İş kazası sonucu engelli kalan işçi yaşamını yardımla sürdürüyor
Her ay onlarca işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirirken, yüzlerce işçi ise iş kazalarında yaralanıyor. İş kazalarının oluş biçimi ise gerekli önlemlerin alınmadığını gösteriyor.

Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Sedef Tersanesi’ne bağlı taşeron firma olan Sac Denizcilik’in taşeron işçisi F.D, tersanede raspa boyaması sırasında vinçteki sepet kontrol kumandasının çalışmamasına, alanda gözetmen bulunmamasına rağmen zorla çalıştırıldığı için iş kazası geçirdi. Yüzde 46,2 iş göremez duruma gelen 25 yaşındaki işçi, kirada kaldığı evde ailesi ve komşularının yardımıyla hayatını idame ettirmeye çalışıyor.
Dava dosyasında yer alan bilgilere göre 2018 yılında İstanbul Tuzla’daki Sedef Tersanesi’nde çalışmaya başlayan F.D. (25) raspa boya ustası olarak sürekli geceleri çalıştırıldı. Kasım 2021 yılında kaza günü çalışmaya başladıktan kısa süre sonra vinç diyafonlarının ve sepet kontrol kumandasının çalışmadığını fark etti. Bu durumu bildirmek istediğinde ise zeminde gözetmenin bulunmadığını gördü. Bunun üzerine vincin operatörüne işaret ederek kumandanın bozuk olduğunu bildiren işçi, ara molaya kadar vinç şoförünün kumanda etmesi ile çalışmaya zorlandı.
DEFALARCA UYARIDA BULUNDU
F.D, yemek molasının ardından henüz işbaşı yapmadan ustabaşına vincin kumandasının bozuk olduğunu ve gözetmenin yerinde olmadığını iletirken, ustabaşı kumandanın tamir edildiğini, gözetmenin de gönderileceğini söyledi. Bu konuşmanın ardından işçi tekrar vince çıkarak çalışmaya devam etti. F.D, gözetmenin gelmediği ve aksaklığın tamir edilmediği koşullarda çalışmaya devam ederken, kalan raspa işlemini bitirmek için vincin sepetiyle geminin balkonuna doğru yöneldiklerinde; vinç, balkonun hizasına gelince durması gereken yerde durmadı, kumanda devre dışı kalarak ilerlemeye devam etti. F.D. acil butonuna basarak vinci durdurmaya çalıştı, ancak vincin acil butonu da çalışmadı. Kontrol dışı kalan sepetin hareketi nedeni ile F.D. sepet ile geminin arasında sıkışıp kaldı. Gözetmen ve vinç operatörünün olay yerinde olmadığı kazada dakikalarca F.D’nin sıkıştığı fark edilmedi. 20 dakika boyunca vinç ile gemi arasına sıkışan F.D’nin elinde çalışır vaziyette olan raspa tabancası diz ve diz arkası kısmına sabit şekilde kum ve kimyasal püskürttü. Gemi dış yüzeyini kumlamada kullanılan basınçlı kum, 20 dakika boyunca F.D’nin diz kısmını kumlayarak oyuk oluşturdu.
TESADÜFEN FARK EDİLDİ
Olayı tesadüfen başka bir işçinin görmesi üzerine diğer vinç operatörüne haber verildi ve aşağı indirilen F.D, önce ambulans özel bir hastaneye, müdahalenin yetersiz kalmasıyla sonra Marmara Üniversitesi İstanbul Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü. 31 gün hastanede yatarak tedavi gören F.D, tüm tedavi ve operasyonlara rağmen ciddi derecede iş görme kaybına uğradı ve yüzde 46.2 engelli durumuna geldi. Son raddede hayatını yardımsız idame ettiremeyecek duruma gelen F.D, dava açtı.
TÜM UYARILARA ÖNLEM ALINMADI
İşçi F.D’nin avukatı Orhan Atan, davalı Sedef Gemi İnşaatın ve alt işveren olan diğer davalı Sac Denizcilik’in uyarılara rağmen iş kazasına karşı önlemleri almadığını, mevzuata aykırı çalışma koşullarının olduğunu, davalılarca işçiyi gözetme ve koruma yükümlülüğüne aykırı davranılması, iş kazasının yine davalılarca dayatılan yoğun ve kuralsız çalışma koşulları neticesinde gerçekleştiğine dikkat çekerek şöyle söyledi: “İş kazası sonrası müvekkil, işverenlerden ve kusuru olan diğer sorumlulardan şikayetçi olmuştur. Kazanın gerçekleşme biçimi dahi işverenlerin hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediğini, dava konusu kazanın çok basit önlemlerle engellenebilecekken göz göre göre gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Daha ilk andan itibaren vinç kullanma ehliyeti olmayan işçilerin vinç kullanmaya sevk edilmesi, gerekli ve çalışır koruyucu ekipmanların sağlanmaması, gerekli ve çalışır teçhizatların tedarik edilmemesi, yine uygun personelin hazır edilmemesi, iş araç ve gereçlerin bakım ve onarımının süresinde yapılmaması ve benzeri nedenler doğrudan kazaya sebebiyet vermiştir. Yine işçinin gerekli uyarıları yapmış olmasına rağmen önlem almadan çalışmaya zorlanması aslında davalıların ne kadar keyfi ve işçi yaşamına ne kadar az değer verdiğini gözler önüne sermektedir. Davalılar tarafından önlenmeye dahi çalışılmayan iş ortamında meydana gelen iş kazasının işverenlerin sorumluluğunda meydana geldiği aşikardır.”
Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel
PATRON ‘KAÇINILMAZ’ DEDİ!
Patronun ise kazanın “kaçınılmaz” olduğunu savunması üzerine değerlendirmede bulunan avukat Atan, “‘İşverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir’ şeklinde hüküm kuran Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin de açıkça belirttiği üzere teknolojik gelişmeler neticesinde, dava konusu iş kazasının önüne geçilmesi mümkündür. Dolayısıyla işverenin arkasına sığınacağı ‘kaçınılamazlık’ ilkesi somut olayda mümkün değildir” dedi.
Bilirkişi raporunda da davalı tarafın kusur ve sorumluluklarını açıkça belirtildiğinin altını çizen Atan, davanın ilk duruşmasının 19 Ekim’de İstanbul Anadolu Adalet Sarayında görüleceğini söyledi.
TERSANELERDE KULLANILAN RASPA SİSTEMİ NEDİR?
Raspa, bilinen diğer adı ile kumlama işlemi en temel tanımı ile onarılması ve temizlenmesi istenen metal yüzeylere basınçlı bir şekilde kum taneciklerinin püskürtülmesi işlemidir. Bu işlem sırasında kum, basınca dayanıklı bir kazan içerisine doldurulur ve basınçlı havayla beraber bir hortumdan yüzeye püskürtülür. Kumlama çalışması sayesinde geminin yüzeyi kirden, tozdan ve yağdan arındırılmış olur. Bu işlem geminin yüzeyine yapılacak boyadan önce uygulanır. Söz konusu raspa işlemi gemi dış yüzeyine yapılacağı zaman, işçiler sepetli vinçler kullanılmak sureti ile raspa yapılacak noktaya çıkarılır. Söz konusu vincin sepet hareketleri, sepetteki işçiler tarafından da sepetteki bir kumanda aracılığı ile kontrol edilebildiği gibi, yine vinç operatörü tarafından da sepet kontrolü yapılabilir.
Raspa işlemi oldukça yoğun toz ve kimyasal içerdiği için çalışan işçiler sürekli maske kullanır ve bu maskelerde aynı zamanda iletişim sağlamak için diyafonlar bulunur. Ekipler halinde raspa işlemi yapıldığı için koordinasyonu sağlamak ve herhangi bir sorun olduğu zaman müdahale etmek üzere zeminde bir gözetmen bulundurulmak zorundadır. Ayrıca tersanelerdeki bu işlem nedeniyle her yıl yüzlerce işçi KOAH, tüberküloz gibi ciddi meslek hastalıklarına yakalanıyor.
120 SAAT FAZLA ÇALIŞTIRILAN İŞÇİ PARMAKLARINI KAYBETTİ
İş Kanunu’na göre yılda 270 saat fazla mesai sınırı olmasına rağmen, Kroman Çelik’te fazla mesailerle ayda 120 saat çalışmak zorunda kalan işçi, alınmayan önlemler ve yoğun iş baskısı nedeniyle iş kazası geçirerek parmaklarını kaybetti.
Kroman Çelik’in taşeronunda kablo ayıklama bölümünde çalışan işçi E.K. kablo soyma makinesinde çalışıyordu. İşçi, işi gereğince kabloları ebadına uygun olan delikten makine içerisine göndererek kabloların soyulup, ayrıştırılmasını sağlıyordu. Ancak bazı kablo ebatları bu deliklerden daha büyük olunca, patron bu kabloların soyulması için uygun makine ve teçhizat tedarik etmek yerine, makinenin deliklerinin üzerinde yer alan kapağı çıkarttırarak, büyük kabloları doğrudan bu açık kısımdan makinenin içerisine sokulmasını istedi. Makinenin koruyucu kapağının sökülmesi sonucu E.K. deliklerden sığmayan kabloyu, makinenin güvenlik donanımı bulunmayan bölgesinden vermek zorunda kaldı. Makine, kablo ile birlikte E.K’nin sol elini de çekti. Eli makinenin işleme bölgesine sıkışan E.K’nin orta ve işaret parmağı koptu.
KAZADAN SONRA KAYNAK YAPILDI
Kaza sonrası patron kazaya neden olan makineden sökülen güvenlik kapağını tekrar kaynakla monte ettirdi. Dava dilekçesinde E.K’nin iş kazası geçirdiği makineyi, ehliyeti ve eğitimi olmaksızın kullanmak zorunda bırakıldığına da dikkat çekilerek, kaza sonrasında işe dönen E.K’nin tekrar aynı makinede çalıştırıldığı yer aldı.
YILDA 1300 SAAT FAZLA MESAİ
İş Kanunu’nun 41. maddesinde “Fazla çalışmaların toplamı bir yılda 270 saatten fazla olamaz” denilse de İşçi E.K, haftanın altı günü, günde 12 saat çalışmaya zorlandı. Ortalama her ay 110-120 saat fazla mesai yapan ve yılda 1000 saati aşkın fazla mesai yapmak zorunda bırakılan E.K. bu yoğun çalışma temposunda gerektiği gibi dinlenemediğini, yoğun stres altında bırakıldığını söyledi.
Ayrıca dava dosyasında, mevzuata aykırı uygulamaların yanı sıra patronun işçi ücretini SGK’ye düşük bildirdiğini ve primleri eksik yatırdığı da yansıdı. Fazla mesainin de SGK’ye hiç bildirilmediği, işçi ücretinin asgari kısmını banka üzerinden, kalan kısmının ise elden ödendiği de yer aldı.
Evrensel'i Takip Et