Uçurma artık beni Pegasus!
"Şirketin dokuz aylık kârı 177 milyon avroya yükseldi. Kâr tatlı, uçuşlar tatsız. Olmaz böyle. Uçurma artık beni Pegasus!"

Elâzığ Havalimanı'nda bekleyen yolcular | Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel
Fatih POLAT
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından 4 Kasım 2022 günü saat 19.25’te Elâzığ Havalimanına hareket etmesi gereken (PC-2532) uçağın bir saat 15 dakika rötarla kalkması henüz bir anı olamayacak kadar sıcaktı. Altı gün sonra, yani 10 Kasım’da Elâzığ’dan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanına saat 22.00’de hareket etmesi gereken Pegasus seferinin (PC-2533) bize neler yaşatacağını ise henüz bilmiyorduk.
Gazetemiz okurlarının röportajlarından da tanıdığı, Evrensel’in en eskilerinden, sevgili arkadaşım Serpil İlgün ile birlikte Dersim’den Elâzığ Havalimanına geldiğimizde, 22.00’de kalkacak uçağın havalimanına iniş yaptığı anons edildi. Ardından da uçağa biniş için çağrı yapıldı. Bu arada da biraz rötar vardı ama devamında anlatacaklarımızın yanında lafı olmaz. Uçağa bindiğimizde İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanına en az yarım saat gecikmeli ineceğimizin hesabını yapıyorduk. Bir süre sonra kaptan, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanındaki yoğunluktan ötürü bekleyeceğimizi belirten bir anons yaptı ve ekledi: “Gecikme için özür dileriz. Biz de bir an önce İstanbul’a varmak istiyoruz.”
Bir süre sonra kaptandan ikinci anons geldi. Eşyalarımızı alarak uçağı boşaltmamızı istiyordu. Daha sonra bilgilendirme yapılacaktı. Ancak kaptanın hemen ardından İngilizce yaptığı anons daha farklıydı. İngilizce anonsta kaptan gecikmenin 2-3 saati bulabileceğini söyledi.
İnsanlar bir süre yerlerinden kalkmayarak, şaşkın, olan biteni anlamaya çalışıyordu. Arada homurtulu itirazlar da vardı. Uçağı bagajlarımızla birlikte boşaltmamız istenen ikinci anonstan sonra hareketlenme başladı ve yolcular yavaş yavaş ön kapıya yöneldiler. Çıkarken kapıdaki iki hostese de bunun nedenini sorduğumda birisi yarım saat sonra kalkacağımızı söylerken, diğeri iki, üç saat dedi.
Uçaktan inip salona geçtikten sonra, havalimanı görevlilerinden bilgi almak için yolcuların itirazları başladı. O arada normal havalimanı özel güvenliği dışında iki polis de vardı. Onlardan birine, kabul edilebilir bir muamele olmadığını söylediğimde, ‘Sağ salim gidin de’ yanıtını verdi.
Kısa bir süre sonra da ‘teknik nedenlerle’ uçağın kalkmadığını, bu uçuşun iptal olduğunu bildiren ve İstanbul’dan gelecek yeni uçakla 11 Kasım 03.20’de uçuşun gerçekleşeceği anonsu yapıldı. Bu bilgi hemen ardından cep telefonlarımıza mesaj olarak da geldi. O arada, uçağa bir kuş çarptığı ve o nedenle yeni uçağın geleceği bilgisi de bazı havalimanı görevlileri tarafından dile getirildi.
Durumu kurtarmak için ikram yapılacağı anonsu geldi bir süre sonra. İkram top kek ve meyve suyundan ibaretti. Küçük bir havalimanı olan Elâzığ Havalimanında personelden bazılarının mesaisi bitmişti ve sabah uçuşları öncesi yeni vardiya başlayacaktı muhtemelen.
"ABEY, SEN NİYE GİTTİN O UÇAĞA?"
Doğru dürüst yiyecek bir şey de yok. Kek ve meyve suyu sırası bittikten sonra mecburen biz de aldık. Yerken de artık sinirlerimiz iyice bozulmuş vaziyette espriye vuruyoruz. Keki yerken Serpil’e dönüyorum: Şimdi Pegasus anonsu yapar, ‘Keki de yedin ama.’
Gece 01.30-02.00 gibi yemek ikramı yapılacağı söyleniyor. O arada sadece çorba olduğunu öğreniyoruz. Ödemeli seçenekten çorba içiyoruz. Servisi de belinde silah olan havalimanı özel güvenlik elemanı yapıyor. O arada koltuklara uzanıp uyumaya çalışanlar gözümüze çarpıyor.
Bazıları da yakınları ya da arkadaşlarıyla hararetli telefon konuşmaları yapıyorlar. Yakınımda cep telefonuyla konuşan kişiye, karşı taraftan gelen ses soruyor: “Peki o uçak ne oldu?”
Yanıt: “Valla aha orada duriy, cenaze gibi yatiy!”
Bu arada havalimanının kafesinde görevli, önlüklü erkek personel de yanımıza yanaşarak ve bana dönerek: “Abey sen ne güzel sigara bölümünde sigaranı, çayını içiydin, niye gittin o uçağa? Sen gittin bak uçak bozuldu. Ama kalktıktan sonra başka bir yere de inebilirdi. Buna da şükür.” Gülüyor. Biz de gülüyoruz.
O arada muhabbetimiz de şöyle: “Saat 03.20’de o uçak kalkmadan, ben ona da inanmam.
Şaka değil. 5 saat 20 dakikalık gecikme.”
Havalimanında bazıları koltuklara uzanmış biraz olsun uyumaya çalışırken bazıları da bir şekilde vakit doldurmaya çalışıyor. Saat 03.00’e yaklaştığında İstanbul’a hareket için salona çağıran anons yapılıyor. O arada apar topar yemek servisi niyetine dürümler dağıtılıyor. Ardından da uçağa alınıyoruz.
Normalde en küçük bir risk varsa uçuşun iptal edilmesi, hem yolcuların hem de personelin can güvenliği açısından tartışmasız doğru bir karardı. Elbette bu yaşadıklarımız gerçekten böyle bir nedenden kaynaklanıyorsa. Ancak daha önemlisi, insanlara şeffaf biçimde bilgi paylaşılmaması, ortalıkta farklı rivayetlerin dolaşması ve yolculara yapılan muamele. O kadar saat havaalanında perişan olmak yerine insanlar bir otele götürülüp, yeni uçuş saatinde getirilebilirdi mesela.
TATLI KÂR, TATSIZ UÇUŞ
Bu arada, Pegasus’un 2022 yılının 3. çeyreğinde piyasa beklentilerinin üzerinde net dönem kârı elde ettiğini de hatırlatalım. Şirket yılın 3. çeyreğinde 278 milyon avro net kâr elde ederken, 2019 yılının üçüncü çeyreğinde 183 milyon avro kâr elde etmişti. Böylece dokuz aylık kârı 177 milyon avroya yükseldi. Kâr tatlı, uçuşlar tatsız. Olmaz böyle. Uçurma artık beni Pegasus!
Evrensel'i Takip Et