SES: Sağlıkta dönüşüm enkaz altında kaldı!
Depremin ilk üç haftasındaki halk sağlığı ve sağlık hizmeti erişimi sorunlarını değerlendiren SES ciddi gecikme ve aksamalara dikkat çekerek, “Sağlıkta dönüşüm enkaz altında kaldı!” dedi.

Fotoğraf: MA
Depremin ilk üç haftasındaki halk sağlığı ve sağlık hizmeti erişimi sorunlarını değerlendiren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, sağlık kurumlarının yıkılması, yaralılara müdahale, depremzedelerin barınma ve beslenme koşulları, göç edilen metropollerdeki kapasite ve sağlık emekçilerinin sorunlarına kadar kapsamlı bir rapor hazırladı. Ciddi gecikme ve aksamalara dikkat çekilen raporda, “Sağlıkta dönüşüm programı enkaz altında kaldı!” denildi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), deprem bölgelerinde 8-21 Şubat tarihleri arasındaki inceleme ve gözlemlerine ilişkin bir rapor yayınladı.
Depremzedelere gönüllü sağlık hizmeti vermenin yanı sıra arama ve kurtarma faaliyetleri, enkaz kaldırma çalışmaları, hastaneler, sahra hastaneleri, birinci basamak sağlık hizmetleri, gönüllülerin revirlerinde incelemeler yapan sendika, alınması gereken acil tedbirler konusunda da uyardı.
Arama ve kurtarma faaliyetlerinde donanımlı ekiplerin gelmesi ve düzenli çalışmaya başlamasının dördüncü gün başladığı belirtilen raporda, “Bununla birlikte ilk günün akşamı-ikinci gün ulaşan az sayıda uluslararası ve yerli gönüllü ekipler olduğunun da altı çizilmeli. Askerin çok geç geldiği, kurtarmaya değil de devlet otoritesini göstermeye geldiği paylaşıldı. Erken dönem yağma ve hırsızlık tehdidine karşı güvenliğin sağlanamadığı, geç gelen güvenlik güçlerinin şiddet ortamı yarattığı aktarıldı. Söylenenleri bizler de gözlemledik. Çok sayıda güvenlik görevlisi deprem bölgelerinde seyirci rolü üstlenmişti. Oysa bu kadar büyük iş gücünün arama-kurtarmadan etrafta yığılan çöplerin toplanması dahi birçok toplumsal görev alması mümkündü. Arama ve kurtarma faaliyetlerinin geç başlaması ve yetersizliği birçok canlı varlığın (insanların ve hayvanların) ölüme terk edilmesine yol açtı.”
“ASBEST TEHLİKESİ GÖRMEZDEN GELİNDİ”
Arama ve kurtarmanın yavaşlığına karşın enkaz kaldırma ve hafriyat çalışmalarının çok hızlı gerçekleştiğine dikkat çekilen raporda, “Ayrıştırma olmadan kaldırılan moloz yığınlarının, gelişigüzel-kontrolsüz bir şekilde gözlerden uzak bir yerlerde depolandığına tanık olduk. Adıyaman’da dere yataklarına boca edilen moloz yığınlarını gördük. Oysa deprem atıklarının, özellikle asbest başta olmak üzere içerisinde çok sayıda tehlikeli atık içerdiği ve tehlikeli atık olarak kabul edilerek bertaraf edilmesi gerektiğine DSÖ ve BM tarafından 2008 yılında hazırlanan teknik bilgi notunda yer veriliyordu. Kontrolsüz moloz yığınlarından kalkan tozun tüm kenti toz dumanına boğduğuna sıklıkla tanık olduk. Toz yığınlarında yer alan asbest liflerinin solunmasının işçiler ve vatandaş için kanserojen olduğunu biline bilene görmezden gelinmeye devam ettiğinin altını çizmek isteriz” denildi.
