2 Mart 2008 00:00
ÖZGÜRLÜK
Önceki akşam Fransız arkadaşım telefon etti, hemen televizyonu açmamı söyledi. Bir Fransız televizyon kanalı Afganistanın bir yerinde devriye gezen Amerikalı askerlerin sokakta tesadüfen Bin Ladini yakaladıklarını, o ana ilişkin canlı görüntülerle izleyicilere duyuruyormuş. İzleyebildiğim tüm yerli ve yabancı kanallarda dolaştım; hiç birinde bu haber yer almıyordu. Arkadaşımı aradım, bu habere rastlayamadığımı söyledim. Onlar da diğer kanallarda gezinmişler ve konuya ilişkin haber, bilgi, açıklama ya da yoruma rastlayamamışlar. Ancak haberi veren Fransız kanalı canlı görüntülerle yayına devam ediyormuş. Üstelik, Fransanın önemli siyaset yorumcuları, gazetecileri, terörizm bilginleri canlı yayına katılarak yorumlar yapıyorlarmış; yorumlar saatlerce devam etti. Gerçek olmayan haber üzerine kuşku duymaksızın, araştırmaksızın gerçekçi yorumlar yapan, yapmaya hazır ciddi, önemli kişiler Arkadaşım ve benim de tanıdığım arkadaşları skandal diye hop oturup hop kalkıyorlardı.
Ertesi gün Fransız kaynaklarına ulaşır, kendimi Fransızların yerine koyar ve bir değerlendirme yapıp arkadaşıma olayla ilgili görüşümü bildiririm, diye düşündüm.
Ertesi gün, yani bu sabah, günlük gazetelerdeki haberleri okumakla başladım işe.
Sınır ötesi kara harekatı sona ermişti ve birlikler geri çekiliyorlardı.
Ciddi ve önemli kişiler gerçek haber üzerine gerçekçi buldukları yorumlar yapıyorlardı. Her biri diğerinden farklı düşünceye dayanan ama yorumcusuna göre gerçekçi olan açıklamaların hemen hiç birinde silahların susması için acilen ne yapılması gerektiğine, şimdilik değinilmiyordu.
Beklenmedik bir anda beklenmedik biçimde gerçekleşen durum, belli ki ciddi ve önemli kişileri de düşünce alanında hazırlıksız yakalamıştı. Harekat on gün sonra bitseydi (anlaşılan alıştırılmak istendiğimiz bu varsayıma göre düşünceler oluşuyordu) sanırım söylenenler de farklı olacaktı.
Günün diğer haberleri ise daha da düşündürücüydü. Anayasa değişikliğinin hemen ardından, türbanlı öğrenciler kendilerini üniversiteye almayan rektörler hakkında eğitim hakkını, din ve vicdan özgürlüğünü engellemek ve ayırımcılık yapmak suçlamasıyla ; bazı kurumlar, bu arada CHP, rektörlere türbanlı öğrencilerin üniversiteye girebilmelerinde engel kalmadığını bildiren YÖK Başkanı hakkında halkı kanunsuzluğa tahrik ve görevi kötüye kullanma suçlamasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Anayasa değişikliğini farklı anlayanlar, karşı anlayıştakilerin yargılanmasını istiyorlardı. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı da, türbanlı öğrencileri üniversiteye almayan rektörleri eleştiren açıklamaları nedeniyle ve adil yargılamayı engellemeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle cezalandırılması istenenlerdendi. Haberler arasında, bir ceza mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararını yayınlayan Agos gazetesi imtiyaz sahibi hakkında da adil yargılamayı engellemeye teşebbüsten yürüyen yargılama var. Devam ediyorum, Milli Eğitim Bakanı, YÖK eski başkanı hakkında söylediği bir söz nedeniyle yasal sürecin başlatılması için talimat vermiş. Başbakanın hoşlanmadığı sözleri söyleyenler hakkında tazminat davaları açtığını hatırlayalım. Bülent Ersoy hakkında da söylediği sözler nedeniyle halkı askerlikten soğutmak gerekçesiyle soruşturma yürütülüyor.
Özetle, Anayasa bir konuda yasal düzenleme getiriyor. O düzenlemeyi öyle yorumlayanlar böyle yorumlayanların, böyle yorumlayanlar öyle yorumlayanların cezalandırılarak hapse mahkum olmaları için kolları sıvıyorlar.
Başbakan, bazı bakanlar söz söyleyenlerin tazminata mahkum olması için dava açıyorlar. Savcılar söylenen sözlerde suç unsuru buluveriyorlar.
Kararı yargı verecek, diyebiliriz. Ancak, son yıllarda sayıları giderek artan sayıda yargıç ve savcının kendilerini devleti, cumhuriyeti, laikliği korumakla görevli gördükleri yolunda kanaat yerleşiyor. Öyle ise, yargı birbirlerinin cezalandırmasını isteyenlerden hangilerinin görüşlerini haklı bulursa devlet, cumhuriyet, laiklik korunmuş olacak ? Hangi sözleri söylersek, devlete, cumhuriyete, laikliğe karşı suç işlemiş olacağız?
Fransız arkadaşıma telefon edip ne oldu ? diye soramadım. Oralarda insanlar sözleri nedeniyle hapsi boylamadıkları için skandal deyip, o sözcüğe siyasi yorum da getireceklerdi. Ama ardından bana soracaklardı:
Neyin neresindesiniz ?
Yücel Sayman
Evrensel'i Takip Et