21 Şubat 2008 00:00

EMEK GÜNLÜĞÜ


Artık gün geçmeden ölüm haberi alıyoruz Tuzla tersanelerinden. Ölüm değil, seri cinayetler işleniyor artık. Çalışma Bakanı’na göre ise sanayileşen her ülkenin sorunu. “Denetledim” diyor Bakan Bey, Tuzla tersanelerini. Arkasından, denetlediği tersaneden geliyor işçinin ölüm haberi. Buna ne diyeceksin, demeye kalmadan bir yenisi daha... Daha nereye kadar bu zamansız ölümler, nereye kadar gidecek işçi ölümleri?
Daha iki gün önce, gencecik bir beden daha tersane patronlarının kâr hırsına kurban gitti. Geçen cuma Çalışma Bakanı, DİSK genel kurulunda konuşuyor. “Ben protokol konuşması yapmaya gelmedim, ezberimi bozuyorum, sizlerle sorunları tartışıyoruz” diyor. ‘Tersaneler ne olacak, ne zaman duracak iş cinayetleri’ diye bağırıyor delegeler. Ağzından zoraki çıkıyor, “Denetliyoruz” diyor, “Müfettişler çalışmaya devam ediyor”...
Ölümler devam ediyor, cinayetler devam ediyor. ‘Gemi patronları kusurluysa, hataları olursa, acırsam namerdim’ diyor Bakan Bey, kabadayıca. Buyrun Bakan Bey; size iki ölüm, iki cinayet daha, acımayın bakalım, acırsanız namertsiniz! Bunu ben söylemiyorum, siz 400 delegenin karşısında, basının önünde kendiniz söylediniz, ben değil. Böyle değilseniz, gereğini yapın; yapın ki ölümler, cinayetler dursun. Şöyle bir düşünün Bakan Bey, gitmek var, dönmek yok. Düşüyorsunuz denize, iki gün sonra buluyorlar sizi, asıyorlar geminin güvertesine. Savcı geç geliyor, köpekler saldırıyor bedeninize, vahşet demek bile az geliyor böyle bir manzara karşısında.
Altı üstü üç kuruş, altı üstü asgari ücret, bir kiraya bilye yetmiyor! Sigorta yok, ölümler kayıt dışı, kan parası ödeniyor, almak zorunda kalıyor geridekiler çaresiz. Bir ölüm, bir iş cinayeti geridekilere miras kalıyor. Sayın Bakan konuşurken, ‘Ben Anadolu çocuğuyum’ diyor; saçlarınız jöleli, parlıyor. Etrafınızda korumalar var, bilmem kaç bin YTL maaş alıyorlar; sizinkini saymıyoruz, koca bakana ne aldığını sormak bize ne hacet!..
Ama ölenler de Anadolu çocuğu, bırakın iyi ücret almayı, kafada baret yok, iskelede emniyet kemeri... Baret kaç para ya da emniyet kemeri kaça, yıpranmış elektrik kablosunun metresi kaça? Almıyorlar patronlar iş güvenliğini, iş güvenliği hacetlerini. Nasıl olsa, ölenin arkasından yenisi gelecek. Zorluk çekmiyorlar, ölenin yerine yenisini bulmak için zorbalar. Kapıda milyonlar aç ve açıkta dururken, işsizken, kolay yeni bir köleyi bulmak. O nasırlı ve hünerli ellerde şekillenen, çiçekler ve törenlerle medarı iftar olarak denize indirilen, gemiler, yatlar, tekneler mezar oluyor genç bedenlere. Başbakan ne düşünüyor, Bakan ne düşünüyor acaba? AKP ve MHP tersane patronu vekiller ne düşünüyorlar?.. Taşeronluk ahtapot gibi sarmış tersaneleri, taşeronun taşeronu var. Bakan itiraf ediyor, ‘almış yürümüş taşeronluk, kayıt dışı çalışma’... Sadece özel sektörde değil, kamu işletmelerinde yaşanıyor taşeronluk.
Taşeronluk demek açlık demek, kayıt dışı demek; taşeronluk ölüm demek. Öyleyse taşeronluktan başlayın işe; iktidar sizsiniz, sizin, elinizde iktidar! Önce Tuzla’dan başlayın, yasaklayın taşeronluğu, kurutun taşeronluğu, durdurun ölümleri! Her işçiye iş güvencesi, işçi sağlığı güvenliği başlasın tersanelerde. Ölümler karşısında sessiz kalmasın savcılar, yargıçlar!.. Çünkü her ölüm bir cinayet, taammüden adam öldürüyorlar Tuzla’nın patronları. Yarın bir yenisi olmadan, dursun ölümler, dursun bu cinayetler!
DİSK, 13. Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi geçen hafta. Yeniden ayağa kalkış çağrısı var tüm kararların arkasında. İşte Tuzla, kalkılacaksa ayağa buradan başlamalı, iş cinayetlerine ve taşeronluğa karşı buradan başlamalı işe. Örgütlemeli her tersaneyi, her işçiyi katmalı bu mücadeleye. Tersane işçileri kazanırsa işçi sınıfı kazanır, tersane işçileri kazanırsa emek mücadelesi kazanır. Tersane işçileri kazanırsa sendika büyür, yeniden ayağa kalkar. Onun için buradan başlamalı işe, buradan koyulmalı mücadeleye. Ölümleri ve cinayetleri buradan durdurmaya başlayalım, gemiler mezar olmasın tersane işçilerine!..
Seyit Aslan

Evrensel'i Takip Et