19 Eylül 2016 01:55

Ahmet AKSUNGUR
Kristal-İş Trakya Şubesi Eski Başkanı Emekli cam işçisi

KRİSTAL-İŞ Sendikası’nda, üyelik ve hasbelkader yöneticilik yapmış bir arkadaşınız olarak, sizleri en içten duygularımla selamlıyorum.
Ama yüreğim buruk, göğsüm daralıyor...
Yıllarca cam işçilerinin ekmeğini ve geleceğini kazanmanın biricik örgütü olan Kristal-İş’in içinde bulunduğu durum nedeniyle yüreğim kan ağlıyor.
Sadece benim değil, kurulduğu günden bu yana Kristal-İş Sendikası’nı, Kristal-İş Sendikası yapan, bunun için çaba harcayan, emek veren, bedel ödeyen bütün arkadaşlarımızın yüreği kan ağlıyor.
Türkiye sendikaları arasında parmakla gösterilen bir örgütün, bugün, ne ağırlığı kaldı, ne de itibarı.
İşçinin örgütü olarak bilinen sendikamız, işveren denetimi altında bir örgüt haline geldi.
Tabanın söz ve karar sahibi olduğu, sendikal demokrasinin en gelişkin örneklerinin sergilendiği sendikamız, demokrasinin rafa kalktığı, tek adam ve yaverleri sendikası oldu.
Kristal-İş bir mücadele örgütüydü, mücadele geleneği, direniş geleneği vardı. Gelenek ve mücadele örgütü kimliği şimdi rafa kaldırıldı.
Kristal-İş, 1971 grevinde mal çıkarmak isteyen kamyonun önüne yatıp canını veren Kadir Peker’in mirasını sahiplenip TIR’ın tekerleği önüne yatan, gövdelerini grev kırıcılığına siper eden sendikacıların yönettiği bir örgüttü. Bugün, “ne istedilerse verdik” diyen sendikacıların yönettiği bir sendika haline geldi.
Kristal-İş, işverenin, yetkisini düşürmeye çalıştığı dönemde aidatları elden toplamayı başarmış, işverenin kirli oyunlarına teslim olmamış bir sendikaydı. Bugün, işverenin sopası haline gelmiş kişilerin yönettiği bir sendika oldu.
Kristal-İş, ‘Bir tek işçinin burnu kanarsa fabrikaları size dar ederiz’ diyenlerin örgütüydü. İşverene liste verip işten işçi attıranların yönettiği bir sendika haline geldi.
Kristal-İş, kapısı herkese açık bir sendikaydı. Bugün, kapısı üyesine bile kapalı durumda.
Dün Kristal-İş, üyesiyle olan sorununu, karşılıklı eleştiri/özeleştiri yaparak sendikal demokrasinin mekanizmalarını işleterek çözerdi. Bugünkü yöneticiler polisle, TOMA’yla, biber gazıyla çözmek istiyor.
Dün Kristal-İş’i yönetenler, sadece ve sadece işçiye sığınırdı. Bugünkü yöneticiler polise sığınıyor.
Dün Kristal-İş Hasan Basri Babalı gibi, işçilerin ekmeğini büyütmek için mücadele veren sendikacıların örgütüydü. Bugün, işçileri ekmeğinden edenlerin yönettiği bir örgüt haline geldi.
Dün işverenle ilişki ‘ayıp’ sayılırdı. Bugün, güç göstergesi sayılıyor.
Dün sendikanın bir tek çöpünü bile hakkı olmadan kullanmak, sendikanın olanaklarından kendine ayrıcalık sağlamak utanılacak bir şeydi. Bugün neredeyse, hak kabul ediliyor.
Dün, işverenin tercih ettiği sendikacı olmak, utanç duylacak bir şeydi. Bugün, itibar vesilesi haline geldi.
Yazık, çok yazık! Ne cam işçisi, ne Kristal-İş Sendikası bunu hak etmiyor.
Elbette bugüne bir anda gelinmedi. Bugün sendikamızı yöneten ekip, yıllardır işverenle kol kola sendikamızın genleriyle, değerleriyle oynadılar.
