9 Mart 2007 01:00

‘Ewrên bê baran’dan sahneye düşen taşlar


Uzun bir süredir Diyarbakır’da faaliyet gösteren Raman Sanat Merkezi, Kürt kültürü ve sanatı konusunda sürdürdükleri çalışmalarında aşama kaydetmeye devam ediyorlar. Dengbejlik, Kürt folkloru alanında yaptıkları bir dizi arşiv ve derleme çalışmalarının yanında ağırlıklı olarak tiyatro ile ilgilenen sanat merkezi, daha önce sahneledikleri çok sayıda oyunun ardından şimdilerde “Ewrên bê baran” (Yağmursuz Bulutlar) isimli Kürtçe bir oyun sahneliyorlar.
Kürtçe komediye büyük ilgi
Diyarbakır Büyükşehir Tiyatro Salonu’nda geçtiğimiz günlerde sahnelenen oyun, salonu dolduran izleyicilerin büyük beğenisini kazandı. Ömer Erbil tarafından yazılan ve yönetilen oyun, gündelik yaşamdan, gerçek öykülerden yola çıkılarak kurulmuş bir komedi. Epizotlar halinde sahnelenen tek perdelik oyun, doğaçlamalarla yürüyor ve bir bakıma Diyarbakır’dan, Diyarbakır sokaklarından Kürtlerin kültürlerine, aile ve sosyal yaşamına, değişen siyasal ve kültürel yargılarına yönelik eleştiri ve iğnelemeleri içeriyor. Oyun, özellikle de göç olgusu ve sonrasında kentte uyum sorunu yaşayan yüzbinlerce insanın yüz yüze kaldıkları işsizlik, açlık sorunu, yine özellikle çocukların okul yerine, kapkaç, hırsızlık gibi alışkanlıklarının kaçınılmazlığını anlatıyor. Elbette serkeşliği, lümpenliği, bunalımları beraberinde getiren bu sorunların muhatapları, sorumluları, bakir de olsa derin ironik güce sahip Kürtçenin dilsel maharetlerinden nasibini alıyorlar. Ki, bu taşlamalar; yumuşak gibi gürünse de, vurgularda öne çıkan özelliğiyle, oyun metninde sık sık yer bularak, devasa bir kültürün bütün zenginliklerini istediği formda yeniden anlamını düzenleyerek seyirciye karışıyor. Kostümlerdeki geleneksel çizgilerde olması, yine yer yer kullanılan dilin bilerek, Türkçe aksanlı bir Kürtçe ile kullanılması da, bu “gülünç”lüğü artırdığını ve seyirciyi her dakika ayık tuttuğunu söyleyebiliriz.
Bunun en önemli örneği ise, oyunculuk yeteneğiyle seyirciyi her saniye güldürmeyi başaran Ramazan Eskin, rolünü üstlendiği Selamo karakterinde öne çıkıyor. Selamo bir şair ve şarapçı, ama budala olduğu kadar aç olan Ehmedo isimli arkadaşı da var ki, her iki arkadaşın yaşam öyküsü ve dolayısıyla sahneye yansıyan diyalogları; iki Kürdün hem tutkularını, hem aşklarını, hem de onlarla iç içe geçen kimlik, kültür, dil gibi toplumsal talepleri, yoksullukları, çıkmazları bütünlüklü bir çerçevede betimleniyor. Aynı zamanda sahne keyfi içinde düşünemediğimiz başka göndermelerin de kapısını aralıyor. Yine başka bir sahnede, demokrasi, örgütlenme, eşitlik, özgürlük kavramlarıyla yeni yeni tanışan Xaltikâ Zelê’nin (Çiğdem Çelik) kadın kimliğiyle artık kabullendiği dayak, hakaret gibi şiddete dayalı davranışları sorgularken karşılaştığı güçlükler anlatılıyor. Bu sahnenin, Bağlar semtinde yaşayan bir kadının gerçek bir öyküsünden yola çıkılarak sahnelendiğini belirttikten sonra, içerdiği diyalogların, jestler ve mimiklerin, Kürtlerin örgütlenme ve toplumsal taleplerinin ötesinde kadının toplumsal kimliği içindeki yerini, Kürdili bir versiyonla çok çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Seyircileri adeta gülmekten kıran bu sahne, izleyenlerin hafızalarında kolay kolay silinmeyeceğe benziyor. Çiğdem Çelik, Ömer Erbil, Ramazan Eskin, İlyas Dilsiz, Baki Dikenyol, Rojhan Diker ve Mehmet Sevim’in oynadığı oyun, önümüzdeki dönem sahnelenmeye devam edecek. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Ali Rıza Kılınç

Evrensel'i Takip Et