11 Ocak 2025 03:40

8 milyarın gideceği bir ülke var mı?

Sağlık emekçileri, daha iyi yaşam koşulları isteğiyle Avrupa’ya göç hayali kuruyor. İstekleri basit aslında; yaşamak, sade yaşamak istiyor çoğunluğu. 8 milyar insanın sade yaşayacağı bir ülke var mı?

8 milyarın gideceği bir ülke var mı?

Arka plan: Unsplash, bilet tutan el: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel

MURAT UYSAL

AKP’nin iktidarının bir zamanlar, “Hastanelerdeki kuyruklar bitirdik” diyerek çokça propagandasını yaptığı sağlık sisteminde açıklan delikler gün geçtikçe büyüyor. Sağlığın piyasalaştırılması hasta yurttaşı adeta bir müşteriye hekim ve hemşireleriyse tüccara dönüştürüyor. Son olarak Özel Hastanesi Çetesi Davası olarak adlandırdığımız, hastanelerin yenidoğan ünitelerinde yaşananlar sağlık sisteminde açılan deliklerin büyüklüğünü, karanlığını ortaya koyuyor.

Hastaların muayene olamamaktan, randevu bulamamaktan yakınırken sağlık çalışanları ücretlerinin düşüklüğünden çalışma koşullarının ağırlığında şikayet ediyor. Geçtiğimiz günlerde Aile Sağlığı Merkezi çalışanları ‘devlete bağlı tüccar olarak çalıştırılmalarına’ karşı iş bıraktı, eylemler yaptı. Cılız da o farklı hastanelerde çalışan sağlık emekçileri de bu eylemlere destek vermek için iş bıraktı.

OECD’nin 2021 verilerine göre Türkiye’de bin kişiye 2,2 doktor düşüyor. OECD ortalaması ise 3,7. Kişi başına düşen doktor sayısında Türkiye OECD üyeleri arasında son sırada bulunuyor.

Kişi başına düşen hemşire sayısında da Türkiye oldukça gerilerde. Türkiye’de bin kişiye 2,8 hemşire düşerken OECD ortalaması 9,2. 38 üye içinde Türkiye Kolombiya’nın ardından sondan ikinci sırada. 

TÜRKİYE’DE BİN KİŞİYE 2,8, ALMANYA’DA 12 HEMŞİRE DÜŞÜYOR

Türkiye’de sağlık alanındaki çalışan sayısının yetersizliği, iş yükünün fazla, çalışma koşullarının ağır olması, yoksulluk sınırının altında kalan ücretleriyle bir gelecek kuramamaları nedeniyle hemşirelerin önemli bir kısmı çareyi yurt dışına göç etmekte buluyor. Göçün en popüler ülkesi ise Almanya. Türkiye’de bin kişiye 2,8 hemşire düşerken bu sayı Almanya’da 12. Daha iyi ücretler ve daha iyi çalışma koşulları isteği sağlık emekçilerine Almanya hayali kurduruyor.

"NEDENLER NEREDEYSE HEP AYNI"

İstanbul’daki farklı hastanelerde çalışan sağlık emekçileri göç nedenleri için birbirine çok yakın cevaplar veriyor: “Çalışma şartlarımız çok ağır, maaşlarımız ancak hastaneye gidip gelmemize yetiyor. Mesleğe başlamadan önce hayalini kurduğumuz hayatlardan çok uzağız. Hayallerimizi de sınırladık ancak yine de yetmiyor. Fazla çalışmamızın karşılığında komik ücretler alıyoruz.”

Önce genç sağlık emekçilerinin mesleğe başlarken ki hayallerinden başlayalım, Anadolu’nun bir kentinde yaşarken atanmış, sırtını bir şekilde devlete dayamış sağlıkçılar, bugün bir araba dahi alamamaktan, ücretlerinin büyük bir bölümünü barınmaya harcadıklarından, mesleğe atanmış olmanın ailelerine fayda sağlamadığından kendilerinin zor geçindiğinden söz ediyor. Ailelerinin kendilerinden beklentileri olduğunu da söylüyor genç sağlık emekçileri. İçlerinden biri, “Ailem artık evliliğimi görmeyi istiyorlar, sonuçta sabit maaşı olan sırtını devlete yaslamış biriyim. Onlar da artık bir aile kurmamın gerektiğinden bahsediyor ancak burada hiçbir şey için para biriktiremiyorum” diyor.

"DİL KURSLARI HASTANENİN NORMALİ OLDU"

Samatya Eğitim Araştırma Hastanesinde çalışan bir başka sağlık emekçisi son 1 yılda beraber çalıştığı 4 kişinin Almanya’ya gittiğini anlatıyor. Arkadaşları arasında 8 kişinin ciddi bir şekilde Almanya’ya gitmeyi istediğini, dil kurslarına gittiklerini söyleyerek, “Dil kurslarına gitmek için hastaneden izin koparmaya çalışıyorlar, dil kursuna giderken ki koşturmacalarını görebilirsiniz. Bu artık hastanenin içinde normalleşti. Tıpkı okula gider gibi dil kurslarına gidiyorlar.” diyor.

