05 Mart 2016 09:50

Mustang’le düzene kaos getirmek

Mustang bize masal diyarları kadar uzak görünen bir Karadeniz kasabasında geçiyor. Kendi içinde tıkır tıkır işleyen bir düzene sahip bu kasabanın dar sokaklarında insanlar dikkat çekmeden yürüyorlar, vaktinde işlerine gidiyorlar, bir araya geldikleri ev ziyaretlerinde herkesin oturacağı, bulunacağı yer belli

Paylaş

Dilara BİLGİSEL

Deniz Gamze Ergüven’in Mustang’i hakkındaki yazımı planlarken aklımda beliren imgeler çoğunlukla olumlu ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlama bilincini çağrıştırır haldeydi. Ne yazık ki Türkiye’de kadın olmaktan dolayı sevinmenin ömrü kısa ve kesik nefesler halinde yaşandığından, önce sevgilisi tarafından dövülerek öldürülen Türkan Sarıkaya’nın, daha sonra da lise öğretmeninin tecavüzüne uğradığı için kendisini vuran Cansel Buse’nin haberlerini alarak yeniden hayattan ve ülkeden soğudum, soğuduk. 
8 Mart salt bir bayram havasında geçmiyor elbet; daha çok kadınların seslerini ortaklaşa yükselttikleri, gerekli kanunların düzeltilmesi ve mevcut ataerkil zihniyetin değişmesi için haykırdıkları bir platform yaratıyor bizlere. Sokaklarda olmanın, sokaktan umursamazca yürüyüp geçen erkeklerin ve kadınların yüzüne gerçekleri vurmanın önemi aşikâr, fakat bir şeyleri değiştirmek için sadece dışarıda olmak yetmiyor. İşte tam da bu noktada devreye giren sanatın rolünün nasıl tanımlanabileceği hususunda Theodor W. Adorno’nun Minima Moralia’sına sırtımı dayamak isterim: “Bugün sanatın görevi düzeni kaosa sürüklemektir.”
 

EN PROTEST DAVRANIŞ! 
Mustang bize masal diyarları kadar uzak görünen bir Karadeniz kasabasında geçiyor. Kendi içinde tıkır tıkır işleyen bir düzene sahip bu kasabanın dar sokaklarında insanlar dikkat çekmeden yürüyorlar, vaktinde işlerine gidiyorlar, bir araya geldikleri ev ziyaretlerinde herkesin oturacağı, bulunacağı yer belli. Evin erkeklerinin arada ettikleri küfürler bile sıradanlaşmış, tüm duvarlara ve halılara sinmiş resmen. Film karakterlerinin, daha doğrusu figüranlarının yaşam öyküleri ise mevcut düzeni bozmayan cinsten. Sergilenebilecek en protest davranış sevdiğin erkekle evlenmek! 
Böylesine tekdüzeleşmiş bir gündelik kültürün ortasından dörtnala koşarak geçiyorlar filmin yegâne karakterleri; Sonay, Selma, Ece, Nur ve Lale. 
Mustang bu beş kız kardeşin okulun son gününün çıkışında erkekli kızlı bir grup halinde denizde oyun oynamaları ve bu olaydan sonra haklarında çıkan dedikodu ile başlıyor. Ebeveynlerini kaybetmiş olan kızlar, birlikte yaşadıkları amcaları ve babaanneleri tarafından bir dizi baskıya maruz bırakılıyorlar. Bu baskıların sonucu olarak da her biri kendi yolunu çizmeye koyuluyor.
Filmin ismini aldığı Mustang, Batı Amerika’da serbest ve sahipsiz halde dolaşan bir at türü. Tüm bedenleriyle ve tüm varlıklarıyla iç içe geçmiş bu beş kız kardeş ise, filmin yabani at sembolizasyonunu mükemmel bir şekilde yerine getiriyorlar. Kişilik anlamında ortak noktaları yok denecek kadar az olan bu beş kızın paylaştığı, filmin başından sonuna kadar değişmeyen tek şey ise saçları. Kızların hepsi birer Rapunzel gibi, uzun, gür, güneşte parlayan saçlara sahipler. Yalnız şöyle büyük bir uçurum var Rapunzel’le aralarında; kurtarılmayı beklemiyor olmaları. Odalarında yalnız kalıp birlikte yere uzandıkları sahnelerde, hiç utanç duymadıkları vücutları, saçlarıyla beraber iç içe geçen kızlar, birçoğumuzun aslında alışkın olduğu bir kız kardeşlik tablosu sunuyor. Kadın direnişinin ise ancak beraberlik içinde gerçekleştirilebileceğini her fırsatta vurguluyorlar. 
Kızların bir tanesi dışında hepsi kendi kararını alıyor filmde. Bir tanesi uzun sessizliğini bozarak isyan bayrağını açarken, bir diğeri bedeni üzerinde tam hâkimiyeti sağlıyor ve son sözü söylüyor. Bir başkası olan biteni izliyor, yarı çocuk yarı kadın bir halde ve vaktinden çok erken olgunlaşmış gözleriyle. Kaderini kabullenen kız kardeş ise sıradaki kurbanın yol göstericisi oluyor aslında; farkında olarak ya da olmayarak, filmin sonlarına doğru gerçekleşecek olan isyanı tetikleyecek fitilin ateşini yakıyor. 
 

