13 Şubat 2008 00:00

UZUN MESAFE


‘Özürlü olmayı kim ister’ cümlesi sıkıntı anlarında sıkça duyulan bir sözdür. Oysa son yıllarda açlık ve işsizlik kıskacındaki ‘özürsüz’ kesim için sağladığı savlanan avantajlar boyutu ile neredeyse çekim alanı haline getirilmiş ve adeta ‘biz de olmak isteriz’ çaresizliği ile buluşmuştur. Öyle ki iş özürlülere özel nüfus cüzdanı verilmesine kadar vardırılmıştır.
Özürlü birisine hangi hizmetleri öncelediği sorulduğunda muhtemelen yanıtı sağlık olacaktır. Oysa onlara verilmesi uygun görülen yeni nüfus cüzdanı sağlık konusunda ek güvenceler vermiyor. Dezavantajlı bir grup olarak eski nüfus kağıtlarının özürlü nüfus kağıtları ile değiştirilmesinin avantajları ise birçok hastalık temalı internet sitesinde ballandırıla ballandırıla anlatılmakta:
- Devlet Demir Yolları ana hat yolu trenleri ile seyahatlerde yüzde 20 indirim,
- THY ile seyahat halinde belirlenen esas doğrultusunda indirim,
- Bazı cep telefon hatlarında indirimli görüşme
- Milli Parklar, Devlet Tiyatroları, müzeler ve spor müsabakalarından ücretsiz yararlanma.
- Bazı belediyelerde iç hat otobüs, vapur vb. ulaşım hizmetlerinde indirim
2005 yılı sonlarında yürürlüğe giren “Özürlüler Veritabanı Oluşturulmasına ve Özürlülük Bilgisinin Nüfus Cüzdanında Yer Almasına Dair Yönetmelik” zamanlama boyutu ile ele alındığında GSS’nin (Genel Sağlık Sigortası) yasallaştırılma süreci ile çakıştığı görülür. Hatırlanacağı üzere GSS sonrasında yönetmeliklere havale ettiği birçok başlıkta hastalardan ek para alınmasını öngörmektedir. Hatta yasanın erken taslaklarında ‘ek teminat paketi’ tanımı ile kimi hastalıklarda özel sigorta şirketlerine ek sağlık sigortası şartı gündeme getirilmiş, TÜSİAD tarafından ise aynı başlıkla 2003 yılında bir kitapçık hazırlanmıştı. Buradan hareketle hızla özelleştirilmeye çalışılan sağlık ve sosyal güvenlik alanında özel sigorta şirketlerine özürlü bilgilerinin MERNİS veritabanı üzerinden ihbar edileceğini öngörebiliriz. Yani özel sigorta şirketlerine riskli ve maliyeti yüksek kişiler fısıldanmış olacak. Şimdi sormak isterim; organ hasarı gelişmiş bir şeker hastası veya tedavi maliyeti sosyal güvencesizler için astronomik boyutlara ulaşan bir hemofili hastasını hangi özel sağlık sigortası ek teminat paketi altında sigortalar?
GSS öncesi denemek için özürlü nüfus cüzdanı ile bir bankadan konut kredisi almaya ne dersiniz? Diyelim ki tanınız hemofili olsun. Bu kredilerde yaşam sigortası yaptırmak zorunlu. Sizce bankalar hemofili hastasına yaşam sigortası yaparlar mı? Diyelim ki yaptılar; ödemeniz gereken ödenti normal nüfus cüzdanını sahiplerinin kaç katı olur ya da çıkan yüksek meblağı ödemeye gücünüz yeter mi?
Sağlıcakla kalın ve vesikalı olmaktan uzak durun. Unutmayın; birileri sizi defalarca fişliyor; hastanede, okulda, nüfus dairelerinde ve daha nice yerlerde…

...

