16 Ağustos 2013 19:46

Avrupai çarpıtma!

Avrupa’da işsiz sayılan milyonlar Türkiye’ye gelince işsiz hesabına dahil edilmiyor. ‘Avrupai’ tarzda bir hesapla işsizlik oranımız yüzde 33.9.2013 Mayıs dönemi için açıklanan yüzde 8.8’lik işsizlik oranı; işsizlik yükseliyor mu düşüyor mu, kafaları karıştırdı. Aslında geçen seneye g&ou

Avrupai çarpıtma!
Paylaş
Arif Koşar

2013 Mayıs dönemi için açıklanan yüzde 8.8’lik işsizlik oranı; işsizlik yükseliyor mu düşüyor mu, kafaları karıştırdı. Aslında geçen seneye göre yükseliyor, geçen aya göre düşüyor. Hükümete bakılırsa durum fena değil. “Avrupa krizdeyken çok şükür, bu dönemde bu kadar olur” havasında. Komşu Yunanistan’a, krizdeki Avrupa’ya bakın “titreyin” deniliyor.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın geçtiğimiz gün açıklanan işsizlik oranına ilişkin demeci şöyle: “Avrupa’da ve dünyada işsizlik artarken Türkiye’de geriliyor. Avrupa’da işsiz sayısında 4 milyon artış varken, bizde bundan daha fazla istihdam artışı var. Geçen ay istihdam rekoru kırmıştık. Bu ay da bunu geçerek çıtayı daha da yukarı taşıdık. İşsizlik bugün itibarı ile yüzde 8.8’e gerilemiş durumda. Önümüzdeki aylarda biraz daha gerileme olacaktır” dedi.

Aslında bu, “Avrupa krizi olmasa ne yapardık” açıklaması... Bu sayede yüzde 10 civarında gezinen, dönem dönem düşüp yükselen işsizlik oranı bir övünme vesilesi haline geldi. Oysa Avrupa kıyaslaması büyük bir çarpıtmaya dayanıyor. Açıklayalım:

KOLAY DEĞİL

Evet, işsiz olmak kolay değil... Çünkü işsiz sayılmak için memleketin ekonomi politiğine sarsılmaz bir güven duymak gerekir. Yani, iş arayıp arayıp bezmek yasak. Eğer, aradım ama bir türlü bulamadım dersen, aramaya ara verirsen işsiz sayılamıyorsun. Yani işsiz sayılmak için iş aramak olmazsa olmaz şart.

Normal gibi gelebilir... Ama değil...

Bir ülke nüfusunun önemli bir kısmının, çalışıp-üretebilecek yetenek ve kabiliyete sahip iken, toplumsal yaşama üreten (bu üretim sosyal, düşünsel vb. katkı da olabilir) bir birey olarak katılmasından daha normal bir şey olabilir mi? Ancak Türkiye’de çeşitli sebeplerle iş aramayan büyük bir nüfus var. Mesela ev kadınları... Ya da iş bulma ümidini kaybedenler. Bunlar işsiz sayılmıyor. Yani Türkiye’de işsizlik Avrupa’dan düşük çıkıyorsa, bunun sebebi, Avrupa’da işsiz sayılanların Türkiye’de işsiz sayılmaması. Özetle yapısal bir farklılık söz konusu.

GERÇEK KIYASLAMA

“Ne yapalım, hesap böyle” denilip geçilecek bir durum değil... Çünkü, Bakan Çağlayan ve hükümet çevresinin temel argümanı bu... Yunanistan’da işsizlik oranı yüzde 27.6, İspanya’da yüzde 26.3, Avrupa Birliği ortalaması 10.9, Avro Birliği ortalaması yüzde 12.1... Türkiye’de ise işsizlik yüzde 8.8... Bu görünüşün ardına bir adım atalım. Bakan Çağlayan’ın yaptığı gibi ama doğru bir kıyaslama yapıldığında Türkiye’deki işsizlik oranlarının haline şöyle bir bakalım:

