Tabuları yıkan Garip Bülbül
Türkiye zengin kültürlere ev sahipliği yapan bir ülke ancak bu zenginliğin kendisini ne kadar yaşatabildiği ayrı bir konu! Neşet Ertaş'ın yaşamı üzerinden ötekileştirme politikalarının yarattığı tahribatın izlerini görmek mümkün. Ama bu anlayışa karşı Ertaş, "bozkırın tezenesi" oldu. Öfkesini bozlağıyla bütün insanlığa duyurdu. Hakir görülen ve yok sayılanların sesiyle özdeşleşti. Her türküsünde kendisine ya da tanıklık ettiklerine dair izleri, özlü ve sade bir şekilde verdi. Dinleyeni de kendi dünyasına yolcuğa çıkartan usta, "biraz da zülfü yâre" diyerek, hakir ve hor gören anlayışla da yüzleşilmesini sağladı. Beslendiği Abdal kültürü bu anlayışı gerektiriyordu. O bu kültürü müziğine başarıyla yansıttı. Kendilerine verilen garipleri mahlas olarak kullandı. Garip olup aktı, Anadolu'nun tam ortasındaki bozkırlarda… "Garib'im, babamdı Muharrem Usta/ Bilirim, âşıktı sevdiği dostta\ Sazımın emaneti, diyen en son nefeste/ Sazın ulusunu n'eyledin dünya" deyip büyük usta Muharrem Ertaş'tan öğrendiği yaşam felsefesini yaşadı Neşet Ertaş…
KALIPLARI KABUL ETMEDİ
Önceki külliyatı bir yana Cumhuriyet tarihi boyunca önce büyük usta Muharrem Ertaş'ı ve ardından usta Neşet Ertaş'ı bağrından çıkaran bu kültürü egemen anlayış yok saymak istedi/ istiyor. TRT için yapılmak istenen belgeseli için dönemin TRT yetkilileri "Abdalın belgeseli olur mu?" denilerek geçiştirmek istenmesi de bu anlayışın bir yansımasından başka bir şey değildi. Zamanında TRT Ankara Radyosunda yaptığı programı da kendisine biçilen kalıpları kabul etmediği için bırakmıştı.
Neşet Ertaş babası aracılığıyla öğrendiği yaşam felsefesini sürdürmekten geri durmaz, paraya pula değer vermez. Onun değeri insanlık değerleri olur hep. Yokluk ve yoksulluğa karşı ise hep paylaşım içerisinde olmuştur yaşadığı Abdallarla birlikte. "Varlığı görmedik ki, yokluktan şikâyet edelim" diyecekti Ertaş. Verilmek istenen "devlet sanatçısı" unvanını da kabul etmez. Çünkü onun tavrı eşitlik ve halktan yanadır: "Hepimiz bu devletin sanatçıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam, benim için en büyük mutluluk bu!" cevabı da sahip olduğu ve yaşamı boyunca yaşadığı kültürün gereğidir.
Ömrünün her aşamasında farklı bir iz bırakan usta Ertaş 25 Eylül 2012'de aramızdan bedenen ayrılmıştı. Devlet erkânı hemen devreye girerek, alışılagelen tekçi anlayışını ne yazık ki cenaze töreninde de gösterdi. Halkın gönlünde taht kuran ustayı adeta halktan kaçırarak, son yolculuğuna devlet erkanıyla uğurladı. Bu egemen anlayışın farklılıkları kimi zaman lafta kabul etse de pratik olarak kabul etmediğinin göstergesiydi.
16 YILLIK BİR ÇALIŞMA
Evet, bizlere hep kötülenen ve hakir görmemiz istenilen Abdalların kültürlerini, değerlerini ya da onların dünyasını ne kadar biliyoruz? Bunu öğrenmek ve Abdalların dünyasına merhaba demek için önemli bir çalışma kitap olarak çıktı. Neşet Ertaş'ın yaşamıyla Abdallar dünyasına yolculuk yapmak isteyenler Erol Parlak'ın 16 yıllık titiz ve zorlu çalışmasından yararlanabilir. "Garip Bülbül Neşet Ertaş" adıyla iki cilt olarak okur karşısına çıkan bu değerli çalışmada, Usta Ertaş'ın hayatı, sanatı ve eserleriyle engin bir yolculuğa götürüyor okuru. Ve Usta'nın pek de bilmediğimiz yönlerini gösteriyor okura Parlak... Ertaş'ın müziğini "ses ustalığı" olarak tanımlayan Parlak'ın şu ifadeleri de Abdallar'ın dünyasını ve onlar için müziğin anlamını ortaya koyuyor: "Kuşaklar boyu kesintisiz biçimde müzik icra eden, yürekleri büyük bir aşk ve sanat tutkusu ile dolu Abdallar'ı müziği, göçebe kır kültürüne dayalı gezgin yaşamlarından beslenen geniş hayâl dünyaları nedeniyle şaşırtıcı derecede canlı ve dinamik bir yapı içerir. Yurdun dört bucağından izler taşıyan bu müzikler, bu yönüyle daima günü gözeten ve böylelikle her çağa seslenebilen ilerici bir öze sahiptir. Allah ne verdiyse inancıyla; kendi deyimleri ile yârin yanağından gayrı her şeyleri içten paylaşabilecek kadar cömert, yüreklerini dolduran duygunun temel öğesinin, ayrım gözetmeden sevme, müziğin ibadet oluşu, Abdal Müziği'ni yozlaşmadan uzak, tutan derinlikli ve değerli kılan sağlam özün ana kaynadığıdır."
Parlak'ın kitabı Demos Yayınları'ndan çıktı. "Doğarken Garip'ti, yaşarken de Garip yaşadı. Gözden ırak, Garip halince bu dünyadan sessizce göçüp gittiğinde gönüllerde ışığı, gökkubbede Gari Bülbül gibi feryadı kaldı" diyen Parlak okuru Garip Bülbül'ün engin dünyasına ve oluşturulmak istenen tabuları kırmayı çağırıyor...
EROL PARLAK KİMDİR?
Üniversite eğitimini 1982-1986 yılları arasında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda yaptı.1000 civarında halk ezgisi derledi. Yurtdışında çok sayıda önemli konserlere katıldı 2006'da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümüne Yrd. Doçent olarak atandı. 2008'de İTÜ Ses Eğitimi Bölüm Başkanlığı görevini üslendi. Müzik üzerine 4 kitabı bulunan Parlak, 5 solo, 5 karma ve 3 enstrümantal toplam 13 albüm çalışması yaptı. TRT'de Usta İzler adlı bir kültür-sanat programını yapıyor.
Evrensel'i Takip Et