12 Ağustos 2020 00:45

Burcu Karakaş: Sözleşmeyi vermek neymiş, sizden alacağımız var

Hiç çekincesiz taraf olunan hukuki bir metinden el çekmek, iradesizlik göstergesidir. Böyle söylenmese de aslında, “Biz kadınlar ölsün istiyoruz” demektir. “Kadınlar ölse de umurumuzda değil” demektir

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Burcu KARAKAŞ

“Bir gün benim de bir yerde haberimi görürseniz, lütfen sesim olun.”

Ayda*, bir gün sosyal medyadan böyle bir mesaj gönderdi. Henüz 20’li yaşlarda, üniversite öğrencisi. Baba tacizine maruz kalmış ancak yaşadığını idrak edebilmesi uzun sürmüş. Yardım almak istemiş, bir devlet hastanesinin psikiyatri kliniğini ziyaret etmiş. Psikiyatrist, Ayda’ya inanmaz gözlerle bakmış. Ayda şimdi iyileşmeye çalışıyor, daha doğrusu iyileşmek istiyor. Ona “yalancı” gözüyle bakan değil, onu anlayan uzmanlardan destek almaya ihtiyacı var. İki arkadaşı, erkek şiddetine kurban gitmiş. Türkiye’de yaşayan genç bir kadın olarak can güvenliği endişesi  taşıyor.

Şefika, şiddet gördüğü için sığınma evine gitti. Barışma bahanesiyle çağırdığı, boşanma davası açtığı kocası tarafından sırtından bıçaklanarak öldürüldü. Savcı, cinayetin “başka erkeklerle telefon görüşmelerinden dolayı tasarlayarak haksız tahrik altında” işlendiğine kanaat getirdi. Koca İbrahim Etik, “Kimse kolay kolay yuvasını yıkmaz” dedi. Şefika Etik Manisa’da öldürüldüğünde, 35 yaşındaydı. 

Mahmure, 14 yaşında evlendirildi. İstanbul Balat’ta yaşıyordu. Polise, “Kocam beni öldürecek” dedi. Koruma talebinde bulundu. Karakolda azarladılar Mahmure’yi, evine dönmek zorunda kaldı. Bir akşam karakola telefon ederek kocasının iyi durumda olmadığını söyleyerek yardım talep etti. Polis gelmedi. Ancak bir süre sonra ambulans geldi çünkü Mahmure, Zülfikar Bakır tarafından 47 bıçak darbesiyle katledildi. İki çocuğu, cinayeti izledi.

Asiye, ailesi tarafından zorla evlendirildiği adama dayanamıyordu. Kocası çalışmıyor, kazandığı parayı ona vermesini istiyordu. Asiye’nin annesinin sattığı bir evin parasını da istedi. Verilmeyince Asiye’yi dövdükçe dövdü. Asiye boşanma davası için avukata vekalet verdi. Adam, bir gün sokakta Asiye’nin gırtlağına yapıştı. Asiye, koruma talebiyle Edremit Savcılığı’na başvurdu, “Can güvenliğim yok” dedi. Koruma vermediler. Eski koca, “Ya barışacaksın ya da tekrar bıçaklarım” diye diye Asiye’yi defalarca bıçakladı. Asiye Deveci, şans eseri kurtuldu. 

Ayşe, Asiye kadar şanslı değildi. Kocasının ölüm tehditleri nedeniyle evden çıkamıyordu. Küçükçekmece Kanarya Polis Merkezi’ne gitti, kocasının onu öldürmek istediğini söyledi. “Herkese koruma veremeyiz, polis hangi kapıda beklesin” dediler. Ayşe’ye bıçakla saldırmasının ardından gözaltına alınan koca, bir gün sonra savcılık talimatıyla bırakıldı. Evden çıkamayan Ayşe, kızıyla beraber 23 Nisan kutlamaları için okula gitti. Tören çıkışı ayrı yaşadığı kocası Mehmet İnce tarafından üçüncü kez bıçaklı saldırıya uğrayan Ayşe İnce, 17 bıçak darbesiyle öldürüldü.

Şefika, Mahmure ve Ayşe, kanunlara ve sözleşmeye rağmen katledildi çünkü devlet ne kanunu ne de sözleşmeyi uyguladı. Asiye tesadüfen yaşadı. Ayda ise hayatta ve yaşamak istiyor.

“İstanbul Sözleşmesi’nin yaşattığından emin miyiz”, “Madem sözleşme yaşatıyor, o zaman neden erkek şiddeti sürüyor” gibi akla ziyan yorumlarla karşılaşıyoruz. Vallahi siz çok zekisiniz, biz sözleşmenin yaşatıp yaşatmadığı üzerine hiç düşünemedik. Zaten paşalara protesto şekli de (bknz: #challangeaccepted) beğendiremedik.

Yasal düzenlemelerin, kanunların, sözleşmelerin varlığı her şeyden önce güvencedir ve bu güvence tarifsiz önemdedir. Diğer yandan, yaşatan tek başına kanun veya sözleşme değildir. Yaşatan aynı zamanda, düzenlemelerin uygulamasını birebir etkileyen siyasi iradedir. 

Hiç çekincesiz taraf olunan hukuki bir metinden el çekmek, iradesizlik göstergesidir. Böyle söylenmese de aslında, “Biz kadınlar ölsün istiyoruz” demektir. “Kadınlar ölse de umurumuzda değil” demektir. “Aile yıkılmasın da kadına nasıl işkence edilirse edilsin” demektir. Tam adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, “Eşcinselliği dayatıyor”, “Aile yıkıyor” gibi manasız bahaneler öne sürerek şiddetten yana taraf olmaktır. Evet, 6284 Sayılı Kanun yaşatır. Evet, İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini reddetmek, yarım ağızla kadın-erkek eşitliğinden bahsetmek ise öldürür. Ölüyoruz. Ölmek istemiyoruz. Korkuyla yaşıyoruz. Korkmak istemiyoruz. Siyasetten, iktidardan amasız cümleler sarf etmesini, kadına şiddeti önlemeye yönelik irade göstermesini talep ediyoruz. Yaşam hakkımızı savunuyor, feminist mücadeleyi büyütüyoruz. 

İstanbul Sözleşmesi’ni vermek de neymiş. Daha sizden alacağımız var. 

*İsmi değiştirilmiştir. 

ÖNCEKİ HABER

Benzinin litre fiyatına 23 kuruş zam geldi (11 Ağustos 2020)

SONRAKİ HABER

ABD polisinden 8 yaşındaki engelli çocuğa ters kelepçeyle gözaltı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...