AB ülkelerinde işgücüne katılım oranı (çalışma yaşındaki nüfusun, istihdam edilenler ve işsizlerin toplamına oranı) yüzde 71.2. Bazı Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 80’e yaklaşıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 51.6. Bu kabaca şu anlama geliyor: Örneğin Almanya, çalışabilir nüfusunun yüzde 80’ine iş bulmak durumundayken ve işsizlik oranı buna göre hesaplanırken; Türkiye yalnızca yüzde 51’ine iş bulmak durumunda. Ve kalan yüzde 30’luk fark işsiz olduğu halde çeşitli nedenlerle işsiz sayılmıyor. İşte Türkiye’nin işsizlik oranının AB ülkelerine kıyasla düşük gözükmesinin temel sebeplerinden birisi bu. AB’deki işgücüne katılım oranını temel alırsak; Türkiye’de de Avrupa gibi insanların iş aradığını kabul edersek; Türkiye’deki işsizlik oranı 33.9 oluyor.


AVRUPA İLE KIYASLANACAKSA!

İŞGÜCÜNE katılım oranı AB ülkeleri ortalamasına göre yüzde 71.2 düzeyinde. Eğer Türkiye’de işgücüne katılım talebi Avrupalı kadar olsa, çalışmak isteyen nüfus 38 milyon 62 bin, işsiz sayısı 13 milyon 375 bin, işsizlik oranı ise yüzde 33.9 dolaylarında olacaktı.

İŞSİZLİK OLDUĞUNDAN DÜŞÜK GÖZÜKÜYOR

DİSK-AR, istihdam verileri üzerine yaptığı değerlendirmede şu tespitleri yapıyor: “Türkiye’de çalışma çağındaki her iki kişiden biri çalışmıyor. İşgücüne katılım oranı Mayıs 2013 dönemi için yüzde 51.6 düzeyinde. İşsiz sayılmayan umudu kesik işsizlerin sayısı ve ev içi emeğin görünmez olmasının sonucunda açığa çıkan bu durum, Türkiye’de işsizliği olduğundan düşük gösteriyor. Nitekim geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre işgücüne katılım oranındaki yüzde 1.6 puanlık artış yaratılan istihdama karşın işsizliği yükseltti. AB ülkeleri için EUROSTAT 2011 yılı verilerine göre işgücüne katılım oranı yüzde 71.2 düzeyinde.
Türkiye’de iş isteyenlerin ve istihdam edilenlerin oranı (işgücüne katılım) AB-27 ortalaması kadar olsaydı, Türkiye 10 milyon 849 bin kişiye daha ilave iş yaratmak zorunda olacaktı. Bu kişilerin iş bulamaması veya kendi işini kuramaması halinde işsiz sayısı 13 milyon 375 bin olacaktı. Buna göre işsizlik oranı ise yüzde 33.9 düzeyine çıkacaktı. (Türkiye için hesaplamada 65 yaş üzeri, TÜİK ve Eurostat istatistikleri arasındaki uyum problemi nedeni ile hesaplamaya dahil edilmiştir. Oransal olarak artışlar tüm hesaplamaları etkileyeceğinden, değişiklik çok sınırlı düzeyde kalacaktır. Miktarlarda değişiklik olabilir)”.

EVDEKİ HESAP

AVRUPA’daki işsizlik rakamlarıyla Türkiye’dekini karşılaştırmak bir bakıma elma ile armudu karşılaştırmaya benzer. İşsizlik oranı kabaca şöyle hesaplanır: İstihdam edilenler (kayıtlı ve kayıtdışı) ve iş arayan işsizler toplanır. Bu toplam sayı içindeki iş arayan ama çalışamayanların oranı işsizlik oranını verir. Peki, ya mahallede her gün selam verdiğimiz, herhangi bir yerde çalışmadığını bildiğimiz, durumları da pek iyi olmayan ama İŞKUR’a gidip iş aramamış 25 yaşındaki bir genç. Evet, TÜİK ve hatta dünya piyasaları bu arkadaşımızı hesaba katmıyor. Ve işsiz olmadığına hükmediyor. Ya da tanıdıkları aracılığıyla bir evde boya yapan ve karşılığında ‘harçlık’ almış bir kişi de işsiz sayılmıyor. Bu, işsizleri hesaba katmadan yapılan bir işsizlik hesabıdır. Bu hesap ‘çarşı’ya ve ülke gerçeklerine uymaz. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Performansı artırmak mı sona yaklaşmak mı?

SONRAKİ HABER

Grev kırıcılığına borç kılıfı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...