20 Şubat 2008 00:00

Evka-2’de kar, çarşaf ve türban


Pazar sabahı kalktım, perdeleri açtım ve karla karşılaştım. Rüzgar olduğu için yere paralel uçuşuyordu kar tanecikleri… Evka-2’ye ilk geldiğimiz yıl da kar yağmıştı. Yerler buz tuttuğu için araçlar o yokuşları çıkamıyordu ve ben iki gün evde kalmıştım. Yanımızdaki komşunun oğlu kendi bahçelerine de, bizim bahçeye de kardan adam yapmıştı.
16 yıllık İzmir yaşamımda birkaç kez karla karşılaştım. Evka-2 dışında, Karşıyaka’da, Çankaya’da (İzmir’in Çankaya’sı; Ankara’dakine türban yağdıydı) ve Buca’da. Karı izlerken, Buca’daki sevgili dostum Adnan’ı düşündüm. Karı seyrederken nasıl da mutlu oluyordur. Çünkü İzmir’de en güzel kar Buca’ya yağıyor, bence.
Yere paralel de yağsa, yine de kar yağıyordu. Eski günler, karın bile “Adam gibi” yağdığı yıllar geldi gözlerimin önüne. Levent’te oturuyorduk o yıllarda. Ve kar yağınca İstanbul’un merkeziyle ilişkisi kesilirdi Levent’in. Yalnız Levent’in değil, Mecidiyeköy’ün falan da. Radyo sürekli bildirirdi, “Levent’le, Mecidiyeköy’le şehrin irtibatı kesildi,” diye.
Levent’e otobüs çıkmazdı, Barboros Bulvarı’ndan. Biz de, durakta toplanan 15-20 kişi, ellerimize sopa falan alarak Beşiktaş’a inerdik, kurtlar saldırırsa eğer onlardan kurtarmak için kendimizi. 2000’li yıllarda ise iki ayaklıları saldırıyor. İstanbul’un da, İstanbulluların da canına göz dikiyorlar. Ama dört ayaklısından korkanlar iki ayaklısına “Gık” demiyorlar. Demek “Yeni İstanbullular” ödlek oluyorlarmış. Oysa kapı gibi, Allah’ına kadar kabadayı olan, ülke içinde mangalda kül bırakmayan (Ülke dışını saymıyorum, çünkü orada süt dökmüş ev kedisi gibi oluyor) bir Kasımpaşalımız var başımızda. Yine de “Yeni İstanbullular” korkuyor, iki ayaklı kurtlardan. Vaaah benim gerçek İstanbullularım vaaah… Ne halde bırakmıştım sizi, ne hale gelmişsiniz…
Karın en güzel tarafı, bembeyaz bir çarşaf gibi pislikleri, çirkinlikleri örtmesi. Sanırım kara çarşafın amacı da bunun tersi. Kişilik noksanı olan, kadınları cinsel bir mal olarak gören bazı erkekler kadınların kara çarşaf altına girmesini isterler. Kendileri her çeşit herzeyi yerler, ama kadınların kara çarşaf altında, hamam böceği gibi gözükmesini isterler. O kadınlar da bir garip kişilikli, ses çıkarmazlar.
Türban da öyle değil mi? Türbanlılarımızın büyük bir çoğunluğu, rujlarını da sürer, tırnaklarını da boyar, ziynetlerini de takar, domuz eti yiyenlerin ürettikleri giysileri de giyer, kaşlarını-kirpiklerini boyar kendilerini güzel göstermek için. Hatta bazıları, kendi ülkesinin insanları açlıkla/sefaletle boğuştuğu günlerde, kocasının bir türlü aklanamadığı “2 trilyonluk şey”i olmasına karşın 400-500 Avroluk (Yani eski parayla 700-800 milyonluk) kırmızı tabanlı ayakkabılar giyer…
“Aman saçım gözüküp de erkekler tahrik olmasın,” diye türban takanlara sormak isterdim: “Yahu siz hiç hayatınızda kadının saçını görüp, o yüzden tahrik olan bir erkek gördünüz mü?” Keşke anketçilerimiz böyle bir araştırma yapsalar, “Kadının neresi ilginizi çeker?” diye. Şimdi bana sakın birileri, “Kuran/Muran” demesinler. Yemezler…
