1 Mayıs’a giderken: Genç işçiler ve örgütlülük
1 Mayısların örgütlenmesinin ve işçilerin birleşik mücadelesinin önemini sadece duymakla ve okumakla yetinmiyor, tecrübelerimizle de teyit ediyoruz.

Fotoğraf: Evrensel
Muhammed MORKAN
İstanbul
1 Mayıs geliyor. İstanbul’daki mekân tartışmaları, sendikaların çeşitli sebeplerden ötürü birleşik kutlamaya sıcak bakmaması gibi konular bu gündemin tartışılması cazip kısımlarını içerse de bunun arka planında gündemin daha “sıkıcı” ve esasında kritik konuları bulunuyor: 1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapan meseleler, dünü ve bugünü, 1 Mayıs’a giderken işçi sınıfının -bizim gündemimizde genç işçilerin- durumu ve talepleri.
Öne çıkan eğilimler cüretkârlık ve bihaberlik
Genç işçiler hem yaşları itibariyle hem de daha tecrübeli işçilerin genellikle düşmüş oldukları umutsuzluğa henüz düşmemiş olmalarından dolayı, işçi sınıfının daha dinamik ve “cüretkâr” kesimini oluşturuyorlar. Çalışma koşullarına baş kaldırırken, orta yolcu sendikalara meydan okurken, patronları sendikalaşmalarını engellemeye çalışırken, yani iş yerinde bir hareketlenme emaresi varsa bunun başını çekerken genellikle bu genç işçileri görüyoruz.
Harekete geçen genç işçilerinse genellikle kendilerinden önceki veya eş zamanlı gerçekleşen başka örneklerden bihaber oluşu dikkat çekiyor. Gazete aracılığıyla götürdüğümüz bir grev veya direniş haberi önce şaşkınlıkla karşılanıyor, sonrasında bu şaşkınlığı “Ülkede neler oluyor, hiç haberimiz yok” gibi ifadeler takip ediyor. Başkalarının deneyiminden öğrenme, kendi deneyimini duyurma pratiklerinin eksikliği ve ana akım medyada bu tarz haberlerin kasıtlı engellenmesi de gördüğümüz kadarıyla işçiler arasında ortaklaşmaya ket vuran faktörler arasında bulunuyor. İş yerlerindeki koşullara göre talepler farklılık göstermekle birlikte ortaklaşan talepler arasında ilk sırada insanca yaşamaya yetecek bir ücret, sonrasında da insan onuruna yaraşır çalışma koşulları öne çıkıyor. Ayrıca belirtmek gerekir ki burada “genç işçilerin” talepleri doğal olarak işçi sınıfının büyük bir kesiminin de ortak talebi.
Genç işçiler MESEM cenderesinde eziliyor
Bu genç işçilerin önemli bir bileşimini oluşturan henüz çocuk yaştaki MESEM öğrencilerindeyse bu durumun benzer bir şekilde işlediğini söylemek doğru olmayacaktır. Genç işçilerin aksine nispeten izole ortamlarda çalışan, oto sanayilerde ortalama 3-4 kişinin çalıştığı atölyelerde ter döken ve çok uzun saatler atölyesinin dışına çıkamayan, mesaiden geriye kalan vakti de ancak dinlenmeyle geçirebilen MESEM’lilerin hem birbiriyle hem de çevreleriyle ilişkisi genç işçilerden olumsuz yönde farklılaşıyor. Gündemdeki politik meseleleri tartışma çabalarımızı “Yapacak bir şey yok, beni ilgilendirmez abi.” cümleleriyle geçiştirirken bu cümlelere olan inançları yüzlerine ve üsluplarına yansıyor, samimiyetlerini görebiliyorsunuz. Küçük atölyesinde kendi düştüğü cenderenin dış dünyayla bağını kuramayan, kendini bunların dışında gören MESEM’liler, bir alternatif hayal ettirme teşebbüslerimizi de “Başımızdakiler böyle oldukça…” veya “Kim gelirse gelsin değişmez” argümanlarıyla kovuşturuyorlar.
En fazla 20-25 kişinin çalıştığı iş yerlerinde en fazla 2-3 MESEM’linin bulunması, bu “MESEM’li” statüsünün işçi-öğrenci aralığındaki belirsiz konumu, yaşadıkları problemleri kişiselleştirerek kendilerini sorumlu tutmaları gibi sebeplerden ötürü MESEM’lilerin talepleri de genellikle ortaklaşmaktan uzakta. Ancak en çok öne çıkan talepler arasında yine daha yüksek ücretler, yatırılan sigorta primlerinin emeklilik hesabına yansıması ve ücretli/ücretsiz izin haklarını kullanabilmek oluyor.