İşçi alımlarıyla, antidemokratik ve adil olmayan seçimlerle güç dengelerini kendi lehlerine değiştirdiler. Kaybederken kazanmanın yolunu açan antidemokratik yöntemlere sığındılar.
Bu yolla, sözde sandıktan çıktıkça, antidemokratik yöntemleri kullanarak sendikamızı geleneğinden, kültüründen ve değerlerinden daha fazla uzaklaştırdı.
Eski bir şube başkanı olarak, buradan, sendikamız yöneticilerine sesleniyorum!
Gerçekten kendinize güveniyorsanız, bu söylenenlerin tamamı yalan ve iftiraysa, ‘cam işçisi her koşulda bizi destekler’ diyorsanız, o halde gelin, açık ve demokratik bir seçim yapın.
Fabrikalara koyun sandıkları, temsilcileri de, delegeleri de işçiler, adil bir biçimde seçsinler. Demokratik yollarla işbaşına gelip sonra demokrasiyi rafa kaldırırsanız, arkanızdaki gücü azaltıp, işverene mahkum hale gelirsiniz. İşverene mahkum hale geldikçe işçiden uzaklaşır, işverenin kuklası olursunuz.
İşverenin eline oyuncak olmanız, sadece sizin kişiliğinizi zedelemez, işçinin haklarını da yok eder.
Yaşanan, tam da budur.
Azıcık geçmişinize saygınız varsa, yarın görevi bıraktığınızda, insanların yüzüne bakacak yüzünüz olsun istiyorsanız, yaptığınız yanlışlardan geri dönün. Fabrikalara sandık koyun, işçi özgür iradesiyle seçimini yapsın.
Buradan, aynı zamanda, cam işçilerine de seslenmek istiyorum!
Arkadaşlar, sendikalar kimsenin babasının çiftliği değil, işçilerin mücadele örgütüdür. Sendikayı sendika yapan üyelerdir, işçilerdir.
Sendikayı kimin, nasıl yöneteceğine, işçiyi kimin temsil edeceğine, işverenler ya da başkaları değil... Ancak ve ancak işçiler karar verir.
Bunun yolu da demokratik seçimden geçer.
Atanan temsilci işçiyi değil, atayanları temsil eder.
Demokratik olmayan bir seçimle işbaşına gelen yöneticinin temsiliyeti, şaibeli olacağı için işçiye değil, işverene hizmet eder.
İşçinin söz ve karar sahibi olmadığı yerde, söz ve karar sahibi, işveren ve onun uyduları olur.
Sendikal demokrasinin olmadığı yerde açıklık olmaz. Açıklığın olmadığı yerde, gölge çok olur.
Sendikal demokrasi, aynı zamanda, iç denetim demektir. İç denetim yoksa, yani sendikanın her adımı gerçekten demokratik bir denetimden geçirilmiyorsa, orada şaibe çok olur.
O yüzden, Kristal-İş’in yeniden Kristal-İş olabilmesi için tek anahtar, sendikal demokrasidir. Adil ve demokratik bir seçim, açıklık ve denetim şarttır.
Sendika işçinin tarlasıdır. Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Güven içinde, işten atılma korkusu duymadan çalışmak, haklarınızı, ücretlerinizi geliştirmek istiyorsanız, duruma el koymak zorundasınız.
Ne işverenden, ne işverenin önünde el pençe duranlardan size fayda gelmez. İşiniz, ekmeğiniz ve geleceğiniz için, çocuklarınızın bugünü ve yarını için, ayağa kalkın, duruma el koyun.
Sendikanıza sahip çıkın, işten atılan, disipline verilen arkadaşlarınıza destek olun.
Korkmayın, korkunun ecele faydası yok. Unutmayın, tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar.
Yaşasın Kristal-İş! Yaşasın işçilerin birliği.

Evrensel'i Takip Et