Saat 13… Hâlâ Evka-2’ye kar yağıyor. Ama yere paralel olarak… Evka-2’nin biraz daha üstlerinde, yani Tanrı’ya, pardon kar tanelerine daha yakın yerlerde oturan dostlarımı düşünüyorum. Ne güzel de karı seyrediyorlardır. Sevgili Mazlum olsun, Hasan Hüseyin, Asım Gönen ve Rafet… Belki de onların orada lapa lapa yağıyordur kar. Kıskanmıyor değilim onları.
Bir yandan karı izlerken, öte yandan gazete kupürlerimi elden geçiriyorum, göz atıyorum. Öylesine çok yazı konusu var ki… Örneğin, “Zina krizinin mimarı, YÖK’te 2. adam oldu” başlığı ve haberi. Hemen altında da Mersin’de kısa eteklilere saldırı. Talibanların beyni yine belden aşağı çalışıyor… AKP’lilerin Başbakanı’nın yakın dostu Futbol Federasyonu’nun başına getirilmiş. Acaba Recep Bey de Berlusconi gibi futbol takımı sahibi olacak mı? Hem zaten bir futbol geçmişi de var… Belki de “Pop yıldızı” olur. Alman basını da “Recep Tayip Erdoğan pop yıldızı gibi” diye yorum yapmamış mıydı?
Kar yağıyor. Bir kara göz atıyorum, bir de kupürlere. Kar güzel de, kupürlerdeki çirkin. Recep Bey’in bir yakın dostu, rüşvetten yargılanıyormuş. Rüşvet değil canım bu, bahşiştir. Beyefendinin çocuklarının eğitim masraflarını da, yoksul çocuklarına yapıldığı gibi üstlenmemiş miydi o zat?
Alnında “Naylon fatura” şaibesi bulunan AKP’lilerin sevgili Bakanı Kemal Unakıtan’ı da Meclis’te kurtarmaya soyunmuşlar… 500 kişinin önünde değil, 75 milyonun önünde aklanmalı Kemal Unakıtan, Recep Erdoğan, Abdullah Gül. Gerisi lâf-ı güzaf… Birileri, AKP yalakaları, yağdanlık yazıcılar bu AKP takımına Kuran’daki Mü’minun Suresi’nin 8. ayeti ile Hacc Suresi’nin 51. ayetini bir zahmet öğretsinler. Hani hiç olmazsa “Öteki Dünya”yı düşünsünler diye. Ama galiba onlar da benim gibi “Öteki Dünya”yı sallamıyorlar. Eğer ciddiye alsalardı, inandıkları Kuran’a uyarlardı.
Evka-2’ye kar yağıyor… Ve Türkiye üzerine de lapa lapa yağıyor. Skandallar, rezillikler birbiri arkasına patlıyor… Kastamonu’da Çatalhöyük köyünde vatandaşın bağışladığı arsaya 550 milyar liraya (Eski TL) sağlık ocağı yapılıyor. İnşaat 9 yıl sürüyor. Yapım bitiyor ve üstün zekâlı Türk bürokratlar, böyle bir sağlık ocağına gereksinim olmadığını fark ediyorlar. Bina 2 yıldır boşmuş. Neyse, “Tripleks Ahır” olarak kullanırlar. Sonra da asil ve necip, mutena ve müstesna yöneticilerimiz gaz verirler halkımıza: “Biz yelkenlerini bile atlastan yapan bir ırkın ahfadı olduğumuz için ahırlarımızı bile tripleks yaparız…”
Kar yağıyor Evka-2’ye… Ve bu kar yağışını izlerken AKP’lilerin Başbakanı bana pirzola yediriyor. Bilirsiniz bir kahkaha üç dilim pirzolaya bedelmiş… Gazetenin başlığı şöyle: “Uysal koyun değiliz…” Bay Recep söylemiş. George W. Bush aklıma geldi ve pirzolaları götürdüm. Sağolasın Recep T.Erdoğan…
Kar yağıyor bizim Evka-2’ye… Biri Londra’dan, biri İzmir’den 2 neşeli haberle bitirmek istiyorum yazımı… Londra’da bir yerel TV’de, “İslami Biri Bizi Gözetliyor Programı” başlamış. Ateistler, Hıristiyanlar falan katılıyormuş. Yakında olaya “İslami seks”i de sokarlar… İzmir’de ise, önünü kestiği kişilere kendini polis olarak tanıtan kişi, “Kurtulman için abdest alman gerekiyor,” deyip, mağdur abdest alırken paralarını çalıp, gidiyormuş… Böyle koyunlar var olduğu sürece, bu ülkede kurtlar ya da tilkiler tükenmez…
Kar yağıyor Evka-2’ye. Ama Türkiye’ye lapa lapa yağıyor…
Bülent Habora

Evrensel'i Takip Et