Genç işçilerin ve MESEM’lilerin ortaklaştığını gördüğümüz noktalarda, ücret mücadelesinde, çalışma koşullarının iyileştirilmesinde bu mücadeleyi ortaklaştırmak oldukça önemli. Ancak bunu elde etmek için de hem bakış açılarını genişletmek hem de mücadeleye olan inancı artırmak gerekiyor. Bunun için kullanılabilecek yollardan bir tanesi, genç işçilere ve MESEM’lilere ulaşmak için ürettiğimiz sosyal medya paylaşımlarında, bildirilerde sadece takvimlere sıkışan içerikleri çeşitlendirerek başarılı örnekleri de onlara ulaştırmaya özellikle özen göstermek olabilir. Bir MESEM’liye Hitachi grevini anlatmak, bir genç işçiye TÜPRAŞ direnişini ulaştırmak onların taleplerini ortaklaştırmanın da bir adımı haline gelebilir.
Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş!
Bununla birlikte, yine örgütlenme imkânlarını geliştirmek ve talepleri öne çıkarmak için kullanılabilecek yollardan bir tanesi de işçiler arasında sendikalaşmayı artırmak için mücadele etmek, MESEM’liler içinse yerellerde sendika benzeri dayanışma mekanizmaları oluşturmaktır. Tabii ki sendikalarda örgütlenmenin önüne de yeri geldiğinde sermaye düzeni dikilebiliyor. Sendikal bürokrasinin işçilerin önüne koyduğu barajlar, patronların hali hazırda işçiden yana olmayan yasaları kullanarak yetki tespiti gibi süreçlerle iş yerlerinde örgütlenmenin önüne geçmesi, yer yer sendikaların aldığı grev kararlarının cumhurbaşkanlığınca yasaklanması gibi engeller işçilerin sendikalaşmaya sıcak bakmamasına sebep olabiliyor.
Bunlara ve daha birçoğuna karşı Emek Partisi’nin “Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş” şiarıyla başlattığı kampanya bu doğrultuda gerekli faaliyetin önemli bir bölümünü kapsıyor. Bu kampanya aracılığıyla işçilerle bir araya gelmek, taleplerini daha güçlü savunmalarını ve ortaklaştırmalarını sağlayacak bu kampanyayı tartışmak ve sendikal hakların önündeki engelleri kaldırmak için fabrikalardan, MESEM’lerden, semtlerden ses çıkarmak işçi sınıfının öncülüğünde toplumsal örgütlenmenin de önünü açmak için kritik önem arz ediyor. Zira işçi sınıfı sendikalardan memnun değilse, 1 Mayıs’a giderken sendikaların aldıkları kararlar işçi sınıfının tutumunu yansıtmıyorsa, işçilerin örgütlenmesi bürokratik sebeplerden ötürü ötelenebiliyorsa, bütün bunları değiştirme kudretine sahip olan da yine işçi sınıfının kendisidir.
Nice 1 Mayıs’lara: 2025, 2026, 2027...
Özellikle resmî tatillerde, 1 Mayıs’ta, 23 Nisan’da özellikle işe çağırılan MESEM’liler ve ücretlerin düşüklüğünden dolayı bu tarihlerde alacakları ek mesai ücretinden feragat edemeyen ve 1 Mayıs’ta alanda olmanın değiştirici gücüne ikna olmamış olan genç işçiler varken bu kesimleri ortak bir şekilde 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya ikna etmek de zorlaşıyor. Devamında yukarıda bahsettiğimiz ve onların mücadeleye daha da dahil olmasıyla ortaya çıkacak yeni taleplerle 1 Mayıs’ları örgütlemek ve ortaklaştırmak da kolaylaşacaktır. Hem 1 Mayısların örgütlenmesinin sadece 1 Mayıs çalışmasından çok daha fazlasını gerektirdiğini hem de işçilerin birleşik mücadelesinin önemini hep duymakla ve okumakla kalmıyor, tecrübelerimizle de teyit ediyoruz. Bu mücadeleyi büyütmeye, birleştirmeye gelecek 1 Mayıslarda işçi sınıfını kendi talepleri etrafında alanlarda bir araya getirmeye daha çok omuz vermek gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et