Görüşmeler sürüyor: İran nefes alma, ABD etkisini arttırma peşinde
ABD-İran görüşmeleri devam ediyor. İran rejimi yaptırımların kaldırılmasıyla nefes almayı hedeflerken ABD ise İran’ın bölgesel güçlerini çekmesini istiyor. İsrail, Çin ve Rusya da denklemde.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Roma’da İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ile de görüştü. | Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanlığı
Ela Ava
[email protected]
İran-ABD görüşmelerinin ikinci oturumu Roma’daki Umman Başkonsolosluğunda geçtiğimiz cumartesi gerçekleşti. Her iki taraf açısından yapılan açıklamalar, ilerlemenin “olumlu” olduğu yönündeydi. Bu görüşmede İsrail’in tehditlerinin sertleşmesi, Çin ve Rusya’nın tutumu daha fazla gündeme geldi.
Klikler arası uzlaşma
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, İran devlet televizyonuna yaptığı ilk açıklamada, “İlerliyoruz ve belirli konular üzerinde kısmi anlaşma bile sağladık” dedi. İran’daki gazeteler de bu “olumlu ilerleme”ye geniş bir şekilde yer verdi. İran’daki rejimin Muhafazakar ve Reformist kliklerinin gazeteleri, görüşmelerin hızla ilerlemesini “memnuniyetle” karşılayarak müzakere heyetini destekledi. İki klik arasından belirli oranda uzlaşma sağlandığını gözlemlemek mümkün. Keza daha önce ABD ile görüşmelere karşı çıkan Usulcü klik (Aşırı Muhafazakarlar) bugün yayın organlarından veya bireysel sosyal medya hesaplarından anlaşmaya karşı çıkanları ihanetle suçluyorlar. Usulcüler arasında “Nükleer gücümüz Amerikalıları müzakereye zorladı” söylemlerinin yaygınlığı ise İran rejiminin oldukça sıkışmasına rağmen kuyruğu dik tutma peşinde olduğunu gösteriyor.
İsrail faktörü
İsrail bu görüşmede öne çıkan faktörlerden biri oldu. Bir önceki görüşmede daha silik açıklamalar yapan İsrail ikinci görüşmede daha sert açıklamalarda bulundu, “İran çok beklentiye girmesin” dedi.
Görüşmenin ardından İsrail gazetesi Hayom’da yayımlanan haberde, Trump yönetiminin temel taleplerinden geri adım atmadığı ifade edildi ve İran’ın tüm nükleer tesisleri ortadan kalkmadan anlaşamaya varılmayacağına dair çeşitli görüşeler yer aldı: “İran’ın Libya modeli gibi nükleer altyapısının tamamen kaldırılması, balistik füzelerin geliştirilmesinin durdurulması ve İran İslam Cumhuriyeti’nin Ortadoğu genelindeki vekil gruplarının faaliyetlerinin sonlandırılması ABD’nin ısrarcı olduğu maddeler ve İran boyun eğmek zorunda.”
İsrail’de farklı isimlerin ve gazetelerin yayımladığı maddelerin görüşmelerde nasıl gündeme geldiği ve nasıl tartışıldığını hatırlayalım. İran ve ABD arasındaki görüşmeler çeşitli maddeler üzerinden şekilleniyor. ABD açısından öne çıkan maddeler, İran’ın bölgedeki tüm güçlerini geri çekmesi, zenginleşmiş uranyumun ve tesislerin imhası. İran’ın gündeme getirdiği maddeler arasında ise ABD’nin İran’a ambargoyu kaldırılması, AB’nin İran yaptırımlarını durdurması ve zenginleştirdiği uranyumun bir kısmını üçüncü bir ülkeye transfer etmesi.
İran’ın santrifüjlerine ne olacak?
Görüşmelerin içeriğine dair net açıklamalar yapılmıyor ve ancak çeşitli diplomatların ve siyasilerin açıklamaları üzerinden zenginleşmiş uranyumun miktarı konusunda henüz anlaşma sağlanmadığı görülüyor.
İran rejimi zenginleştirilmiş yüzde 60 uranyum miktarının yaklaşık yüzde 3’lük oranını İran’da tutmayı ve nükleer tesislerin çalışmaya devam etmesi gerektiğini savunuyor. Geri kalan uranyumu ise başka bir ülkeye transfer etmeyi teklif ediyor. Bu ülkenin Rusya olduğu yönünde iddialar güçlü. Ancak İsrail’in açıklamalarına bakınca İran’a “Libya modeli” uygulanması ve nükleer tesislerinin kapatılması gerektiği yönünde ısrarcı bir açıklama yoğunluğu mevcut.
Görüşmeler sürerken İran’ın zenginleştirme altyapısının en önemli parçası olarak kabul edilen yaklaşık 17 bin santrifüjünün akıbetinin ne olacağı masada tartışılıyor. Uranyumun zenginleştirilme sürecinde kullanılan santrifüjlerin gelişmişlik düzeyi, uranyumun zenginleştirilme yüzdesinin artırılması için önemli. Bu makineler yüzde 90’lara varan uranyum zenginleştirme oranlarına ulaşabiliyor ve bu da nükleer silaha ulaşmak anlamına geliyor.
İran rejimi nefes aldıracak alanlar peşinde
Müzakerelerin seyri her iki taraf açısından “olumlu” olarak nitelendirilince son günlerde İran’da borsanın yeşile döndüğü de gündeme geliyor fakat İran’ın ekonomik durumu hâlâ son derece vahim. İran riyali geçen eylül ayından bu yana değerinin neredeyse yarısını kaybetti.
Böyle bir durumda, İran rejiminin şöyle bir yol izlediği de düşünülebilir:
ABD’nin İran’ı dört bir taraftan sıkıştırdığı bir gerçek. İran rejimi ise müzakere süreçlerini olabildiğince az hasarla atlatmaya çalışıyor. Böylece ABD bazı yaptırımları kaldırırsa veya bloke edilen varlıkları serbest bırakırsa İran rejimi nefes alma alanı bulacak. İran, nükleer tesislerinin tamamen kapatılmasını muhtemelen kabul etmeyecektir ve zenginleştirme seviyelerini yalnızca azaltmayı hedefleyecek. Bu senaryo İran’a zaman tanıyabilir. Eski ABD Başkanı Joe Biden döneminde de gördüğümüz gibi, Trump’ın başkanlığının sonuna ve 2028 seçim kampanyasının başlangıcına kadar İran nükleer çalışmalarını askıya almaya mecbur. Bu nedenle İran, ilk olarak petroldeki yaptırımların kaldırılmasına yöneliyor.
ABD’nin İran’da nükleer tesislerinin düşük kapasite çalışmasına ikna olup olmayacağı ise soru işareti. ABD, bir yandan kendi çıkarları doğrultusunda “İran’a saldırmayı” da koz olarak tutuyor.
Çin ve Rusya anlaşmadan yana
Bu görüşmelerde öne çıkan meselelerden biri de Çin ve Rusya’nın tutumu ve aslında kilit rol oynaması. Çin, bölgedeki etkisinin zayıflamasını ve tamamen ABD’nin hegemonyasında bir Ortadoğu istemiyor. Zira özellikle İran ile yaptığı mali anlaşmalar ve İran vasıtasıyla veya doğrudan İran ile sürdürdüğü ticaret Çin için önemli. Dolayısıyla Çin bu süreçte anlaşmanın sağlanması için çaba gösteriyor.
Diğer yandan da Rusya bu sürecin ana faktörlerinden biri olacak gibi görünüyor. Anlaşma sağlanırsa İran’ın zenginleştirilmiş uranyumunun bir bölümünün Rusya’ya transfer edilmesi tartışması, Rusya’nın da bu müzakere süreçlerine olumlu baktığını gösteriyor.
İran ve ABD’nin görüşmeleri 23 ve 26 Nisan’da devam edecek.
İsrail’in üçlü sistem atom bombası
ABD ve müttefikleri dikkatleri İran’ın henüz olmayan nükleer silahlarına yöneltirken, bölgedeki asıl nükleer tehlikenin İsrail olduğu, gözlerden kaçırılıyor.
İsrail’in nükleer silah kapasitesiyle ilgili resmi açıklamalar bulunmuyor. Ancak çeşitli bağımsız kaynaklar İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu sık sık ifade ediyor. İsrail’in tahminen 80 ila 90 arasında nükleer savaş başlığına sahip olduğu düşünülüyor. Bazı tahminlere göre bu sayı 200’e kadar da çıkıyor. Bu başlıkların hem karadan atılan füzeler, hem denizaltılardan, hem de uçaklardan fırlatılabilecek şekilde üçlü sistemle hazırlandığı öne sürülüyor.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ya hep beraber…
Yarın 1 Mayıs... 20 milyona yakın emekçi ve ailelerinden oluşan Türkiye’nin büyük çoğunluğu, 2025 1 Mayıs’ına katlanan sorunlar ve yeni saldırılarla giriyor. Üretimi ve kârlılığı artırmak için vardiyalar uzuyor, ama ücretler enflasyonun altına süpürülüyor.

1 Mayıs bayram ve mesai değil, Birlik ve Mücadele Günü’müz!

‘Neden birlik yok’ sorusuna yanıt yok

Emperyalist rekabet ve saldırganlığın ortasında 1 Mayıs…

Evrensel'i Takip Et