24 Ocak 2007 01:00
Zeki Müren
B. Zeki Müren, İstanbul:
Manzumeleriniz, güzel sesli kafiyeleri ve ekseriya veznin kuvvetli temposuna uygun kelimeleriyle nazım tekniği bakımından ümit verici yazılardır. Fakat aynı mısraları daha kuvvetli bir sesle terennüm etmek ve kelimeleri birbirinin yanına daha âhenkli bir dizi halinde sıralamak, sizin biraz daha ehemmiyet vermeniz gereken bir ameliyedir. Meselâ:
Yıldızlar bir masaldı, gök yüzü de bilmece mısraındaki de kelimesi, bu mısrada doldurma bir kelime intibaı bırakacak bir durumdadır. Halbuki aynı mısraı:
Yıldızlar bir masaldı, gök yüzü bir bilmece
tarzında söyleyerek, tekrir sanatının imkânlarından faydalanmak yoliyle biraz daha kuvvetlendirmek mümkündür. Tıpkı bunun gibi bu şiirin dördüncü mısraını:
Başım omuzundaydı, yüzümdeydi nefesin
akışiyle söylemeniz daha yerinde olur. Yazılarınızın bir bütün halinde göze çarpan mühim bir kusuru ise, küçük duyguların, uzun ve çok sayılı mısralara biraz fazlaca yayılmış olması, söyleyişinizin hikâye karakterine yaklaşan bir edâ taşımasıdır. Daha az mısralı ve daha mütekâsif şiirler söylemek için çalışmanız daha faydalı olacaktır zannındayız.
Lise yıllarımızın vazgeçilmez Edebiyat kitabının yazarı Nihat Sami Banarlı, 1940larda, 7 Gün dergisinde okurların gönderdiği şiirleri okuyor, yorumluyor ve yanıtlar veriyordu. Yusuf Mardin, Çetin Altan, Said Maden, A.Rıza Erven, Bekir Sıtkı Erdoğan ve nice ünlü ilk şiirlerini bu dergiye göndermiş. Bunlardan biri de Zeki Mürendi. Ve Nihat Sami Banarlı, yukarıdaki yanıtıyla Zeki Mürenin şiirini eleştiriyor, ona yol gösteriyordu.
Zeki Müren o sırada Bebekteki Boğaziçi Lisesinin ikinci sınıfındadır. Ailesi Bursada olduğu için o, okulda yatılı olarak kalmaktadır.
İlk yıl Bursa hasreti ağır basar. Mütalaalardan önce, kendi sözleriyle Tavanı yüksek, akustiği enges olan sınıfta arkadaşlarıyla toplanır ve elektrikleri söndürüp, şarkı söylermiş onlara.
Boğaziçi Lisesinin en sevilen öğrencisi olmuştum. Bunda en büyük etken, derslerdeki başarım, güzel sesim, kibarlığım, arkadaş canlısı oluşum ve düzgün Türkçem idi... Öğretmenlerim bazen sınıfta dersi keser, bana şarkılar söyletirlerdi, diyordu anılarında. (Zeki Müren, Şimdi Uzaklardasın/Ceyhan Gür/AD Yayıncılık, 1996)
İlk bestesini, 1949da, okullar tatil olup, Bursaya gelince yapar... Ve ondan sonra Zeki Müren şöhret basamaklarını hızla tırmanır, doruğa ulaşır.
Suzan Güven aracılığıyla katıldığı Radyo Sınavını başarıyla verir. Bu arada lise öğrenimini bitirip, Güzel Sanatlar Akademisine kaydolur. Öğrenimi ağır bastığı için dönemin en ünlü gazinocularının önerilerini geri çevirir.
Kadrosunda bulunduğu. İstanbul Radyosu o zamanlar sadece Marmara Bölgesinde dinlenebildiğinden, Zeki Müren, sesini tüm Anadoluya duyurmak için Bir Muhabbet Kuşu adlı plağıyla plak dünyasına girer. O yıllarda Adanada ortaokul öğrencisiydim. İstanbul Radyosunu hiç dinleyemezdim, Ankara Radyosunun da sesi cızırtılıydı. Ya Kahire ya da Monte Carlo Radyosunu dinlerdim. Ve bir gün Monte Carlo Radyosu, Türkiyeden Zeki Müren, diyerek üç şarkısını çaldı...
Sonra filmler çıktı ortaya, Belgin Dorukla birlikte oynadığı Beklenen Şarkı ilk filmiydi. Gecede 1200 liraya, Küçük Çiftlik Parkında ilk kez sahneye çıktı. Azmetmişti, Sanat Güneşi olmaya ve bunu da başarmıştı. Üç ya da dört kez karşılaşmıştım Zeki Mürenle. O zamanlar Ses Dergisinde çalışıyordum. En son karşılaşmamız, Kasımpaşaya inen yoldaki Kemal Film platosunda olmuştu. Sette Muazzez Arçayla Turgut Özatay da vardı. Unutmadıysam eğer, bir de Sevgili Agah Özgüç... O gün geliyor gözlerimin önüne. Muazzez Arçayın hazırladığı olay, gülümsetiyor beni...
Aradan yıllar geçti, Zeki Müreni yitirdik... Onu yitireli de yıllar oldu...
Bülent Habora
Evrensel'i Takip Et