09 Eylül 2013 18:35

Bozdağ, Ethem’i vuran polisi gördü mü?

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Nevşehir Hacıbektaş Şenlikleri’nde kürsüden inerken fiili bir saldırıya maruz kalmıştı. Saldırı sonrası bakanın sanığın serbest bırakılmasına dair yargıya verdiği ayar aklıma Ethem’i getirmişti, nedense?...  Bilindiği gibi Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde Ankara’da gerçekleşen p

Bozdağ, Ethem’i vuran polisi gördü mü?
Paylaş
Cemil Satılmış

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Nevşehir Hacıbektaş Şenlikleri’nde kürsüden inerken fiili bir saldırıya maruz kalmıştı. Saldırı sonrası bakanın sanığın serbest bırakılmasına dair yargıya verdiği ayar aklıma Ethem’i getirmişti, nedense?...  
Bilindiği gibi Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde Ankara’da gerçekleşen protestolar sırasında Ethem Sarısülük polisin kafasına sıktığı kurşunla hayatını kaybetti. Üstelik de bu görüntüleri kaybetmeye yönelik tüm çabalara rağmen milyonlar bu katliamı televizyonda, internetten izledi. Bu aleni cinayete rağmen devlet denen organizasyon katili aklamaya yönelik öyle manevralar yaptı ki, tam bir kral çıplak durumu. Önce arkadaşları vurdu dendi Ethem için. Görüntüler ortaya çıktıktan sonra kasıt olmadığı havaya atılan kurşunun dönüp dolaşıp Ethem’in başına isabet ettiği iddia edildi. Yetmedi olayın tanıkları gözaltına alındı. Bitmedi, yargı kalkanı girdi devreye; Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, izin alınmadığı için yargılama yapılamayacağına hükmetti. Saldırıya uğrayan doktorunu, hemşiresini koruyamayan, saldırganları kendi memuruna yapılan saldırılara rağmen serbest bırakan devlet, söz konusu polis olunca nasılda seferber oluyordu.
Aslında bu tiyatro; devletin, egemenlerin örgütlenme biçimi; asker –polisin de onu koruyan bir zor aygıtı olduğunu bilen devrimciler için çok tanıdık. Ancak bu zoru kullanan kolluk kuvvetlerinin; zoru kullananma sınırlarını belirleyen burjuva hukukunu bile nasıl hiçe saydıklarını ‘canlı yayında’ görmek işçiler, emekçiler, ezilenler açısından yeteri kadar öğretici olmuştur herhalde. Roboski’de savaş uçaklarıyla vurulan çoğu çocuk 34 kürt köylüsünü burjuva basının verdiği kadar duyan, ancak devletine toz konduramayan koca bir yığın için bunun gibi örneklerle dolu bir laboratuardı zaten Gezi Direnişi.
Üstelik başka bir gerçeği de yeniden keşfettiler ezilenler, dışlananlar, horlananlar cephesi: Devleti idare edenler çok yufka yürekli insanlardı da neden 34 kürt köylüsü için ağlamıyor, Ethem için, Abdullah için, Medeni için, Mehmet için, Ali İsmail için de bir damla gözyaşı dökmüyorlardı. Hep uzak memleketlerde ölenler ve haksızlığa uğrayanlar için çabalıyorlar, kendilerinin de hep haksızlığa uğradıkları gibi bir mağduriyet edebiyatı ile iktidar ediyorlardı da neden bunu değiştirmek bir yana bazıları için zalim olabilyorlardı.
Evet onlar devleti emekçileri daha fazla sömürmek, ezilenleri dil-din –ırk ayrımı üzerinden kendi emperyal politikalarına alet etmenin aracı olarak görüyor ve bunun gereklerini yapmaktan imtina etmiyorlardı.

ÖNCEKİ HABER

Çin’de büyüme hız kazanabilir

SONRAKİ HABER

Bizi greve çıkartan, insanlık dışı çalışma şartlarımız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa