarımızın geleceği, kimlerin ayakkabı kutularındaymış, kimlerin yatak odalarının gizli kasalardaymış...

Parça başı iş tercihim değil zorunluluk
Paylaş

Parça başı iş benim en son düşündüğüm ve aslında tercihim değildi. Bir fabrikada sosyal haklarımla, güvenceli çalışıp emekli olmak varken bunu neden seçiyorum?
Birinci sorunum, çocuğumu emanet edebileceğim bir yerin olmayışı. Ben bir dönem ev işlerine gidiyordum, o da başka bir dert, anam ağlıyordu. Çalışırsın çalışırsın ama görünen hiçbir şey yok. Evin sahibi hiçbir işten memnun olmaz sürekli tependedir, olacak şey değil... Sinirlerim yıpranıyordu. Bir haftalık kiri temizlersin o bunu hiç görmez, döner burun kıvırır, söylenir. İşin tehlikesi başka. 10. katta cam siliyordum. Aşağı doğru baktığımda “ne için neye karşılık bunca çaba, bana bir şey olsa ne olur?​” diye düşünüyordum. Çocuklarım gözlerimin önüne geliyordu. Can güvenliği yok, sigorta desen yok, baktım olacak gibi değil evde çalışmaya karar verdim. Böylece başladım evde paça başı iş alıp çalışmaya...
Eşimin aldığı  900 lira. Bu müaşla ne yapılır? Tek  bu parayla yaşanır mı? Tabi ki bizimki de yaşamak değil . Parça başı el emeğimize, göz  nurumuza değmiyor. Ama az önce saydıklarım başka bir olanak bırakmıyor. İşin asıl sahibi gelip bana iş teklifinde bulundu. Bana cazip geldi; “hem çocuklarıma bakarım hem ev işimi yaparım, en azından evimin içinde daha güvende olurum” diye düşündüm. İşi getiren adam kendine  100 lira alıyor bana 30 kuruşunu veriyor. Ben önceleri çevremde kadınları ayarladım; başladım iş alıp dağıtmaya.

20 SAAT ÇALIŞIYORUM, FATURALARA BİLE YETMİYOR
Bu iş hiç de benim düşündüğüm gibi gitmedi. Çocuklarım küçük onlar yardım edemiyor, ama arada eşim işten geldiğinde ya da evde olduğunda işi yetiştirmem için bana yardım ediyor. Ben hem iş yetiştiriyor hem de kadınları kontrol ediyorum. Çocuklar, ev işleri derken, işleri yetiştirebilmek için gece saat üçe dörde kadar kadar çalışıyorum. Sabah en geç sekizde kalkıyorum, hiç dinlenmeden ertesi geceye kadar çalışıyorum. Günde ortalama 20 saat çalışıyorum ve günde 4 veya 5 saat uyumuyorum bile. Sağlık sorunu da yaşamaya başladım. Boyun fıtığı, kireçlenme, göz bozukluğu yaşıyorum. Bu kadar yoğun tempodan sonra sinirli, asabi, suratı asık biri oldum. Evimiz kira belki iyi bir şeyler yaparım dedim ama olan bizim emeğimize oldu. Bu kadar çalışmaya karşı aylık elime geçen 150, 200 lira... Elektrik, su faturasına bile yetmiyor.
Hani başbakan simit-çay yesinler demişti ya, yumruk gibi yüreğime oturdu. Meğer bizim emeklerimiz, çocuklarımızın geleceği, kimlerin ayakkabı kutularındaymış, kimlerin yatak odalarının gizli kasalardaymış.
Devletimiz kadınlara evde iş veriyoruz diyor. İşte benim durumum: SSK yok, iş güvencesi yok, hiçbir yerde işçi değiliz. Emeklilik desen hayal. “Evde iş imkanı sağlıyoruz” dediler, meğer bundan anladıkları “evden dışarı başınızı çıkarmayın biz bildiğimiz gibi yaşayalım” imiş. Ben bir iş yerinde çalışsaydım belki yine sorunlarım olurdu ama en azından elimde iş güvencem olurdu.

Bedriye ÇELİK- Tuzla

ÖNCEKİ HABER

Zoraki ayrılıklar

SONRAKİ HABER

Aile hekimliği derde derman olamıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...