Mühendis yetiştir(e)meyen üniversiteler
Çukurova Üniversitesinde mühendislik okuyan öğrenciler, mühendislik alanındaki işsizlik sorununu, aldıkları eğitimi anlattı.

Ersin FINDIK
Aydın YİĞİT*
Adana
Sürekli değişen, günlük hayatın teknolojide ve bilimdeki gelişmelere göre şekillendiği bir dünyada yaşıyoruz. Kuşkusuz ki mühendislik bu dünyanın merkezinde yer alan disiplinlerden biri. Ancak bugün Türkiye’de verilen mühendislik eğitimi bunu karşılayacak şekilde midir? Çukurova Üniversitesi’nde öğrenim gören mühendislik öğrencilerine nasıl bir eğitim aldıklarını sorduk.
HER YIL MÜHENDİSLİKTE İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR
Kayahan KAYA (Elektrik Elektronik Mühendisliği 3. Sınıf Öğrencisi): Mühendislik bölümü, gerçekten çok önemli bir bölüm. Teknolojik gelişmelerde doğrudan etkili olan bir disiplin. Bu yüzden mühendislik eğitimi verilirken teknolojik gelişmeler dikkate alınarak eğitim revize edilmeli. Fakat bu durum ülkemizde hiç de böyle olmuyor. Örneğin; birçok üniversitede mühendislik bölümlerinde laboratuvar sıkıntısı var. Teknolojik gelişmeleri çok da takip etmeyen bölümlerde öğrenciler, akademisyenler tarafından teorik bilgiler ile boğuluyor. Böyle bir eğitim bölümleri niteliksizleştirirken bir yandan da mezun sayısı artıyor. Bunda bir diğer sebep ise üniversite sayılarının sürekli arttırılması. Birçok üniversitede buna bağlı olarak, laboratuvar sorunu bir yanda dursun, akademisyen yetersizliği yaşanıyor. Tüm bunların bir sonucu olarak ise her yıl mühendislikte işsizlik oranı artıyor.
‘KÜTÜPHANE YOK ÇARŞI VAR’
Çağdaş Karabay (Bilgisayar Mühendisliği 2. Sınıf Öğrencisi): Mühendislik bölümlerinde hem öğrenciler hem de akademisyenler henüz yetersizken eğitime başlıyor. Okul süresince çabalayan öğrenciler ise emeklerinin karşılığını alamıyor. Bölümüm İngilizce olmasına rağmen akademisyenler İngilizce eğitim vermekte yetersiz. Her yılın başlarında bölüm başkanları ‘Sermayemiz iyi, yeni laboratuvarlar açılacak’ diyor ancak biz hâlâ diğer bölümlerin laboratuvarlarında öğrenim görüyoruz. Laboratuvar araç gereçleri de yetersiz ve cebimizden para harcayarak kendi malzememizi alıyoruz her sene başında. Yetersizlikler yüzünden akşam saat 10-11 arası laboratuvar dersi görüyoruz ve bu birçoğumuz için ulaşım sorunu demek. Nasıl bir eğitim aldığımızı görmek için kütüphaneye bakmak yeterli. 40 bin kişilik üniversiteyiz ancak kütüphane ne teknik açıdan ne de kaynak açısından yeterli. Var olan kaynaklar ise öğrenci sayısına denk değil. Mecburen her kaynak için para harcayıp dışarıdan alıyoruz. Şu sıralar üniversiteye bir çarşı inşa ediliyor. Bunu akıl eden rektörlük kütüphaneye ek binalar yapmıyor. Tüm bu sorunların muhatabı bir yandan biz öğrencileriz. Eğer biz öğrenciler bir araya gelir taleplerimizi dile getirirsek, üniversitelerin de bizlerin isteğine göre olacağına inanıyorum.
300 ÖĞRENCİ VAR AMA DERSLİK 100 KİŞİLİK
İnşaat Mühendisliği 2.Sınıf Öğrencisi: İnşaat mühendisliği öğrencileri olarak İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerin dışında kalan üniversitelerde teknik donanımları eksik, profesör sayısı yetersiz, sınıfların durumu yetmez şekilde öğrenim görüyoruz. Örneğin Çukurova Üniversitesi’nde, inşaat mühendisliği için en önemli derslerden biri olan betonarme dersini 300 öğrenci alıyor fakat 100 kişilik sınıflarda ders işlemek zorundayız. Laboratuvar sayımız ve malzemelerin durumu öğrencinin uygulama ufkunu açacak düzeyde değil. Mühendislik öğrencilerinin inşaat piyasasına eleman olarak şirketler ve üniversiteler ortaklığıyla kariyer odaklı öğrenim görmeleri yüzünden biz öğrenciler tekçiliğe itiliyoruz, toplumcu mühendislikten uzak olarak yetişiyoruz.
KADINLARA YÖNELİK YILLARDIR SÜREGELEN ÖN YARGILAR VAR
Biyomedikal Mühendisliği 3. Sınıftan Kadın Öğrenci: Mühendisler, bilim insanlarının ürettiği teorik bilgilerden faydalanarak bunları halkın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hayata geçirilebilir projelere dönüştürebilen kişidir. Ne yazık ki ülkemizde böyle bir mühendislik anlayışı yok. Aynı zamanda bunu üretim alanındaki politikalardan anlayabiliriz. Örneğin; üretim yapılabilecek fabrikalar, teknoloji ve bilimin gelişmelerini göz önünde bulundurarak kaliteli ve modern mühendislik eğitimi veren üniversiteler, verimli şekilde çalışabilecek bir iş sahası olmalıdır. Ancak biz üniversiteyi bitirdiğimizde tam anlamıyla donamlı birer mühendis olamıyoruz. Teori ve beceride eksik oluyoruz ve bu da bizim tasarlayabilecek, üretebilecek mühendisler olamamamıza neden oluyor. Özellikle bir kadın olarak mühendisliğin kadına yönelik bir meslek olmadığını, kadınların bu anlamda yetersiz oldukları kanaatinde yıllardır süregelen ön yargılar var. Böyle bir düşünce yapısı bile ülke olarak hem mühendislik anlayışımızın hem de çalışma koşullarının yetersizliğinin bir göstergesi. Bu tarzda ön yargılar da bizim iş sahasında kadın olarak ilk ve büyük bir dezavantajımız oluyor. Nedense mühendislik kadınların becerilerinin ve yeteneklerinin eksik kalacağı bir meslek olarak görülüyor. Dünyada birçok kadın mühendisin sayısız başarılarının olduğunu görebiliriz. Tüm bunları göz önüne aldığımızda mühendislik fakültelerindeki eğitimin başta laik, modern ve evrensel olması gerektiğini düşünüyorum.
*Çukurova Üniversitesi öğrencileri
Evrensel'i Takip Et