Kendi hayatlarımız için kendi kararlarımız: ODTÜ’de ÖTK kuruyoruz
Sınıf sınıf toplantılar aldığımızda kendi bölümümüzde hangi dönemin hangi talepleri olduğunu tartışabiliyoruz. Bu sayede bölümümüz hakkında ortak karara varabiliyoruz.

Buse
ODTÜ
Birkaç hafta önce üniversitelerimizde boykot kararı almıştık. Bu boykot sürecinde sınıf sınıf toplantılar alıp kendi taleplerimizi ve mücadelemizi örgütledik. Hayatı durdurduğumuz süre boyunca beraber kolektif bir yaşam ördük. Bize dayatılan hayatı değil kendi hayatımızı oluşturduk. Ve farkına vardık ki bizim bölümümüzde, okulumuzda karar verici olabilmemiz için bu kolektif tartışmayı ve birlikteliği kalıcılaştırmamız gerekiyor. Bulunduğumuz alanda, kampüsümüzde söz sahibi olmanın gerekliliğini ve bunun yolunu gördükten sonra taleplerimizi gerçekleştirebilmek için ilerleyen süreçte bu yolu kalıcılaştırmanın mekanizmalarından biri olarak ÖTK’ları (Öğrenci Temsilcilik Kurulları) yeniden kurma kararı aldık. ÖTK’lar kampüsümüzde ve ülkemizde tek adamın bizim yerimize aldığı her kararın karşısında kendi sözümüzü söylememizin, kendi hayatlarımız için kendi kararlarımızı verebilmemizin bir alanıdır.
Değişim, karar verici mekanizmalar kurarak gelecek
Tek adam iktidarına karşı biçimleri değişse de yıllardır bir mücadele veriyoruz aslında. Ve biz iktidar mücadelesi verirken kapitalizm önümüze engeller koymaya devam ediyor. Bunlardan biri ise burjuva demokrasisi. Söz hakkımızın sadece bir pusulayla belirlendiği bir demokrasi anlayışı içerisinde sıkışmış bulunmaktayız. Bu anlayışın sonuçlarını da her gün görüyoruz: ODTÜ’ye polis girmesi, ODTÜ kampüsü içerisine yapılmaya çalışılan rant yolu, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamız ve meclisten geçirilmeye çalışılan yeni iklim kanunu teklifi. 5 yılda bir seçim dışında ülkemizde yaşanan olaylar, verilen kararlar konusunda bir söz hakkımız olmuyor. Gerçekten söz hakkımızın olduğu karar verici konumda bulunduğumuz bir durum olsaydı hayatta pek çok şeyi değiştirmek isteyeceğimizi de biliyoruz. Bu yüzdendir ki ÖTK’ları örmeye her üniversitede yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Sınıf sınıf toplantılar aldığımızda kendi bölümümüzde hangi dönemin hangi talepleri olduğunu ve nasıl kararlar almak istediğini tartışabiliyoruz bu sayede bölümümüz hakkında ortak karara varabiliyoruz. Dahası, bölümlerimizden seçilen temsilciler kendi yerellerindeki talepleri fakülte bazında ve ODTÜ genelinde biriktirip merkezileştirerek okulumuz hakkında beraber karar alabiliyoruz. Kararın okul yönetimindeki birkaç kişiye hatta çoğunlukla rektöre kaldığı bir yönetim biçiminin aksine herkesin sözünü söyleyip tartıştığı kolektif bir karar mekanizması oluşturuyoruz.
Sovyetlerde demokrasi: Halk meclisleri
Bu demokrasi anlayışını Sovyetler döneminde sosyalist demokrasi ile görüyoruz. Burjuvaların toplumu siyasetin dışına iten demokrasisi yerine Sovyetlerde toplumu direkt yönetici konumuna getiren halk meclisleri örgütlenmiştir. Halk bu yeni yönetim biçiminin atılan her adımının öznesi ve denetleyicisi olmuştur. Yasama ve yürütmenin ayrı mekanizmalar tarafından işletilmesi yerine halk meclislerinde her yurttaş, yönetimde aldıkları kararların onaylama, uygulama ve denetleme sürecinden de sorumluydu. Ayrıca halk meclislerinde seçilen temsilcilerin bir işçi maaşını geçmeyecek şekilde maaş alması, her an onu seçenler tarafından denetlenmesi ve istendiği anda meclis tarafından geri çağırılabilmesiyle halk meclislerinin bürokratik yapıya dönüşmemesi garanti altına alınmış oldu.
Yazıda tartıştığımız gibi işçi-emekçi sınıfı olarak bir iktidar mücadelesi verirken bizler de bize dayatılan yönetim biçimini reddetmeli ve kampüslerimizde bulunduğumuz her alanda kendi demokratik mekanizmalarımızı inşa etmeye başlamalıyız. Bu sayede bulunduğumuz her alanı bir mücadele alanına dönüştürüp bu iktidar mücadelesinden kazanımlarla çıkabiliriz.
Evrensel'i Takip Et