Seçimi kim kazanırsa kazansın Yunanistan'ı troyka yönetecek
Yunanistan’da bugün erken seçim var. Troykacı partiler propagandalarının merkezine ‘Troyka’yı en iyi biz uygularız’ ‘en iyi pazarlık bizde’ söylemini koydular. Yeni Demokrasi ve SYRIZA arasındaki farkı kamuoyu yoklamaları yakın gösteriyor.

Seyit ALDOĞAN
Atina
Yunanistan bugün erken seçime gidiyor. Troykacı partiler son iki günde ağırlık verdikleri propagandalarının merkezine ‘Troykayı en iyi biz uygularız’, ‘En iyi biz pazarlık ederiz’ söylemini koydular. Daha 20 gün önce birlikte meclisten geçirdikleri Troyka anlaşmalarının altındaki imza kurumamışken şimdi oy kaygısıyla birbirlerine atmadık çamur-pislik bırakmıyorlar. Yeni Demokrasi Başkanının, savunma bakanı olduğu süreçte yapılan yolsuzluklar, Çipras’ın ailesine ilişkin söylemler vb. haber bültenlerinde yer alırken kamuoyu yoklamaları her iki partinin oy yüzdelerinin aynı ya da çok yakın olduğunu gösteriyor.
‘SEÇİMLERDE AĞIR BİR ATMOSFER VAR’
Araştırma şirketlerinin bazıları SYRIZA’yı, bazıları ise Yeni Demokrasi’yi birinci parti olarak gösteriyor. Ancak hangisi birinci parti olursa olsun hükümete Troykanın geleceği ve “Kırk katır mı, kırk satır mı?” ikileminin halka dayatıldığı açık.
Yunan halkı da seçime giren partilerin AB, IMF ve uluslararası sermaye kuruluşlarının sempati ve güvenini kazandığının bilincinde ama alternatifsizlik ve SYRIZA’nın neden olduğu güvensizlikten kaynaklanan ağır bir atmosfer var. Katilini seçmek gibi bir ‘demokratik hakkın’ kullanılması, ‘Sömürü ve açlık onun eliyle mi olsun, bunun eliyle mi?’ ikilemi ile sandık başına gidilmesi, sorunların daha da ağırlaşması ve geleceğin ipotek altına alınması demek. Sınıf bilinci ile hareket eden belli bir kesim dışındaki emekçi halkın öfke ve tepkisi sınıfsal bir hesaplaşmayı gündeme getirecek bir alternatif etrafında maddi bir güce dönüşme olanağı bulamayınca, mevcut sistem partilerini cezalandırmak için küçük ve hatta “bunakların” içinde yer aldığı partilere yönelim başlıyor.
BOYKOTÇULAR OLDUKÇA FAZLA
‘Sol parti’ ve örgütler ise ya devrim sloganları atıyor ya da SYRIZA’dan ayrılan ve SYRIZA’nın en güçlü bileşeni olarak bilinen Yunanistan Komünist Örgütü (KOE) gibi boykot diyorlar. Bu seçimlerde boykotçular oldukça fazla!.. Modern reformizmin arkasına takılarak umut yeşerten ve kendisi için var olan işçi sınıfını liberalizmin dolgu malzemesi yapanlar, şimdi ‘Seçimlerle bir şeyin değişmeyeceği’ söylemiyle maddi temellerinden koparılmış soyut bir gerçekliğin arkasına gizleniyorlar. Suçu halka yıkıyorlar. Önemi yadsınamayacak olan günlük mücadele ve acil talepler “reformizm” olarak ele alındıkça halktan uzaklaşma başlıyor ve sol, sekter bir kısır döngü içinde mevcut konjonktürel durumla hiç ilgisi olmayan ve ihtiyaçtan değil istekten kaynaklanan taktikler, hareketin önünü açan değil köstek olan bir rol oynuyor. Bu durum alternatifsizlik ve halkın medya ve propaganda merkezlerince bombalanmasıyla birleştiğinde “Kırk satır mı, kırk katır mı?” ikilemi içinde seçim yapmaya kadar varıyor. (SYRIZA sorununun turnusol kağıdı görevi gördüğü ve birçok kesimde ideolojik-politik yalpalamaları ortaya çıkardığı, reformist çıkışları tetiklediği ayrı bir tartışma konusu.)
