13 Ocak 2023 13:30

Barış Vakfı'ndan 2023 tutum belgesi: Demokratik, özgür ve eşit bir toplum için barış…

Barış Vakfı, 2023 seçimlerine dair tutum belgesini Taksil Hill Otel'de düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Yaklaşan seçimleri "yüz yılın seçimleri" olarak tanımlayan Barış Vakfı’nın tutum belgesinde “Demokratik, özgür ve eşit bir toplum inşası ancak kutsal barış hakkının tanınması ve bu uğurda gösterilecek çabaya bağlıdır” denildi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile çok sayıda akademisyen, gazeteci, yazar ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katıldığı toplantıda, ilahiyatçı Fatma Akdokur, Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Kurulu üyesi Ayşegül Devecioğlu, felsefeci İlyas Bozgan, Av. Gürkan Çakıroğlu ve diş hekimi Celal Korkut Yıldırım konuştu.

TAHMAZ: YÜZ YILIN SEÇİMİ OLACAK

Toplantının açılış konuşmasını yapan Barış Vakfı Yöneticisi Hakan Tahmaz, 2023 seçimlerinin yüz yılın seçimi olacağını söyledi.

“Seçimlere iyi duygularla gitmek herkesin gönlünde yatan bir şey” diyen Tahmaz, “Ancak, en azından barış için mücadele edenler, barış bekleyenler, iyi duygular içerisinde değiller. Gerek seçim güvenliği açısından gerekse parti kapatma davası, seçimlere eşit koşullarda girmeyi zorlaştıracak. AYM’nin Hazine yardımını bloke eden kararı gibi bir dizi neden, seçime iyi duygularla gitmemizi engelleyen, kaygı yaratan bir dizi gelişme yaşandı” ifadelerini kullandı.

2022 yılının Mayıs ayında açıkladıkları "Kürt Sorununa Toplumsal Bakış" raporunu hatırlatan Tahmaz, yine de umutvar olduklarını söyledi: “Orada da ifade edildiği üzere bu sorunun bir biçimde çözülmesi, diyalog kurulması için toplum siyasetin önünde. Sözümüzü barıştan yana koyarsak sözümüz duyulacaktır.”

BARIŞ VAKFI: OYUMUZ BARIŞ İSTEYENLERE

Açılışın ardından Barış Vakfı’nın tutum belgesini ilahiyatçı yazar Fatma Akdonur açıkladı: 

“Kürt gerilimi, çatışması ülke sınırlarının ötesine taşınalı yıllar oldu. Seçim hazırlığı yeni harekât tartışmasının gölgesinde yürütülüyor. Bu bile ülkenin endişelenmesi için yeter durum. Ülkemiz zaten hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, ölümler, çatışma ve kadına karşı şiddet gibi çoklu sorunlar yaşıyor. Toplum her kriz döneminde olduğu gibi olabildiğince kamplaştırılmış, ülkenin içinde bulunduğu çatışma ve savaş koşullarından yeterince etkilenen ekonomik şartlar tüm halk kesiminin yaşamını zora sokmuş, sosyal ve kültürel etkinlik alanları daraltılmıştır. Bu koşullar altında farklı çıkar çevrelerinin, siyasal partizanlıkların oluşturmaya çalıştığı puslu ve tedirgin havaya fırsat tanınmaktadır. Yeni bir seçim ve alternatif bir siyasal gelişim, farklı toplum kesimleri ve halklar arasında barış ve dayanışma umudunu yeşertebilir. Umudun yeşermesi, sabırlı bir çaba, barış adına cesur bir ısrar ve direnişle olduğu kadar sıkı bir toplumsal dayanışma ile mümkündür. Bu imkân, ne provakatif, amacı belirsiz terör eylemleriyle ne de savaş çığırtkanlığı ile engellenebilir. Sivil siyasetin varlığı umudumuzun vaz geçilmezidir. Seçim, seçmen ve sandık güvenliğinin bağımsız bir kontrol ve denetim mekanizması ile sağlanması, her siyasal kesimin oy hakkının garanti altına alınması/korunması, savaş ve şiddet yanlılarının alanını daraltacak, sivil ve özgür siyasetin önünü açacaktır. Demokratik, özgür ve eşit bir toplum inşası ancak kutsal barış hakkının tanınması ve bu uğurda gösterilecek çabaya bağlıdır. Barış Vakfı, bütün siyasi parti ve kuruluşlar ile tüm yurttaşlarımızı önümüzdeki seçim sürecinde ve sonrasında her yönüyle bir toplumsal barış seferberliği içinde sorumluluk almaya ve bu olanağı bilgece değerlendirmeye çağırıyor. Oyumuz barış isteyenlere.”

"BİR TÜRK MİLLİYETÇİSİ OLARAK…"

Ardından Avukat Gürkan Çakıroğlu söz aldı. “Ben kendi yolculuğumdan bunu anlatmak isterim” diyerek sözlerine başlayan Çakıroğlu’nun anlattıkları tüm salon tarafından dikkatle dinlenildi.

