31 Temmuz 2013 19:50

Kavukçuoğlu’na mektup

Sennur SEZER
 
Seni eşinle birlikte anmanın en kısa yolu onun adını adına eklemek. Böylece Sevgi’yi de anmak. 
Nasılsın? İmroz’da yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilen biri olarak iyi olduğuna inanıyorum. Trafiğin olmadığı insan ayağı basmamış koyların hâlâ bulunduğu bir cennet ada benim için İmroz.
Biz seksenli yılların sonunda bir bayram günü benim kendime gelmem için uzunca bir tatile gittik Gökçeada/İmroz’a. Bir İmrozlu evinde kaldık. Biz İmrozluları sevdik, onlar da bizi. Henüz İmroz’dan dışarı et, ekmek, sebze çıkmıyordu. Her şey sudan ucuzdu. On beş günde İmroz’a yerleşme kararı aldık. Zeytinliköy muhtarı epey yardımcı oldu. Akşamları Madamın kahvesinde dibek kahvesi içip epey sohbet ettik. Köyde sahipsiz kalan evleri, onarımdan çok yenileme gereken “yıkık”ları dolaştık. Yerleştiğimizde gerçekleştireceğimiz bir sürü tasarı üretip, Zeytinli’de bir de “yıkık” seçtik. O yıkığın insan içine çıkabilmesi için bir taş ustasıyla pazarlık da yapmıştık. Taş ustası, daha önce Kaleköy’deki kilisenin restorasyonunu yapmış. İş üç nalla bir ata kalmıştı sözün kısası.
Sonra ne mi oldu, bizim çocuklar adayı ıssız buldular. Adnan’ın Adada mahsur kalma korkusunu kışkırttılar. Adnan bir anda caydı.
Benim asıl gözümü korkutan Ankaralardan gelip İmroz’daki hemen her koya ve yanına yöresine para yatıran bürokratlar oldu. Ele güne “bağ yapacağız, üzüm yetiştireceğiz” diyorlardı ama üzüm bağını zeytin bağından ya da bakımsız kalmış bahçeleri basan böğürtlenlerden ayıracak bilgileri olmadığı da açıktı. Sonunda dertlerini öğrendik. İmroz’a yapılacak yat limanı için yatırım peşindeydiler. Adanın askeri bölgelikten çıkışı onlara göre gelecek yılı bulmayacaktı. Yat limanından sonra o sessiz İmroz’u kodunsa bul.
Bir yanda yatırım payı için hazırlanan yağmacılar, öte yanda adada kalanların hatırlaması yürek sızlatan anıları. Cennet de kusursuz değildi. 
Sevgili Deniz,
Hüzün Adasında Bir Köy, haritasından fotoğraflarına, röportajlarından izlenimlerine tadına doyulmaz bir belgesel. Arada adaya yerleşen Kürtler de unutulmamış. Biz gittiğimizde İmroz barajların su altında bıraktığı bölge insanlarının iskân edildiği bir bölgeydi. Dilerim İmroz belgeselin ilerde bir İmroz romanına hazırlık olur. Bir sürgün ya da yurtsuzluk romanına değil elbet. Bir dostluk ve varoluş romanına.
Şimdi ne zaman önümüz Ağustos desem Meryem Ana için tepedeki manastırdan ellerinde tarihi tasvirlerle önde yaşlı bir din adamı, gelen tören alayını hatırlayacağım. Gençlerin bağ aralarına kadar uzanan horonlarını. Merkezdeki küçük kilisenin yemenili bakıcısını. Zeytinliköy’deki kilisedeki ayini, mezarlıkta dağıtılan kolivayı.
Sevgili Deniz,
Şu günlerde İmroz’a yolun düşürse Sevgi’yle Zeytinliköy’e çık. Madamın kahvesinde bir dibekkahvesi için. Ve o alanda bir piyesin ne kadar güzel sahneleneceğini düşünün. Benim önerim Antigone... 
Sevgiyle.

Evrensel'i Takip Et