HER ŞEYE RAĞMEN UMUT VAR!
Ancak her şeye rağmen halkta bu seçimlere ilişkin bir umudun olmadığını belirtmek gerekir. Hatta bu seçimlere neden gerek duyuldu, diyen çok büyük bir kitle var. Oy kullanmayacağını söyleyenler ise küçümsenemeyecek bir oranı oluşturuyor.
Yunanistan Komünist Partisinin (KKE) ve SYRIZA’nın yaptığı son mitingler oldukça kitleseldi. Diğer bütün güçler, birkaç bin ya da yüzlerce denecek boyutlarda kaldı. Parti ve örgütlerin çoğu birkaç yüz kişinin dolduracağı kapalı alanları tercih etti. Bu arada KKE dışındaki tüm partilerin kamuoyunda tanınan ve sempati oluşturacak kişileri listelerine alma çabaları oldukça yoğundu.
MEDYANIN GÜNDEMİ KOALİSYON
Medya ise seçim sonrası kimlerin hükümet kuracağı ve koalisyonu hangi partilerin oluşturacağı ile meşgul. Çipras, ‘İttifak ve uzlaşmalar bizim DNA’mızda var’ derken Yeni Demokrasi ‘Madem birlikte kabul ettik Troyka anlaşmalarını, bu durumda birlikte hükümet de kurabiliriz’ diyor. Kısacası seçim sonrası ülkenin hükümetsiz kalması gibi bir sorun yok. Tersine birbirleriyle yarışıyorlar.
Bu seçimlerde Nazist Altın Şafak Partisinin üçüncü parti olarak meclise gireceği olasılığı, seçimlerin en olumsuz yanı. Faşist bir örgütlenmenin halk içinde ciddi bir toplumsal taban bulması ise ayrıca bir tartışma konusu.
BEŞ YILDA 6 HÜKÜMET
Her şeye rağmen Yunan halkının işçi ve emekçilerinin sorunlarının çözülmesi bir yana artarak devam edeceği ve yeni Troyka anlaşmasının uygulanması ile birlikte yeni işsizlerin ortaya çıkacağı, yoksulluğun artacağı, kalan hak kırıntılarının da gasbedileceği bir gerçek durumunda. Dolayısıyla Yunanistan’da uzun süreli ‘istikrarlı’ bir hükümetin kurulması mümkün değil ve ömrü de uzun olmayacaktır. 2010 yılından bu yana 5 hükümet değişti. Seçim sonrasında ise altıncısı kurulacak. Yani beş yılda 6 hükümet. Hepsinin düşme nedeni ise izlenen kriz politikaları. Kurulacak hükümetin ömrü uzun olmayacak, uluslararası sermaye kuruluşlarının ve emperyalist merkezlerin beklediği istikrar gelmeyecektir. Çünkü ekmeğin, işin, aşın olmadığı bir yerde barışın olmayacağını, istikrarın gelmeyeceğini bilmeyen var mı?
BİZİM ÇOCUKLAR HÜKÜMETİ KURACAK!
Bir önceki seçimlere AB, IMF direkt olarak müdahale etmiş ve komisyonlar, kurumlar, Avro Bölgesi Başkanı, Almanya, AB Parlamentosu günlük açıklamalar yapmış, hatta Alman Ekonomi Bakanının ağzıyla söylemler ‘Yunan halkı kimi seçeceğini iyi hesaplamalıdır’ demeye kadar varmıştı. Yunanistan’ın avrodan ve AB’den çıkarılması için planın hazır olduğu ve uygulamaya geçilmesinin beklendiği, haber merkezlerinin değişmez gündemiydi. Çipras hükümetinin uzlaşma yolunu seçmesi ve geçmiş anlaşmalardan daha ağır şartların altına imza atması, bu kesimleri rahatlattı, hatta Merkel ‘Seçim bir anlaşmazlık getirmez, tersine sorunların çözümünü kolaylaştırır’ açıklamasını yaparak gelinen aşamaya ilişkin memnuniyetini dile getirdi. Çipras; AB, İMF ve uluslararası sermaye kuruluşlarının sempati ve güvenini kazanınca bu seçimlerde ne AB, ne IMF’nin sesi duyuldu. Çünkü kim kazanırsa kazansın ‘bizim çocuklar’ hükümeti kuracaklar güvencesi var.
Evrensel'i Takip Et