“Türk milliyetçisi” olduğunu söyleyen Çakıroğlu, İYİ Parti’de siyaset yaparken yaşadığını değişimi anlattı. Çakıroğlu şöyle devam etti:

“Gördüklerim çok ciddi bir biçimde bazı yüzleşmelere bize kapı araladı. Ve bu yüzleşmeler sonucunda gördüm ki bize hakikat diye anlatılan şey hakikatin ters düz edilmiş ve makyajlanmış hali. Geçmişin acıların, milli ve dini duyguların çok fazla suistimal edildiği bir siyaset alanı var Türkiye’de. Bu önce ayrıştırıyor, sonra kutuplaştırıyor ve paramparça ediyor. Burada esas sorumlu kim diye sorarsanız siyaset derim. Toplumun zannedildiği kadar ayrılıkları farklılıkları birbiriyle keskin ayrışmalar olduğunu ben en azından bir Türk olarak kendi tecrübemden düşünmüyorum.  Siyasetin korkunç bir zehir saldığını düşünüyorum bunu yok etmeliyiz. 

Ben bir Türk milliyetçiyim, böyle bir aileden de geliyorum, kendi ailemde de bu sindirilmişliği net görüyorum. Kürtlerin ezilmesinden bahsediyoruz, çok doğru, ama sindirilmiş bir Türklük var. O yüzden Kürdün isyanı, Türkün uyanışıyla bir araya gelmediği sürece barışa varabileceğimize dair umudum çok düşük. Bu rejimin zulmü ülkeye yaydığını düşünüyorum. 

Çözüm sürecine dair neden başarısız olduğuna dair çok şey anlatılıyor ama başarılı olma imkanı var mıydı, emin değilim. Kim barışır, kavga edenler… Kavganın iki tarafı var, Kürt siyasal hareketi ve Türk milliyetçileri. Bu iki taraf oturur, konuşur, tartışır ve uzlaşırsa Kürt meselesi çözülür. Türkiye demokratikleşir. Yoksa bundan daha kötü şartlarda yaşamaya devam ederiz.

Onun için umudum hiç olmadığı kadar yüksek. Orada da çok ciddi bir değişim olduğunu görüyorsunuz. Türklere dair de ufak bir şey söyleyeyim, biz yüzleşmeden korkuyoruz çünkü yüzleşmenin mağlubiyet anlamına geldiğini zannediyoruz. Öyle bir şey yok. 

HDP’ye sırtını dönmenin milli mücadeleye sırtını dönmek olduğunu düşünüyorum. Barışa katkının tüm öğretilen tabuları yıkmakla olabileceğini düşünüyorum.”

BARIŞ DEMEK ÇOCUKLARIN AÇLIKTAN BAYILDIĞI ÜLKEMİZDE VERGİLERİMİZ BOMBAYA GİTMESİN DEMEK…

Demokrasi İçin Birlik Koordinasyon Kurulu üyesi, edebiyatçı Ayşegül Devecioğlu, sözlerine “Barış üstünde çok yük olan bir kelime. Bu nedenle de yorgun bir kelime. Çok fazla şey yüklüyoruz. Barış demek ölmeden ve öldürmeden yaşamak demek” diyerek başladı. 

Devecioğlu şunları söyledi:

“Barış istemek demek, kimsenin bedeninin tankların arkasında sürüklenmediği, köylerin boşaltılıp yakılmadığı, dağların taşların bombalanmadığı, hayvanların ve diğer tüm canlıların bizim kadar bu dünyada yaşamaya hakkı olduğunu anlatmak, ormanların yakılmadığı bir ülke hayal etmek demek. Barış istemek demek, çocukların okulda açlıktan bayıldığı bir ülkede vergilerimizi bombaya, mermiye, ölüme yatırmalarına hayır demek. Barış istemek demek bize uzak gelen seslere kulak vermek demek. Sürecinin aslında ne kadar zor bir süreç olduğunu biliyoruz deneyimlerimizle. Peki mümkün değil mi? Mümkün.”

Türk Dişhekimleri Birliği önceki başkanlarından Celal Korkut Yıldırım, bildirgede yer alan "Barışın kaybedeni olmaz" ifadesini hatırlattı, “Birazcık aklı birazcık da vicdanı olan herkesin bunu kabul etmemesi mümkün değil" dedi. Yıldırım, "Google’a 2022 yılında en fazla sorulan sorulardan bir tanesi ‘Ben neden dışlanıyorum’ sorusu olmuş. Kimisi yoksul, kimisi Kürt, Ermeni, Türk vs. olduğu için dışlanıyor. Bu seçim önemli, Demirtaş’ın söylediği gibi, şimdi huzur ve barış zamanı” diye konuştu.

Demokrasiyi Güçlendirme Derneği Başkanı, felsefeci İlyas Bozgan’ın konuşmasının ardından toplantı soru cevap ile sona erdi. (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et