25 Ocak 2007 01:00

JİN û JîN


Hrant”, Ermeni dilinde “canlı ateş” anlamına gelirmiş. Çok yakışmış.
Hrant Dink’in Türkiye demokrasisine katkıları çok büyük. O, hepimizin yakın dostu idi. Türk halkının ve Kürt halkının, Ermeni halkının, bütün halkların dostu idi. Kendi halkının yaşadığı acıları dile getirirken, Türk halkının ve Kürt halkının yaşadığı acılara da aynı duyarlılıkla yaklaşmaktan geri durmadı. Acıları yeni düşmanlıklara vesile olmak için değil, Anadolu’nun büyük ve kadim halklarının dostluğunu, yeniden ve daha ileriden kurmak için dile getirmeyi denedi.
Büyük bir yurtseverdi Hrant. Emperyalist ülkelerin, Ermenilerin yaşadığı büyük tarihsel acıyı istismar etmesine, kendi amaçları için kullanmasına onurluca karşı çıktı.
O çok cesur bir demokrattı. Hiçbir baskı ve tehdidin, sözünü eğip bükmesine izin vermedi. Torunları adına bir şey yapmak için, daha güzel bir Türkiye bırakmak için bir aydının yapması gerekenleri yaptı.
Hrant’ın altı yırtık ayakkabısı, hafızalarımızdan gitmeyecek. İnandıklarını, dosdoğru savunmanın, vicdanını kimsenin emrine vermemenin, kendisinden önce başkaları için çabalamanın onurlu işareti olan bu yoksulluğu, biz en büyük zenginliğimiz olarak gelecek nesillere taşıyacağız.
Evet, bütün bunları ancak bir “canlı ateş” yapabilirdi.
Hrant’ın yoksulluk arkadaşı, can yoldaşı, sevgili eşi Rakel’in cenaze töreninde yaptığı konuşmayla ortak düşünceyi sevgiyle özetledi: “Bu sessiz sevgi biraz olsun bize güç katıyor, kederli bir sevinç yaşatıyor. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır.”
Hrant’ın katli ile duyulan acıyı, onu yaşatamamanın verdiği acıyı, cenazesindeki birleşmeyle buruk bir sevince dönüştürdük evet. Yıllardır bu topraklarda gerçekleşen binlerce katle, evlatlarımızın birbirini öldürmesine karşı barışı yeterince talep etmeyişimize karşı büyük bir isyandı sanki yüzbinlerin yürüyüşü.
Rakel, “İnsan kendiliğinden büyük olmaz. İnsanı, yaptıkları büyük yapar. Evet, o büyük oldu. Çünkü büyük düşündü. Büyük söyledi. Bugün buraya gelerek hepiniz büyük düşündünüz. Sessizce büyük konuştunuz. Siz de büyüksünüz” demiş.
Gerçekten de; cinayet haberinin duyulmasından itibaren, Hrant Dink’in katledildiği aynı gün sokaklara dökülen binlerce kişi, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” diyerek cinayeti lanetledi. Halkların kardeşliğini haykırarak faşizme, ırkçılığa karşı iyi insanın, dürüst insanın vicdanını ortaya koydu. Ve cenaze törenini kardeşlik ve barış isteminin görkemli yürüyüşüne dönüştürdü.
Gözyaşları ve derin bir acı içerisindeki kadınlar ve erkekler… Öfkeyle, cinayetin arkasındaki güçlere meydan okuyan sıkılı yumruklar…
“Yeter, bizi eksilttiğiniz!… Yeter, sözümüzü kestiğiniz!… Yeter, vicdanlarımızı susturduğunuz!…” İstanbul’da yüzbinlerin, neredeyse tüm kentlerde binlerin bazen sessizce, bazen doğrudan haykırdığı büyük insanlık talepleriydi.
Bütün bu yaşananlar gösterdi ki, Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “Türk halkı da her halk gibi, büyük bir halktır.” İnsanseverliğiyle, barışseverliğiyle, demokrasi ve ilerlemeye olan tutkusuyla büyük bir halk… Türk halkı, sadece ırkçılardan, kana susamışlardan, gericilerden, cahillerden ibaret değil. Onun aynı zamanda yüzyıllar önce büyük kardeşlik sofrası için canını vermiş olan Şeyh Bedrettin gibi, Börklüce gibi onurlu ve büyük ataları var. Zulme karşı direniş destanları yazmış Pir Sultan gibi, idam sehpasında halkların kardeşliğini haykırmış Deniz Gezmiş gibi bir geleneğin de sahibi bu halk.
İşte cinayet karşısında birleşenler bu mirasın taşıyıcısı ve elbette geleceğin demokratik ve barışsever Türkiye’sinin de kurucusu olacak Türk halkının onurlu evlatları idi. Ve onlar elbette, kendileri gibi, Anadolu’nun diğer kadim halkları ile birlikte, kardeşlik ve eşitlikle, omuz omuza bunu yapabilirler.
Rakel’in dediği gibi; yeter ki bugünle kalmayalım, bu kadarla yetinmeyelim.
Yıldız İmrek Koluaçık

Evrensel'i Takip Et