1 Mayıs: Direnişin tarihi ve geleceği üzerine
1 Mayıs bir tatil değil; bir çağrıdır ve bir sorumluluktur. Bu yıl 1 Mayıs’ta alanlarda buluşalım, omuz omuza duralım. Çünkü biz yarını sokakta, birlikte yazacak olanlarız.

Fotoğraf: ANKA
Ulaş ŞAHİN
Kocaeli Üniversitesi
1 Mayıs, yalnızca bir takvim yaprağında yer tutan bir tarih değil; sömürünün karşısında yükselen, yüzyılları aşan bir direnişin sembolüdür. 1886 yılında Amerika’nın Chicago kentinde sekiz saatlik iş günü talebiyle greve çıkan işçilerin üzerine açılan ateş, kapitalizmin ne pahasına yürüdüğünü gösteriyordu. Bu direnişte idam edilen işçi önderlerinin ardından, 1 Mayıs artık tüm dünyada emekçilerin ortak sesi, kolektif hafızası ve mücadele günü oldu.
Türkiye’de 1 Mayıs, bu küresel mücadeleyle eş zamanlı olarak tarihsel bir rota izledi. Ancak ne zaman halk alanlara yürümeye kalksa, karşısında şiddetle şekillenmiş bir devlet refleksi durdu. Ve bu refleksin en kanlı örneği, 1977’de yaşandı.
1977: Kurşun yağmuruna tutulan umut
O yıl Taksim Meydanı’nı dolduran yüz binlerce emekçi, Türkiye’de belki de en kitlesel, en coşkulu 1 Mayıs’ı yaşamak üzere bir araya gelmişti. Ancak mitingin sonlarına doğru, kimliği hâlâ tam olarak açığa çıkarılamamış kişiler tarafından kalabalığın üzerine ateş açıldı. Devletin “bilinmeyenler”i yine iş başındaydı. 34 insan yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. O günden sonra Taksim sadece bir meydan değil, bir yas, bir isyan ve bir hafıza mekânı oldu.
1977’nin ardından yıllarca süren yasaklar, 12 Eylül darbesinin getirdiği baskı iklimi, 1 Mayıs’ı Türkiye’de bastırılan bir tarih hâline getirdi. Ancak her yasak daha büyük bir mücadeleyi doğurdu. 2000’li yılların sonunda Taksim tekrar kazanıldı. 2010 ve 2011’de yüz binler onurlu bir şekilde Taksim’e yürüdü. Ancak bu kazanım kısa sürdü.
Gezi öncesi ve sonrası
2013 yılına gelindiğinde, Taksim bir kez daha yasaklandı. Gezi Direnişi’nin hemen öncesindeki o 1 Mayıs, yalnızca fiziksel bir baskının değil; kolektif belleğin bastırılmasının simgesiydi. Sokaklar barikatlarla çevrildi, TOMA’lar her köşeye yerleştirildi, kent gazla boğuldu. Ama buna rağmen binlerce insan yürümeye çalıştı, çünkü 1 Mayıs artık sadece bir alan değil; bir iddia, bir hatırlayış ve bir itirazdı. Gezi sonrası yıllarda 1 Mayıs daha da parçalara ayrıldı. Kutlamalar Bakırköy’e, Maltepe’ye ve taşraya itildi. Alanlar yasaklandı, sokaklar kuşatıldı, gözaltılar arttı. Fakat ne olursa olsun, 1 Mayıs her sene “biz buradayız” diyenlerin günü olmaya devam etti.
2025: Daha fazla baskı, daha derin sömürü
Bugün, 2025 Türkiye’sinde 1 Mayıs hâlâ bir mücadele günüyse bu halkın unutmamasındandır. Çünkü bugün yalnızca işçiler değil; öğrenciler, kadınlar, LGBTİ+’lar, göçmenler, atanamayan öğretmenler ve ev içi emeği görünmeyen kadınlar da bu düzenin sömürü çarkında ezilmektedir.
Emeğin görünmez kılındığı, güvencesizliğin norm hâline geldiği, öğrencilerin açlıkla sınandığı, kadınların öldürüldüğü ve iş cinayetlerinin “kaza” diye yutturulduğu bir düzende 1 Mayıs, yalnızca bir hak günü değil; bir var olma, yaşam mücadelesidir.
Üniversite sıralarındaki öğrenciler bile artık bu sömürü düzeninin parçasıdır. Kampüslerde barınma yok, burslar yetersiz, kiralar uçmuş, işsizlik diplomayla birlikte mezuniyet töreninde veriliyor. Bu karanlık düzene razı gelmek değil; direnmek bizim tarihsel sorumluluğumuzdur.
Çünkü biliyoruz ki: Emeğin örgütsüz olduğu yerde özgürlük olmaz. Gençliğin susturulduğu yerde gelecek kurulmaz. Geçmişin kazanımları, bugünün direnişiyle korunur.
Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın 1 Mayıs!
1 Mayıs’a Çağrımızdır! Üniversiteli kardeşim, yurt arkadaşım, sınıf yoldaşım! Bu 1 Mayıs’ta yalnızca geçmişi anmak için değil, geleceği kurmak için alanlara iniyoruz. Sessizliğe karşı sözümüzü, yalnızlığa karşı dayanışmamızı, karanlığa karşı umutlarımızı taşıyoruz. Bu düzenin eşitsizliğini, sömürüsünü ve baskısını tanıyoruz ama kabul etmiyoruz!
1 Mayıs’ta emeğin, özgürlüğün, barışın, laikliğin ve dayanışmanın sesini birlikte yükseltiyoruz.
1 Mayıs bir tatil değil; bir tarihtir, bir çağrıdır ve bir sorumluluktur. Bu yıl 1 Mayıs’ta alanlarda buluşalım, omuz omuza duralım. Çünkü biz susanlardan değiliz. Çünkü biz yarını sokakta, birlikte yazacak olanlarız. Çünkü biz, yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın 1 Mayıs diyenleriz!
Evrensel'i Takip Et