17 Nisan 2013 12:38

Ben mi çaldım mutlu sonlarımı kendimden?

Belma Demir

Fransa’nın tanınmış yazarlarından Guillaume Musso, son kitabı Seni Bulmaya Geldim’de sıra dışı bir hikaye anlatıyor. Hayatından umudu kesmiş, alışkanlıklarından bunalmış insanların umuda ilerleyen öyküsüne odaklanıyor.
Ethan Whitaker, hayatının seyrinden hoşnutsuz ve henüz yirmili yaşlarının başlarında bir adamdır. Belki de yalnızca ‘‘herkes gibi’’ olmak istemez. Yaşının da verdiği deli doluluk haliyle sapabileceği en kestirme yola sapar; hemen hemen hepimizin düşündüğü fakat çok azımızın eyleme geçirme cüretinde bulunduğu şeyi yapar... Kaçar. Arkasında nişanlısını ve en yakın arkadaşını bırakarak kaçar. Zamansız ve mekansız ve yalnızlığıyla, zihninde dinmek bilmez bir fırtına, durulmayan bir denizle kendisine yapabileceği en büyük kötülüğü yaparak hayatı boyunca gerçekten sevdiği tek kadını, Celine’i de terk eder. Ve her kaçışında arkasında yaşanmamış hayatlar bırakır gözünü kırpmadan.
O son büyük kaçışın ardından, yıllar sonra meşhur bir psikolog olan Ethan 31 Ekim 2007 tarihinde sevdiği kadın Celine’in başka bir adamla evleneceğini öğreniyor ve aynı gün, muayenehanesinde Jessie adında “Artık korkmamak istiyorum” diyerek kendisinden yardım dilenen on dört yaşında bir kız çocuğunun intihar etmesinin akabinde şimdiye dek hayattan istediği her şeyi aldığını düşünen Ethan, hayatın ondan bir şeyleri -önemli bir şeyleri- sakladığının farkına varıyor. Ya kimsenin, ama hiç kimsenin yaşamak ve sevmek, sevebilmek için yeterince zamanı yoksa?
Hem ne büyük bir söz değil mi “Artık korkmak istemiyorum”?
Ethan da, kendisinin de sürekli korkup kaçmış olduğunu, hayallerinin peşinden gittiğini sanarak sokak sokak, köşe bucak yalnızlığı kovaladığını fark ediyor. Sonra düşünmeye başlıyor: “Peki ya her şeyi düzeltebilecek olsa? Tüm bunların telafisi mümkün olsa? Kayıpları mutlak olmayabilecek olsa? Mutlu olmak için başka dünyaları kovalamaya gerek yoksa?​”
Sonra...
Sonra yine 31 Ekim 2007 tarihine takılıyor.
Zamanın alışılmışın dışında bir yöntemle mümkün kılma lütfunu gösterdiği bir telafi hikayesi olan bu eserde yazar cüretkar kalemini keskin virajlarda döndürüyor. Yarattığı doğaüstü atmosferin içerisinde psikolojik gerilimden doğan melankoliyi bir üstat titizliği ile ilmek ilmek işliyor. Karakterleri sorgulamıyor, azarlamıyor; yalnızca bir şans daha veriyor onlara. Sonra kendisi de bir köşeye çekilip seyrediyor olanları; sanki sonunu bilmiyormuş gibi o da eşlik ediyor okurun heyecanlı bekleyişine. Öykünün, kendisinin kaleminden çıktıktan sonra artık okura ait olduğunu biliyor.
“Bu adam kendi gönlünden kopartıp yarattığı karakterlere hiç mi acımıyor?​” diye düşünebilirsiniz. Mutlu son anlayışınıza şöyle sarsıcı bir darbe indirmeye hazır değilseniz bir kez daha düşünün bu yolculuğa çıkmadan evvel. Hem Musso, sonu en başından bilinen öykülerin kalemi de değil zahir. Yalnız gözlerle değil yürekle okunan öykülerin hasretini çekiyorsanız tanışın onunla. Bırakın o her zamanki tatlı üslubuyla, sohbet eder gibi anlatsın size öykülerini. Hazırsanız tüm bunlara, sonra diyeceksiniz ki “Ah be dili tutulmayasıca, susma, konuş biraz daha!”

Seni Bulmaya Geldim (Je Reviens Te Chercher)
Guillaume Musso
Doğan Kitap
276 Sayfa
[email protected]

Evrensel'i Takip Et