"ORADA DA ÖTEKİ OLUYORSUN"

Almanca öğrenmesi zor bir dil, Almanya’ya bir şekilde gittiğinizde orada kimi gereklilikleri yerine getirmeniz gerekiyor ki dil bunun en başında geliyor. Sağlıkçıların Almanya’ya göçü dün başlamış değil. Benzer hayallerle gidenleri, hayalleri yıkılıp geri dönenleri de görüyorlar artık. Bir sağlık emekçisi, “Dil öğrenebilmek, iyi derece öğrenmiş olmak çok önemli. Hemşire olarak gidip, orada hemşire yardımcısı olarak çalışan bir arkadaşımız vardı. Dil sorununu çözememiş, çok daha kötü işler yapmak zorunda kalmış, sosyal hayat bir kere ortadan kalkıyor. Kimseyi tanımadan bilmeden bir yere gidiyorsun. Bu yalnızlıkla orada da öteki oluyorsun.” diye anlatıyor.

Şimdiye kadar anlattıklarımızdan sanılmasın ki sadece genç sağlıkçılar göçü düşünüyor. Görüştüğümüz bir sağlıkçı çalıştığı hastanede 40 yaşını geçmiş baş hemşirenin de Almanya’ya gittiğini, başka bir sağlıkçı bir hekimin çocuklarının geleceğini düşünerek Almanya’ya gittiğini anlatıyor.

"SENDİKACILARIN DİL KURSU PROMOSYONU"

Sağlıkçılar arasındaki bu göç akınının “Promosyon sendikacıları” da farkında. Sendikacılar, “dil kursu paketleriyle” üyeliğe çağırıyor. Sağlıkçıların bulundukları yerlerde koşullarını değiştirmelerini örgütlemek, bunun için mücadele etmek yerine üye sayısı mücadelesi veren sendikacılar sağlıkçıların göç hayalinden aidat suyu sıkmaya çalışıyor.

"HAYAL KURABİLMEK"

Peki çözüm ne? Kalın, mücadele edin demek yetiyor mu? Bunu da yine sağlıkçılar yanıtlıyor. Kendisini politik, örgütlü biri olarak tarif eden bir sağlık emekçisi, “Buradaki arkadaşlarıma ülkenin içinde bulunduğu koşulları, geçimin zorluğunu, iktidarın politikalarını anlatıp bu politikaları teşhir ederek bir şeylere ikna etmeye çalışıyordum. Ancak sonucunda ‘Ben zaten gideceğim’ gideceğim diyen insanın görüşünü değiştirmek kolay olmuyor. En zoru ise ben bunları anlattıktan sonra, ‘Tam da bu nedenler yüzünden gideceğim’ demeleri oluyor. Çabalıyorum ancak yeterli olmuyor. ‘Hayal kurabilecek bir ülke istiyorum’ demişti biri. Orada yaşayacakları kötü şeylerin düşüncesi burada yaşadıklarından hafif geliyor.” diyor.

"YOSUN GİBİ"

“Çalıştığı ameliyathanedeki koşulları değiştirebilecek bir pozisyonda görmüyor kendisini” diyor bir başka sağlık emekçisi. Hikayenin başladığı yerin de burası olduğunu söylüyor. Çalıştığı ameliyathanenin, hastanenin belirlenmiş bir düzeni, çalışma şartları var. Bunu belirleyecek olanın asla kendisi olmadığını düşünüyor, ‘daha iyi niyetlerle’ belirlenmiş bir düzenin olduğu Almanya’ya gitmeyi ameliyathanesini değiştiremediği için istiyor. Yaşamak sade yaşamak istiyor, neredeyse yosun gibi… 8 milyarın yosun gibi yaşayacağı bir ülke var mı?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sermaye diktası

Sermaye diktası

İşçi başına 608 bin lira aylık kâr elde eden TÜPRAŞ, dayattığı sefalet sözleşmesine direnen işçilerin eylemlerini ‘tutanakla işten atma’ tehdidini kullanarak şimdilik bastırdı. Kimi zaman ‘demokrasi nutukları’ atan büyük sermayenin, harekete geçen işçiyi önce polisle sonra fişleyerek tehdit etmesi, ülkedeki ‘otoriterleşme’nin esasen kimin işine yaradığını ve sermaye diktasının vardığı boyutu gösteriyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu'nun X hesabına erişim engeli getirildi.

Evrensel'i Takip Et