14 Nisan 2018 13:21

Cumartesi Anneleri 681’inci kez bir araya geldi

Cumartesi Anneleri 37 yıl önce gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün akıbetini sordu.

Paylaş

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebi ile 681’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Her hafta olduğu gibi bu haftadaki eylemde de üzerine barışı simgeleyen beyaz tülbent ile karanfiller bırakılan “Failler Belli, Kayıplar Nerede” pankartı açıldı. Eyleme, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe de katıldı.

YEDİGÖL’İN SEVDİĞİ ÇAY VE SİMİT BIRAKILDI

Bu haftaki eylemde 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul İdealtepe’de bir eve yapılan baskında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen 26 yaşındaki Nurettin Yedigöl'ün akıbeti soruldu. 
 
Bu nedenle açılan pankartın üzerine Yedigöl çok sevdiği için bir bardak çay ve simit bırakıldı.

‘NE BU MEYDAN NE ZEYCAN ANNE ONU UNUTMADI’

Eylemde ilk olarak CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na söz verildi. Tanrıkulu, “Nurettin Yedigöl 37 yıl önce gözaltında kaybedildi. Ama ne annemiz Zeycan, ne de bu meydan onu unutmadı” dedi. Hükümet yetkililerinin yapmış olduğu “İnsanlığa karşı suçlar kalmamalı” açıklamasını hatırlatan Tanrıkulu, “Sizin işlediğiniz cezalarda kalmamalı. Bu topraklarda yaşattığınız cezalar kalmamalıdır. Bu meydan burada durdukça, savaşa karşı barışı, OHAL’e karşı özgürlüğü, demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

‘ANNEMİN 37 YILDIR YAKTIĞI AĞITLAR SON BULSUN’

Kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ise, 37 yıldır ağabeyini ve diğer kayıpları aradıklarını söyledi. Yedigöl, ağabeyini şu sözlerle anlattı: “Çevresinde sevilen ve sayılan bir insandı. Memlekete geldiğinde kitaplarla gelirdi. Okumayı, kolektif yaşamı onun sayesinde öğrendik. İnsanlığa hayatını adamış bir insandı. Kelimelerle ağabeyimi anlatmak çok zordur. Artık söylemekten sesimiz titriyor. Onu anlatacak kelimeler bulamıyoruz.”  
 
Sözlerinin devamında 12 Eylül 1980 askeri darbesini, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimlerini hatırlatan Yedigöl, “Bu ülkede darbeler olmasın, insanlar ölmesin. İnsan hakları sekteye uğramasın. Bu ülkede güzel bir yaşam için mücadele ediyoruz. Sizde ne olur 96 yaşındaki annemin acısını biraz hafifletin” diye çağrıda bulundu.

‘BİZİM BU ÜLKEDEN ALACAĞIMIZ VAR’

“Bu ülkeden alacağımız var” diyen Yedigöl, şöyle devam etti: “Biz alacağımız var derken, iş, pul, makam, istemiyoruz. Sadece ağabeyimin kemiklerini istiyoruz. Babam mezarında rahat yaşasın, annemin oğluna 37 yıldır yaktığı ağıtlar son bulsun istiyoruz. Devletten çok mu şey istiyoruz. 37 yıldır kemiklerimizi arıyoruz. Mezarımız olsun ve ölümüne neden olanlar yargılansın diyoruz. 37 yıldır ne bayramımız ne güzel günümüz oldu. İnsanların artık ölmediği, herkesin düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir ülke istiyoruz. Bu ülkeden fazla bir şey istemiyoruz. Bu ülkeden alacağımızı istiyoruz. Ağabeyimi istiyoruz.”

‘O GELSİN BİRLİKTE ÖLELİM’

Yedigöl’ün kız kardeşi Sevim Yedigöl de, “Annem için buradayım. Annem hala o acıyla ‘Nurettin gelecek. Nurettin gelmeden ölmeyeceğim. O gelsin birlikte ölelim.  O gelmeden ölsem gözüm açık gidecek’ diyor” dedi. 
 