Hemofili hastalığı

Sünnetli toplumlarda çok eskilerden beri bilinen, Batı toplumunda ise kraliyet ailelerinde görüldükten sonra 19. yüzyılda ünlenen ve sonu tedaviden mahrum bırakılanlarda erken ölümle bitebilen bir ailesel hastalıktır hemofili. Kanda pıhtılaşma sağlayıcı maddelerin eksikliği ile ortaya çıkan ve ömür boyu devam eden bu hastalıkta çeşitli nedenlerle oluşabilecek kanamaların pıhtılaşamamasının mağduru hep erkek çocuklar olup, kadınlar sadece nesiller arasında taşıyıcıdırlar. Hastalık yalnızca erkeklerde ortaya çıktığından sünnet eski çağlarda aileler için ilk tanı aracı olmuş ve kimi zaman da doğal seleksiyonu öncelemiştir. Günümüzde ise gen teknolojisinin de devreye girmesi ile tedavi kanamalı dönemleri daha güvenli hale getirmekle birlikte maliyeti hâlâ oldukça yüksektir.
Bu hasta grubunda yerine koyma tedavilerinden de önemli olan belki de gündelik yaşamda dikkat edilecek hususlardır. Aslında bu öneriler çeşitli nedenlerle kanamaya meyilli olan tüm hastalar için geçerlidir. Sözgelimi kanı sulandırıcı ilaçlar alan kalp ve beyin hastalığı olanlar da bu önerilerden yarar görebilirler. Literatürün önerilerine gelince:
- Düzenli olarak diş bakımı (bu sayede diş çekimi ve cerrahisinden korunabilirler)
- Tüm ilaçları ağızdan ya da damar yoluyla almak. (Kas içine yapılan enjeksiyonlar kanamaya neden olabilir)
- Travmaya neden olacak durumlardan kaçınmak. (Özellikle kafa travmaları beyin kanaması açısından risk taşır. Kuşkulu kafa travmalarında faktör uygulanması ve hastanın gözlem altına alınması gereklidir)
- Hemofili hastası bebeğin yatağının alçak olması ve içi ile yanlarının süngerle döşenmesi
- Hemofilide aspirin ve diğer kanı sulandırıcı ilaçlardan uzak durulması

...

Kraliyet hastalığı

Sünnet olmanın da halleri var. Tekli hali, toplu hali, askeri hali, kirveli halini biliyorduk ama nihayetinde seçimler öncesinde sosyal güvenceli ve en sonunda yeşil hali ile de tanışmış olduk. Artık yeşil kart dahil sosyal güvenlik kurumları sünnet giderlerini karşılıyorlar. Bu konuda özel sağlık kuruluşlarına 50 YTL ödenmesi öngörülmüş. Konu ile ilgili haberler tarandığında özel kuruluşların sünnette katkı payı almaya pek meyilli olmadığı anlaşılıyor. Konunun bu boyutu ile mercek altına alınmasının gelecekte dominant din ve sağlık organizasyonu bağlamında sosyal bilimciler için önemli bir veri alanı olacağını düşünüyorum.
Anlayacağınız sünnet için hükümetçe bir teşvik fonu yaratılmış durumda ve sosyal güvencesi olmayanlar şimdilik zorunlu askerliği beklemek zorunda. Peki özürlü nüfus cüzdanı taşıyan ve sosyal güvencesi olmayıp zorunlu askerlikten muaf tutulanlar, örneğin kalıtsal hemofili hastaları ne olacak derseniz, onlar için süreç hâlâ M.S. ikinci yüzyıla ait Talmud adlı kitapta önerilenlerden farklı olmasa gerek: ‘Kardeşi sünnet sonrasında ölen kişilerin sünnet olmaması!’
Peki hep eleştirdiğiniz GGS’nın hiç mi olumlu yanı yok diyecek olursanız, burada sünnet ve kanamalı hastalıklar imdadına yetişiyor. Tarihte Kraliyet Hastalığı olarak anılan, günümüzde ise sosyal güvencesi olmayanlar için sonu ciddi kanamalara bağlı ölümle bitebilen hemofilide olası ölümlerin GSS sonrası prim ödemelerinin devletçe karşılanacağı vaadi üzerinden 18 yaş sonrasına ötelenebileceğini öngörebiliriz. Tahmin edileceği üzere sünnet hemofili gibi kanamalı hastalıklarda 18 yaş altında izlenen en sık cerrahi girişim.
Bu noktada aklıma nedense sayın başbakanımızın türban krizi öncesine ait bir beyanatı geldi: “Biz Batı’nın ilmini, sanatını almakta yarışmalıydık. Maalesef değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık.” Hal böyle olunca IMF ve Dünya Bankası’ndan ithal GSS’nin bizim hükümetimizin elinde diğer uygulanan ülkelerden farklı olarak ülkede yaşayan herkesi hemofili hastaları dahil ücretsiz sünnet güvencesine alacağını söyleyebiliriz. Ne diyelim; Batı’nın hemofili tarihinde kraldan geçilmiyorsa bizim de hemofilili sünnet çocuklarımızın şehzade elbiseleri var!
Dr. Zeki Gül

Evrensel'i Takip Et