14 Haziran 2013 10:21

Türkiye sıcak paraya bağımlı

“Recep Tayyip Erdoğan’ın seçmenleri çekmek için kullandığı başlıca kozlardan birisi ekonomideki performansı. İstikrarsız geçen 1990’ların ardından 2001’de yaşanan büyük çöküş sonrası, AKP istikrarlı bir büyüme oranı ve düşük enflasyonu yakaladı” diyen Economist, 2010 ve 2011’de Türkiye’nin, tıpkı Çin gibi yüzde 9’a varan bir büyüme yakaladığını, bunun piyasalarda ‘aşırı ısınma’ tehlikesini de beraberinde getirdiğini vurguluyor.
“Türkiye yoğun şekilde nakit akışına, dolayısıyla da yabancı yatırımcıların güvenine bağımlı. İşte bu nedenle, Taksim Meydanı’ndaki protestolar başladığından bu yana para piyasalarındaki sarsıntı çok önemli” diye yazan Economist “22 Mayısta tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkan İstanbul borsası bu hafta ortasında yüzde 20 değer yitirmişti” saptamasında bulunuyor.

BÜYÜME GERİLİYOR

Büyüme oranının 2012’de yüzde 2’ye gerilediğini belirten dergi, “Türkiye’yle ilgili en büyük endişe ülke dışında. Yavaşlayan ekonomi cari borç açığını azalttı ama bu yıl yine de yüzde 6 seviyesinde olacak. Dahası, cari açık, kısa dönemli nakit akışlarıyla dengeleniyor. Türkiye aşırı risk karşılığında güçlü büyüme oranı ve iyi bir getiriye sahip bir ekonomi” değerlendirmesinde bulunuyor.
Economist yazısını, “Siyasi huzursuzluk, Türkiye’nin en büyük ihracat ortağı Avro Bölgesi’ndeki resesyon, Suriye ve bölgedeki diğer çatışmalar yatırımcı güvenini kolaylıkla zedeleyebilir. Bu, Erdoğan’ın bu hafta yaptığı gibi, yabancı yatırımcılara ve kendi tanımıyla ‘faiz lobisine’ karşı saldırgan bir tutum alması için aptalca bir dönem” ifadesiyle tamamlıyor.


THATCHER VE DE GAULLE GİBİ

ECONOMİST geçen hafta yayınladığı değerlendirmede ise Başbakan Erdoğan ile eski İngiliz Başbakanı Thatcher ve Fransız Başbakanı De Gaulle’u karşılaştırmıştı. Economist’in değerlendirmesinde şu görüşlere yer verilmişti: “Erdoğan iki nedenle bu fikirlerden vazgeçmeli ve AK Parti’nin liderliğini ve icra yetkisini gelecek seçimde daha bir devlet adamı gibi davranan Gül’e devretmeli. Birincisi 1990’da kelle vergisi isyanının halkın Thatcher’dan usanmasını göstermesi ve 1968’den sonra Fransızların De Gaulle’ü reddetmesi gibi Türkler Erdoğan’dan usanmaya başladı. Ayrıca hâlâ hassas dengelere dayalı olan başarılarını korumak zorunda. Sorunsuz bir iktidar devri sözü vererek Türkiye’yi doğru istikamette tutabilir. Erdoğan kalan zamanını anayasal reformlara, Kürt sorununun çözümüne, AB’yle canlandırılacak görüşmeleri kullanarak demokrasiyi ve ekonomiyi rayına oturtmaya harcarsa Türk tarihindeki yerini alır. Bu haftaki gösteriler sadece göz yaşartıcı gaz ve yaşaran gözlerden ibaret değildi. Sıradan semtlerde sıradan insanlar seslerini duyurmak için tencere tava çalıyor, bayrak asıyorlardı. Birçok Türk, zamanla gerçek ve çoğulcu bir demokrasiyi geliştirecek bir birlik duygusu hissediyor -ama tabii sultan bunu dinlerse-. Şimdi her şey büyük oranda Taksim Meydanı’ndaki protestoculara nasıl davranacağına bağlı.” (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et