2 Nisan 2013 08:46

Türkiye–Almanya arasında dava krizi

Hıristiyan Demokrat Ruprecht Polenz, Berliner Zeitung gazetesine verdiği demeçte, davanın görüleceği Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin “önseziden yoksun” davrandığı eleştirisinde bulundu. Sözlerini “Ancak, Türk politikacılarını eleştiri dozunu artırmamaya çağırıyorum” şeklinde sürdüren Polenz, mahkemenin yetkinliğinden şüphe duymak için hiçbir neden olmadığını, davanın “akılcı, adil ve hedefe yönelik” şekilde yürütüleceğini söyledi.  
 
‘TÜRK POLİTİKACILARI ALMANYA’YA BASKIYI ARTIRDI’ 
 
Polenz’in açıklamalarını yansıtan Deutsche Welle ise, mahkemenin kararı üzerine “Türk politikacıları, hafta sonu Almanya üzerindeki baskıyı artırmıştı” dedikten sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Alman mevkidaşı Guido Westerwelle ile yaptığı telefon görüşmesine dikkat çekti. 
 
Sekizi Türkiyeli, dokuz göçmenin ölümünden sorumlu tutulan NSU örgütünün üyesi Beate Zschaepe ile örgüte yardım etmekle suçlanan dört kişinin yargılanacağı davanın 17 Nisanda Münih’te başlanacağına işaret edilen haberde “Davayı duruşma salonundan izleyebilecek 50 kişilik gazeteci grubu arasında, Türkiye medya organlarının temsilcilerinin bulunmaması büyük tepki çekmişti” denildi.   
YANGIN ÜZERİNDEN SERT TARTIŞMA
 
Almanya’da son dönemde çoğalan yangınlar da iki ülke politikacılarının karşılıklı suçlamalarına yol açtı.
 
Türkiye’de kaygı yarattığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı, Köln’deki yangından derin üzüntü duyduğunu belirtirken “Son dönemde Almanya’da bu tür yangın hadiselerinde artış yaşanmasından kaygı duyuyoruz” dedi. 
 
Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Almanya’nın Köln şehrinde 30 Mart günü bir apartmanda çıkan yangında iki kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin yaralandığının derin üzüntüyle öğrenildiği belirtildi. Yangın kurbanlarının ailelerine başsağlığı dileklerine yer verilen açıklamada şöyle denildi: 
“Son dönemde Almanya’da bu tür yangın hadiselerinde artış yaşanmasından kaygı duyuyoruz. Buna mukabil, olaya hızla müdahale eden Alman makamlarının yangının sebebini tam anlamıyla açıklığa kavuşturabilmeleri yönünde ümidimiz ve inancımız bulunmaktadır. Dileğimiz bu gibi yangınların tekrarlanmamasıdır.”
 
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Almanya’da çıkan yangınlar ve yangınların araştırılmasıyla ilgili olarak, “Bu yangınlar çıkmak için sadece Türklerin meskun olduğu evleri mi seçiyor” sözlerine ise Alman politikacılar sert tepki gösterdi.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, Almanya’da resmi kayıtlara göre yılda 200 bin civarında yangın olduğunu, bu yangınlarda yaklaşık 6 bin insanın yaralandığını ve 600’ünün de bu yangınlarda hayatını kaybettiğini belirtti. Bu istatistiklere kafa yormak yerine, hemen “kundaklama” ihtimallerini düşünmenin doğru olmadığını söyleyen Polenz, “Kundaklama gibi suç kapsamına giren olayların hemen hemen tamamı aydınlatılmaktadır” dedi. 
Başbakan Yardımcısı Bozdağ’ın kavrama ve anlayış problemi olduğunu iddia eden Alman-Türk Parlamenter Dostluk Grubu Başkanı ve Federal Milletvekili Johannes Kahrs, Almanya’da çok sayıda vahim vaka olduğunu ve sadece göçmenlere mal edilmemesi gerektiğini aktardı. Kahrs, “Vahim durumlarla karşı karşıya gelen göçmen kökenli yok denecek kadar azdır. Asıl olan şey şu ki, bu tür olaylardan sonra suçlu ya da suçluların bulunması ve vahim durumlar altında kalan kurbanlara hızlı ve bürokratik engeller olmadan yardımları ulaştırmaktır. Sayın Bozdağ’ın bu yöndeki yorumları olayların aydınlatılmasına ne yardımcı olmakta, ne de gerçeklikle bağdaşmaktadır. Önemli olan sağ radikalizme karşı mücadele edebilmektir" ifadelerini kullandı. 
 
Bakan Bozdağ’ın açıklamalarını korkunç iftira olarak değerlendiren Alman Hamburger Abendblatt gazetesi köşe yazarı Thomas Frankenfeld, “Almanya’da aşırı sağcı Naziler tarafından gerçekleştirilen ırkçı ve şiddet içeren vakalara karşı duyarlı olmamız konusunda ciddi sebeplerimiz var. Son yıllarda ne yazık ki Türk ailelerinin oturduğu binalara yönelik kundaklama olayları yaşanmıştır. Ancak yangınların sadece ‘neden hep Türklerin yaşadığı evler yanıyor’ şeklindeki açıklanması gerçekçi değil. Her yerde teknik problemlerden kaynaklanan yangınlar çıkmakta” dedi. 
 
Frankenfeld, Bozdağ’ın resmi açıklamalara dayandırmadan olayların Neo-Nazi tarafından yapıldığı suçlamasında bulunduğunu iddia ederek, bu durumu “korkunç iftira atıyor” sözleri ile değerlendirdi. 
 
Frankenfeld, Almanya’da Türklere de Almanlar da terör saldırısında bulunulduğunu aktararak, “Almanya’da Türkler ve Almanlar ırkçılığa karşı birlikte mücadele vermektedirler. Almanya’da Nazilere yer yok. Almanya’nın yüzyıllardan beri seçim sonuçları bunu gösteriyor” şeklinde açıklamalarda bulundu. 
 
Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ ise son yıllarda Almanya’da yaşanan terör olayları ile Türk toplumunda Almanlara karşı bir güvensizlik oluştuğunu kaydetti. Ertuğ, Bozdağ’ın sözlerini de şu şekilde değerlendirdi: 
“Ancak Türkiye’deki yetkililer sanki Türk vatandaşlar Almanya’da korunmuyormuş gibi baskı yapmaya çalışıyorlar. Son yıllarda bir güven eksikliğini yaşandığı doğrudur. Ancak daha diplomatik açıklamalarla, iki ülke arasındaki ilişkilere zarar vermeyecek şekilde konunun üzerine gidilebilinir. Bu konuda duygusal olunmamalı, her iki taraftan da hassas olunmasını talep ediyorum.”
10 Mart tarihinde Stuttgart'a yakın Backnang kasabasında bir apartmanda çıkan yangın sonucu aynı aileden 7'si çocuk 8 Türk yaşamını yitirmiş, polis teknik bir arıza dışında hiç bir kundaklama ya da saldırı belirtisi olmadığını açıklamıştı. (DIŞ HABERLER)