“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ENKAZ ALTINDA KALDI”
Depremde Sağlıkta Dönüşüm Programının da enkaz altında kaldığı belirtilen raporda göre eski ve yeni birçok hastanenin kullanılamaz hale geldiği ve bu durumun ölümleri artırdığı ifade edildi.
“GÖÇ EDİLEN İLLERİN SAĞLIK MERKEZLERİNDE HAZIRLIK YOK”
Deprem bölgesinden başta aynı ilin köylerine olmak üzere, komşu illere ve metropollere doğru ciddi bir göç olduğu kaydedilen raporda yakın köy ve beldelerin nüfusunun 5-10 katına çıktığı aktarıldı. Bununla birlikte Mersin, Urfa, Batman, Diyarbakır, Ankara, İstanbul, Antalya, Aydın vb. illere yoğun göçün 1.7 ila 2 milyon arasında olduğunun öngörüldüğü belirtilen raporda, “Artan nüfusa hizmet vermesi beklenen aile sağlığı birimleri ve toplum sağlığı merkezlerinin henüz ciddi bir hazırlığı yok” denildi.
SALGIN RİSKİ NE DURUMDA?
Kalabalık ortam ve sınırlı sayıda tuvalet olmasının, ciddi atık sorununa yol açtığına dikkat çekilen açıklamada, “Suyun olmaması tuvaletlerin kısa sürede tıkanmasına yol açtı. Erkekler ve çocuklar açık alanda tuvalet ihtiyacını karşılarken kadınlar, yaşlılar ve engelliler ciddi sorunlar yaşadı. Açık alanda biriken gaitalarda ciddi enfeksiyon kaynağı olarak tehdide yol açmıştır. Bu konuda gönüllü sağlık emekçilerinin toplu hijyene karşı müdahaleleri (tuvaletlerin sık sık temizlenmesini sağlamaları, sabunlu ıslak mendil kullanımı, sabun kullanımı teşvik vb.) ve açılabilen yerlerde sahra tuvaletinin yapılması gastroenterit salgını engellemiştir diyebiliriz. Bu konuda belediyelerin de katkısının altı çizilmelidir. Tuvaletlerinin temizlenmesi ve toplu yaşama alanlarına su sağlanması salgınlardan koruma konusunda etkili oldu” denildi.
“SAĞLIKÇI GÖREVLENDİRMESİ GECİKTİ”
Erken dönem sağlık hizmetlerinde ilk üç gün ilk yardım, resüsitasyon, cerrahi işlemler, yaralanmalara müdahalelerin dikkati çektiği aktarılan rapora göre depremden yerel sağlık emekçilerinin de yoğun etkilenmesi nedeniyle sağlık hizmetleri bölgede bulunan ve dışarıdan gelen sağlıkçıların özveri ve yaratıcılığına kaldı. Cerrahi işlemler sınırlı imkanlarla gerçekleştirilirken, post-op bakımda ciddi sorunlar yaşandı. Buna malzeme eksikliği eklenince önlenebilir birçok ölüm karşısında çaresiz kalındı. Transfer olanaklarının ilk iki gün daha sınırlı olmasına karşın üçüncü gün ve sonrası komplike vakaların yakın illere transferi gerçekleştirilebildi. Sağlık Bakanlığı’nın görevlendirmelerinin geciktirmesi, gönüllülere yönelik engelleyici tutumları, sağlık emekçilerinin yerleştirmelerini merkezi olarak yapması gecikmelere yol açtı. Sağlık emekçilerine yönelik barınma, beslenme, su, tuvalet, duş, giyinme vb. oldukça yetersizdi.
Erken dönem dile getirilen önemli bir sorun da cenaze işlemleri oldu. Ceset torbasının olmaması, kimliklendirme işlemlerinin uzaması, cenazelerin gelişigüzel meydanlarda toplanmış olması, yine kefen bulamama ve dini ritüellere uygun olmayan defin işlemleri yas sürecine de yansıyacak önemli sorunlar olarak varlığını sürdürüyor. Enkaz altında hala bulunamayan cenazeler de yakınları için önemli sorun.
