Son kadın evden çıkıncaya dek!
Gerici-neoliberal emek rejimi, kadınların iş yerlerinde ve iş yeri dışında ürettiği toplumsal ilişkileri, iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılarla birlikte anlamayı mümkün kılıyor.

Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel
GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR
2025, Beştepe’deki sarayda “aile yılı” olarak ilan edildi. “Aile yılı”nda nüfus artışını sağlayacak politikalara ağırlık verileceği açıklandı. Evlenecek gençlere kredi, aile teşviki için maddi destek, genç çiftler için konut desteği uygulamaları dile getirildi. “Aile ve iş yaşamı uyumu” adı altında kadınlar için esnek ve uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaşacağı duyuruldu. “En az üç çocuk” çağrısı bir kez daha tekrarlandı. İlk çocuk için tek seferlik 5 bin lira, ikinci çocuk için her ay 1500 lira ve üçüncü ve sonraki çocuklar için her ay 5 bin lira çocuk yardımı verileceği belirtildi.
2025 “aile yılı” kadınlar için ne ifade ediyor? En az üç çocuk doğurup eve hapsolmayı; çocukları büyütürken ucuz ücretlerle piyasaya üretim yapmayı; gıda, eğitim, barınma ve sağlık imkanlarına ulaşmanın çok zor olduğu sefalet ve yoksulluk koşullarında evde yeniden üretimi sürdürmeyi ifade ediyor.
“Aile yılı”, uzun süredir AKP’nin kadınlara yönelik inşa etmeye çabaladığı gerici-neoliberal emek rejimi için attığı bir adımdır. Gerici-neoliberal emek rejimi, kadınların iş yerlerinde ve iş yeri dışında ürettiği toplumsal ilişkileri, iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılarla birlikte anlamayı mümkün kılıyor. O zaman, son açıklanan düzenlemelerin temellendiği iktisadi, siyasi ve ideolojik yapıyı inceleyelim.
İktisadi yapı. Düzenlemelere baktığımızda iktisadi yapıya yönelik iki önemli konudan bahsedilebilir: Göreli artı nüfus ve güvencesizlik. Nüfus artışını hedeflemek ve “en az üç çocuk” çağrısı yapmak, emek piyasasına dahil olacak iş gücünü artırma çağrısıdır. Diğer bir deyişle göreli artı nüfusu artırma çağrısıdır. Göreli artı nüfusu, Marx, kapitalist üretim biçimine özgü bir nüfus yasası olarak tanımlar. Marx'ın sözleriyle, “Artı nüfus, sermayenin değişen değerlenme ihtiyaçları için, gerçek nüfus artışının sınırlarından bağımsız olarak, her an sömürülmeye hazır insan malzemesini yaratır.” Göreli artı nüfus hem yedek iş gücü ordusunu hem de emek piyasasına katılamayacak, çalışamayacak durumda olanları kapsar. Kadınları göreli artı nüfusu ve yedek iş gücü ordusunu artırmaya çağırıyor yeni düzenlemeler.
Bu uygulamalar “Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkanları hayata geçireceğiz” ifadesiyle, kadınların güvencesizliğe ve geleceksizliğe mahkum edileceğini açıklıyor. Esnek çalışma, kadın emekçileri emek piyasasına “fırlatma” politikasıdır. Kadınların taşeron, ev-eksenli, çağrı üzerine, sözleşmeli, kısmi zamanlı gibi esnek ve güvencesiz çalışmanın pek çok biçimini deneyimlemeleridir. Belirli süreli iş sözleşmelerine, düşük ücretlere ve uzun çalışma saatlerine dayanan bu çalışma biçimleriyle, kadın emekçilerin güvencesizliği ve geleceksizliği tüm şiddetiyle yaşamalarıdır.
Siyasal yapı. Düzenlemelerin siyasi yapıda temel amacı yurttaşlığın ve sosyal politikaların yıkımıdır. Kadın yurttaşlar yoktur artık. Kadınların siyasal ve toplumsal hayattaki yeri geleneksel bağlarla tanımlanmaktadır. Onlar yurttaş değildirler, yalnızca ailenin parçasıdırlar. Yurttaşlığın yıkımı, sosyal politikaların da yıkımıdır. Çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi devletin yurttaşların bütününe karşı sorumluluk alması gereken tüm süreçler yok edilmektedir. Tüm sorumluluk aileye ve kadına yüklenmektedir. Sosyal yurttaşlık ve sosyal haklardan ziyade geleneksel ilişkilere dayalı aile kurumu tesis edilmektedir.
“Aile yılı”nda evlilik, nüfus artışı ve en az üç çocuk için yapılan önerilerin hepsi parasal ödemelerle düzenleniyor: Evlilik yardımı, çocuklar için ödemeler, konut kredisi… Devletin sorumluluk alarak yurttaşları için hak olarak düzenlemesi gereken çocuk bakımı, barınma ve toplumsal yaşamın örgütlenmesi tümüyle lütufa dayalı ödemelerle tanımlanmaktadır.
İdeolojik yapı. “Aile yılı”nın ideolojik yapısında belirleyici olan neoliberal güvencesizlik ekseninde kesifleşen gericiliktir. Kadınlar çocukluktan gençliğe, eğitimden mesleğe, gündelik hayattan toplumsal yaşama kadar her alanda kuşatma ve tehdit altındalar. Devlet geri çekildiği her alanda aile kurumunu öne çıkarmakta, sorumluluğu buraya atarken kolektif hak esaslı toplumsal örgütlenmeyi biraz daha parçalamaktadır. Bu koşullar altında sürekli kadınlara nasıl yaşaması, kaç çocuk doğurması, eşine itaat etmesi ve asıl işinin annelik olması söyleniyor. Kadın hukuken korunan menfaatinin erkeğinkinden daha değersiz olmadığını söylediğinde dine küfür ettiği iddia ediliyor. Kadınlara dair her konuda konuşma ve eyleme hakkını erkeklerin iradesinde gören bir anlayış hakim hale geliyor. Toplumun gericileşmesi kaçınılmaz olarak kadınları toplumdan ve çalışma hayatından dışlamakta, eve ve aileye hapsetmektedir.
“Aile yılı”nın, tam karşısında, 2025 yılını “mücadele yılı” ilan edelim. Kadını aileye ve eve hapseden anlayışa karşı, kadınların üretime, siyasete ve toplumsal hayata eşit olarak katılması için mücadeleyi yükseltelim. Hedefimiz kadınların toplumsal üretime katılımı kadar siyasal ve kültürel alanda güçlenmeleri ve yeni toplumun inşasına her alanda eşit olarak katılmaları olmalıdır.
Ne zaman ki kadınlar geleceği talep eder, o zaman onları eve ve aileye hapseden düzenlemeler anlamsız hale gelir. Ne zaman ki kadınlar geleceği talep eder, hayatın her anı ve alanı onlarla dolar. 2025’te mücadele sürüyor ve sürecek, son kadın evden çıkıncaya dek!
Evrensel'i Takip Et