30 Ağustos 2008 00:00
GÜNCEL
Devir teslim töreninde Kara Kuvvetleri Komutanlığını Orgeneral İlker Başbuğdan devralan Orgeneral Işık Koşaner, yaptığı konuşmada ilginç şeyler söyledi. Diğer söylediklerini de ayrıca tartışmak gerekir. Fakat, Ergenekonun jandarma ve TSK ile ilgisi konusundaki yazılanlara ve sorulara cevaben olduğunu sandığımız aşağıdaki sözleri, yeni bir tartışma başlatacak nitelikte.
Orgeneral Işık Koşaner şöyle diyor: Ancak, münferit olayların bazı çevrelerce derhal teşkilatın tümüne teşmil edilerek teşkilatın suçlu gibi gösterilmesi ve hayali senaryolar üretilerek bu yüce kurumun bütünü ile hedef alınması, canları ve kanları pahasına emniyetin, asayişin ve halkımızın güvenliğinin sağlanmasına çalışan jandarma teşkilatımızın güzide mensuplarını derinden yaralamakta ve rencide etmektedir.
Orgeneral Koşaner, Ergenekon davasında yargılanan sanıkların bir kısmının asker ve jandarma teşkilatına mensup olmasının münferit olduğunu söylüyor. Olabilir. Gerçekten de bazı askerler mensubu oldukları teşkilat onaylamadığı halde bu tür gizli örgütler içinde yer alabilir. Fakat, bu durumda teşkilatın; yani TSK ve Jandarma Komutanlığının tutumu ne olmalıdır? Yasalara göre derhal bu kişiler hakkında soruşturma açmaları ve yargılanmalarını sağlamaları gerekir. Yargılanacak kadar delil bulamasalar dahi, her zaman işlettikleri disiplin suçu gerekçesi ile YAŞta teşkilattan tasfiye edilmeleri gerekir.
Peki, Ergenekon davası sanığı olan ya da bu davada ismi geçenlere bu prosedür uygulandı mı? İşte birkaçı:
Veli Küçük, Susurluk davasında en çok adı geçen subaydı. Komutanı soruşturma izni vermedi. Albaylıktan generalliğe terfi ettirildi.
Cafer Tayyar Çağlayan, Yeşilyurt köylülerine dışkı yedirdiği iddiası ile suçlandı. AİHM Türkiyeyi bu nedenle mahkum etti. Terfi ederek emekli oldu. Emeklilikten sonra büyük bir holdingde güvenlik sorumlusu olarak çalıştı.
Türkiyenin yine AİHMde mahkum olduğu Yüksekova Çetesi davasında adı geçen Albay Hamdi Poyraz, emekli olduğunda Harp Akademisi komutanlığı yapıyordu. Mehmet Emin Yurdakul da bu davadan ceza almadan kurtuldu.
Hikmet Köksal adı, Asayiş Bölge komutanlığı yaptığı sırada meydana gelen olaylar yüzünden bir iddianamenin de konusu olmuştu. PKK itirafçılarının yargılandığı Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada Köksalın da adı geçiyordu; Köksal da terfi ederek emekli oldu.
İsmi Veli Küçük kadar bilinen diğer bir asker, Albay Arif Doğandı. Ergenekona kadar hakkında pek çok iddia basına yansıdı ama ancak emekli olduktan yıllar sonra bu iddialar hakkında soruşturma başlatılabildi.
Kamu görevlilerini yola getirmek için sağa sola bomba attırdığını anlatan Em. Korg. Altay Tokat, Yeşil lakaplı itirafçı ile makamında görüşen Em. Org. Necati Özgen ya da Yüksekova Çetesi ifadelerinde adına rastladığımız Hasan Kundakçı, Susurluk soruşturmasında TBMM Araştırma Komisyonuna çağrılan Teoman Koman gibi isimlerle bu sayıyı artırmak mümkün.
Bu kişiler subaylar. Daha alt düzeydeki subaylar ve astsubayları yazmadık.
Bu kadar çok isim münferit kelimesi ile açıklanabilir mi?
Tamam. Münferit dedik. Neden hiçbiri hakkında soruşturma açılmadı; hatta, korundular ve terfi ettirilerek adeta ödüllendirildiler?..
Sadece bir meslektaş dayanışması mı, yoksa teşmil meselesi mi?
*Kapsam
Kamil Tekin Sürek
Evrensel'i Takip Et