Haklarını ağabeyini kaybedenlere ve diğer sorumlulara helal etmediğini söyleyen Yedigöl, “Kul hakkı deniyor, hangi kul hakkı. Fatiha okunacak bir mezar istiyoruz. Annem hala ‘televizyonlara bakın belki Nurettin ordadır. Gelmesini boş verin, kemiklerini verin bana yeter’ diyor” diye konuştu.

‘TANIĞIĞIZ, TANIKLIĞIMIZ DEVAM EDECEK’

O dönemin tanıklarından ve aynı zamanda TİHV İstanbul temsilcili Ümit Efe de, “Bundan 37 yıl önce Gayrettepe Emniyeti’ndeydik. Nisan ayında gözaltına alındık. Nurettin’de o zaman yakalanmış ve oraya getirildi. Orada onu gördük. Sorguya alındık ve işkence gördük. Ağır işkence edildiğine ve orada olduğuna tanıklık ettik. Bir anda 4 gün içinde kaybedildi. Failleri işkencesi ve o emri verenlerdir. Sorduk arkadaşımız nerede diye bize çok komik cevap verdiler. O gün başladık ve 37 yıldır akıbetini sormaya devam ediyoruz” dedi. 
 
Mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Efe, “Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü 1. Şube’de öldüğünü biliyoruz. Tanığız ve tanıklığımıza devam edeceğiz” diye not düştü.

‘ZEYCAN’IN GALATASARY’DAKİ SESİYİZ’

Bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Gönül Sonbahar yaptı.  
 
Sonbahar, “Bu hafta zaman aşımı gerekçesiyle iç hukuk yolları tamamen kapatılan Nurettin Yedigöl dosyası ile kamuoyunun önündeyiz. 12 Eylül işkence hanelerinde kaybedilen, 37 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Nurettin Yedigöl'ü unutmadık! ‘Bu devletin adaleti beni oğlumu unutmaya mahkûm etti. Unutmayacağım!’ diyen 96 yaşındaki Zeycan Yedigöl'ün Galatasaray'daki sesiyiz” ifadelerini kullandı.

‘O GÜNDEN SONRA ONU GÖREN OLMADI’

Aslen Erzincanlı olan Nurettin Yedigöl’ün 70'li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul'a geldiğini sözlerine ekleyen Sonbahar, şunları söyledi: “İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul İdealtepe'deki evine yapılan baskında gözaltına alındı. Ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Orada Honduras'ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan'ın başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra da 26 yaşındaki Nurettin'i gören olmadı.”

‘DEVLETE İFTİRA ATMAYIN’

Baba İsmail Yedigöl’ün birçok yere başvurduğu ve Kenan Evren'e kadar ulaştığını dile getiren Sonbahar, babaya her gittiği yerde “Nurettin'in hiç gözaltına alınmadığı” cevabı verildiğini söyledi. 
 
10 kişinin Yedigöl’ü siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık ettiğine işaret eden Sonbahar, “Şahidiz, işkencede öldürüldü’ diye ifade verdiler ama savcılık ‘böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın’ dedi. Kendileri de ağır işkence gören bu tanıklar, polisi zor durumda bırakmak için ‘bedenlerini duvara vurmak suretiyle yaraladıkları’ iddiasıyla suçlandılar” diye konuştu.

'DAVA AİHM’E TAŞINDI’

Sonbahar, “Yapılan suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütülmüş olsa da, tüm soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi” diyerek, “Son olarak İHD avukatı Eren Keskin, anne Zeycan Yedigöl adına 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Başvuruda Nurettin Yedigöl'ün polis tarafından gözaltına alındıktan sonra devletin himayesi altında kaybolduğu ve adli makamlarca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için etkili soruşturma yürütülmediği belirtildi. 10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelemeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi” dedi. Sonbahar, Yedigöl ailesinin hak arama özgürlüğü hak ve özgürlüklerin teminatı olması gereken Anayasa Mahkemesi tarafından engellendiğini ve dosyanın AİHM'e taşındığını söyledi. (İstanbul/MA)

ÖNCEKİ HABER

‘Egemenler bölgeyi terk etsin, acil barış!’

SONRAKİ HABER

Muğla'da iş cinayeti: 1 ölü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa