02 Mayıs 2012 08:30

Gerçekten pes vallahi!

Fethiye’ye doğru çıktık yola ülkenin çeşitli illerinden. Çok neşeli çok renkli bir yolculuktu bizimkisi. Tefle, bandoyla gelenler bile vardı. Bir de Alman bir arkadaşımız katılmıştı bize. O bile fark etmiş ülkedeki adaletsiz olan adalet sistemini. Ama fark etmesi gereken büyükbaşlarımız fark edemiyorlar ne yazık ki ya da fa

Gerçekten pes vallahi!
Paylaş
Sevim Güngör

Fethiye’ye doğru çıktık yola ülkenin çeşitli illerinden. Çok neşeli çok renkli bir yolculuktu bizimkisi. Tefle, bandoyla gelenler bile vardı. Bir de Alman bir arkadaşımız katılmıştı bize. O bile fark etmiş ülkedeki adaletsiz olan adalet sistemini. Ama fark etmesi gereken büyükbaşlarımız fark edemiyorlar ne yazık ki ya da fark etmek işlerine gelmiyor. Neyse derken vardık Fethiye’ye. Bir güzel yaptık kahvaltımızı mis gibi sıcacık taze ekmeklerle. Eee bizi bekler biricik mahkeme önleri her zaman olduğu gibi. Trampet sesleriyle sloganlarla yürüdük sözde ‘Adalet Sarayı’nın önüne doğru. Uzun bir bekleyiş başladı orada. Mahkeme bitene kadar bekledik orada; ne olacağını bile bile mahkeme sonucunun. Yabancı olan arkadaşımız adını sormak aklıma gelmemiş olsa gerek bandoyu çaldı akşama kadar, hiç durmadı; yorulmadı. Kadınlar haykırıyordu hep bir ağızdan “gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop, inadına isyan inadına isyan inadına özgürlük” . Bu ülkenin adaletinden korkmadıklarını, bu sisteme karşı yılmayacaklarını dile getiriyorlardı eğlenerek. Adaletinden diyorum çünkü artık haklı olan insanlar ülkenin adaletinden korkar oldu. Düşünün artık gerisini. Korkmayı bırakın utanıyorlar bu ülkede yaşadıkları, böyle bir sistemin içinde oldukları için. Mahkemeye ara veriliyordu bazen. Arkadaşlar da mahkemenin nasıl gittiğine dair bize haber veriyorlardı. Kadın arkadaşımıza sanık gibi muamele ediliyor, annesi ve babası boşanmış olduğu için kadının psikolojisi bozuk, yazdığı bazı yazılarda cinselliği öne çıkarıyor vs. gibi suçlamalarda bile bulunulmuştu. ‘Pes vallahi’ dedirtiyor gerçekten bizim bu biricik adaletimiz! Bunlar tek tek ele alınıyor, inceleniyor ama nedense cep telefonlarının teknik takibinde tecavüzcülerin olay yerinde bulunduğu raporu, cinsel şiddet sonrası komplikasyonları belirten jinekolog raporu, cinsel şiddet sonrası Morçatı başvurusu, psikoterapi süreci ve şiddetin raporlanması, tecavüz sanıklarının birbirleriyle uyuşmayan çelişkili ifadeleri, bunun karşısında tecavüze maruz bırakılan kadının beyanı dikkate alınmıyor, incelenme gereği duyulmuyordu. Bunları illa gözlerine mi sokmak lazım bilemiyorum. Ama bildiğim tek şey var; kadınlar bunlara rağmen yılmıyor, nefretle daha da çok ses çıkartıyorlar ve başlıyorlar yine sloganlara, çalıyorlar yine bandolarını. Hiçbir şey bozmuyor morallerini, çünkü utanması gereken biz değiliz onlar diyorlar: Tecavüz edenler, “adaleti sağlamaya çalışan” hakimler, savcılar, avukatlar ve tecavüzcüleri koruyan daha kim varsa... Sonunda  dava bitmişti, beklenen sonuç açıklandı ve elbette her zaman olan şey oldu. O anda kadınlar ellerinde ne varsa mahkeme önüne fırlattılar ve isyanlarını haykırdılar. Sanıklar yani suçlular serbest bırakıldı tabi ki. Yoksa nasıl döner bu sistemin çarkı değil mi? Onlar serbest bırakılmasa, bütün suçlular ceza evine girse kim döndürecek bu düzeni? İşte buna karşı, bu tecavüz son olsun demek için tecavüzlerin önü açılmasın demek için kadınlar bir basın açıklaması kararı aldılar ve bunu Fethiye merkezde gerçekleştirmek istediler. Ancak buna da engel oldu polisler ve izin vermediler otobüslerin merkeze gitmesine. O zaman biz de yürüyelim dedik. Ona hiç izin verirler mi peki? Tabi ki vermediler hatta zor kullanarak kadınlarımızı geri püskürttüler. Çünkü tek istediğimiz adaletin sağlanmasıydı. Çok yanlış bir şeyi savunuyorduk, istiyorduk çünkü! Derken otobüslere binildi, herkes evlerine doğru yola çıktı. Otobüslere binerken bile “biz bitti demeden bu dava bitmez”, “yaşasın kadın dayanışması” sloganları atılıyordu. Ancak  kimsenin öfkesi dinmemişti, dinmeyecekti. Bu karardan sonra tecavüzlerin, tecavüzcülerin önü açılmıştı ne yazık ki. Kadınlar bir yandan kinlerini kusarken bir yandan da korkularını dile getiriyorlardı. Çünkü adalet öyle bir hale geldi ki hergün bir tecavüz haberi alıyoruz, tecavüz davaları üç beş yıldan az sürmüyor. Üstelik davalar farklı sonuçlanmıyor. Neredeyse hepsi, ne yazık ki, bu dava gibi beraatle son buluyor. Ancak yılmayacak ve haklı mücadelemizi sonunu kadar sürdüreceğiz. Bu sistemin değişmesi, suçlulurın cezalarını çekmesi, böyle olayların son bulması için kadınlar durmadan çalışacaklarının sözünü verdiler birbirlerine. İşe, memleketlerine döner dönmez basın açıklaması yapıp bu rezilliği tüm ülkeye duyurmakla başlamaya karar verdiler.

ÖNCEKİ HABER

Gençler gelecekten kaygılı

SONRAKİ HABER

4+4+4=12 değil 4+4+4=2023

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...