DEPREMDEN SONRA BAŞLAYAN HASTALIKLAR VE SAĞLIK HİZMETİNE ERİŞİM SORUNU
İkinci dönem sağlık hizmetlerinde konusunda ise raporda şu ifadelere yer verildi: “Depremin 3. günü sonrası ortaya çıkan barınma, tuvalet, su, duş, çöp, toz, bireysel ve toplumsal hijyen, ısınma, elektrik vb. sorunlar halk sağlığını tehdit etmektedir. Belediyelerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendika ve derneklerin aktif katılımı ile bir nebze de olsa bu sorunlar hafifletilebilmiş olsa da tehdit boyutu devam etmektedir. Bu sorunlara bağlı ASYE, ishal, üriner ve genital enfeksiyonlar, deri ve yumuşak doku enfeksiyonları, uyuz ve bit en sık karşılaşılan sorunlardır. Gerek poliklinik hizmetlerinde gerekse saha da yürütülen faaliyetlerde (köy, mahalle ve çadır kent gezileri) bu sorunlar en ön sıradadır. Bu kapsamda ilaç dağıtımı ve sağlık eğitimi bir yere kadar etkili olmaktadır. Bu enfeksiyonların önlenmesinin temeli soruna yol açan olumsuz koşulların giderilmesine bağlıdır. Hala çadırsız aileler, tuvalet ve duş olanağı olmayan mahalle ve köyler, temiz şebeke suyunun olmaması, elektriğin hala sağlanamaması, yakacak sorunları, çöp yığınları, enkaza bağlı tozlar, soğuk hava enfeksiyonların devam edeceğini düşündürtmektedir. Dahası gün geçtikçe bu olumsuz koşullara tüberküloz gibi enfeksiyonlarının da dahil olacağını unutmamalıyız”
Yine kronik hastaların ilaçlarına erişememe ve kontrollerin aksamasıyla karşılaştığı ifade edilen raporda, sağlık kurumlarına erişememe sebebiyle yaşanan sorunların SES-TTB ve özgün grupların gönüllülerin saha da yürüttüğü hizmetlerle çözülmeye çalışıldığı aktarıldı. Yardımlar kapsamında gelen ilaçların yanı sıra TEB’in kurduğu eczaneler aracılığıyla ilaç ihtiyacını büyük oranda karşıladığı kaydedilen raporda, Diyaliz, kemoterapi gibi tıbbi ihtiyaçların karşılanmasının ise mümkün olmadığı ifade edildi.
Ayrıca psikososyal destek ihtiyacının deprem sonrası dönemin uzaması ile birlikte arttığı vurgulanan raporda, “Psikiyatri ve psikoloji dernekleri ve gönüllü kurumların bu yönlü artan hizmetleri umut vaat etmektedir. Bununla birlikte koruyucu yaklaşımdan ziyade terapi hedefli geliştirilen programların öne çıkması ihtiyacın karşılanmasını zora sokmaktadır” denildi.
“SAĞLIKÇININ DA SAĞLIĞI KORUNAMADI”
Bölgedeki veya dışarıdan gelen sağlıkçıların başta barınma olmak üzere ciddi sorunlar yaşadığı kaydedilen raporda, “Yerel olanakların sınırlı olması ve başvuru sayısının çokluğu ilk birkaç gün çok az uyku ya da dinlenme fırsatı bulunabilmiştir. Bu dönemde sınırlı sayıda uyku tulumuna erişen sağlık emekçisi olmuştur. Erken dönemde su dahil beslenme büyük sorun olmuştur. Depremzede sağlık emekçileri için durum daha da vahimdir. Sağlık emekçilerinin sayıca az olması ve hizmet gereksiniminin fazla olması bu arkadaşlarımızı yüksek tempoyla çalışmaya devam etmek zorunda bırakmıştır. SES ve TTB tarafından depremzede tüm sağlık emekçilerinin idari izinli sayılması talepleri ne yazık ki karşılanmamıştır.” (Ankara/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et