BU KADAR DA OLUR! 
Filmdeki kız kardeşlerin her birine apayrı roller verilmesi bazı eleştirmenler tarafından klişe bulunmuş. Gerçekten de ölen bunca kadının her birinin hikâyesi bambaşka ama mahkûm edildikleri kaderlere baktığımızda ne yazık ki sadece 4-5 alternatif görebiliyoruz. Deniz Gamze Ergüven’in Mustang sayesinde başardığı şey ise bize duruşları ve kararları birbirinden farklı olsa da tek tek bakıldığında Türkiye’deki kadın sorunlarının altını çizen, gerektiği yerde bu sorunları haklı olarak genelleyen karakterlerin öykülerini anlatıyor olması. 
Neden Türkiye’deki kadın-erkek eşitsizliğini anlatan bir filmde yaşanan cinsel taciz sonrası genç bir kızın intihar etmesi bize ağır gelir de gerçek hayatta yaşanan benzer bir olay çoğumuz tarafından kısa sürede unutulur? İşte Mustang’in oryantalizm hizmetkârı olduğuna yönelik ağır eleştiri, ülke gerçekleriyle yüzleştiğimiz anda çöküyor. Mustang protest bir film, seyircisinin ağzınızı açık bırakacak, yeri geldiğinde “bu kadar da olmaz yahu” dedirtecek bir film ve ne yazık ki evet, bu kadar da olur! 
Asıl üzücü olan durum ise, Mustang gibi bir filmin, dünya çapında bu kadar iyi eleştiri almasına rağmen, Türkiyeli eleştirmenlere kendisi beğendirememiş olması. Günümüz sinemalarında birbiri ardına gösterilen tüm kalitesiz komedi, aşk vb. filmden daha düşük puanlar almış Mustang, görünce hayret ettim. Sahi bu kadar mı eleştiriye kapalı olduk biz? Ne zaman bu denli körleştik? Ülkesindeki en önemli sorunlardan birine ışık tutan ve sanatsal açıdan zaten ortalamanın üstünde olan bir film böyle alaşağı mı edilmeliydi? 
Erkek egemen düzene kaos getiren Mustang’in 28 Şubat’ta, Fransa adına yarıştığı en iyi yabancı film kategorisinden Oscar almasını ümit etmiştim, olmadı. 8 Mart 2016 ve ötesi için umudum ise gerçeklere ayna tutan daha fazla film, sessizliğini bozacak daha fazla kadın ve dış mihrak söylemine bulanmış milli gururlarından kendilerini kurtarmış daha fazla erkek üzerinden yeşeriyor. 

ÖNCEKİ HABER

Türk-Alman film festivalinde ‘Kürdistan’a özgürlük’ pankartı açıldı

SONRAKİ HABER

Gerçek hayatta sosyal devlet anlayışı yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...