21 Eylül 2008 00:00
MERCEK
AKP hükümetinin sözcüleri, uluslararası mali-finansal krize ilişkin açıklamalarında krize karşı hazırlıklıyız-kriz bizi fazla etkilemeyecektir söylemini sürdürüyorlar. Bu sadece bir ikiyüzlülüğe işaret etmiyor. Uluslararası sermayenin bu en pervasız işbirlikçileri, dünyanın en büyük ve önemli ulusal iktisadi sistemlerini etkileyerek bir tür domino taşı hareketiyle uluslararası özellik kazanan bir gelişmenin Türkiyeyi daha ağır şekilde etki altına alacağını bilmiyor olamazlar. Dünyada hızla ivme kazanarak üretici sektörü etkileyecek yönde tehdit edici göstergeleriyle kendinden 1929 sonrasının en önemli krizi şeklinde söz ettiren bu ekonomik gelişmenin, Türkiyenin ekonomiden sorumlu İngiliz ekolünden bakanının açıklamasıyla ekonomik buhranın Türkiyeyi alabora etme olasılığının hayli yüksek olduğunu onlar da biliyorlar.
Buna rağmen rahat görünmeye çalışmaları sadece halk kitleleri içinde olacaklardan önce sermaye kesimleri içinde bir panik durumunu engelleme istekleriyle ilgili görülmemelidir. Onların bununla birlikte -bunu önemsiyorlar elbette- yürürlüğe koydukları ve daha da ağırlaştıracaklarının işaretlerini verdikleri ekonomik-sosyal politika ve programa güvendikleri görülmelidir. Sermaye yararına ve işçi sınıfıyla tüm emekçilere karşı daha ağır yaptırımlar kapıdadır: Henüz satamadıkları kamu işletmelerini hızla özelleştirmek, sağlık, eğitim ve belediye hizmetlerini tümüyle paralı hale getirerek sermaye ve yönetici üst bürokrasi için yeni kaynak yaratmak; işçi ücretlerini ve alt kademelerdeki tüm kamu çalışanı emekçilerin ücret ve maaşlarını düşürmek; çalışma süresini gün ve saat olarak artırmaya çalışmak; İşsizlik fonunda birikmiş emekçi parasına el koymak; elektrikte olduğu gibi tüm diğer kullanım araçları ve gıda ürünleri başta tüm ihtiyaç maddelerine yeni ve yüksek oranlı zamlar yapmak; bu yaptırımlardan bazıları olacaktır. Böylece sermayenin muhtemel büyük krizinin tüm yükünü işçi sınıfı ve emekçi kesimlere yıkmaya çalışacaklardır.
İşçi ve tüm yoksulların; tüm halk kesimlerinin bu tehdidi görmeleri; ileri işçi-emekçi-gençlik ve aydın kesimlerinin bu doğrultuda halk kitlelerini uyarmaları büyük önem taşımaktadır. Bugün yürürlükte olanın da üzerine gelerek büyük tahribatlara ve yıkımlara yol açacak hükümet ve sermayenin bu saldırı programı kabul edilemez, ülke çıkarları vb. söylemler yönünde ona boyun eğilemez. Krizin faturasının emekçilere kesilmesini reddederek, krizin yükünü onun sorumlularının taşımasını sağlamak üzere mücadele bugünden örülmelidir. Yeni zamların yapılmaması, elektriğe (yüzde 55) ve doğal gaza yapılan yüksek oranlı zamların geri alınması; özelleştirmelerin durdurulması, işten atmalara son verilmesi, ücret ve maaş düşürme politikasının son bulması, çalışma süresinin uzatılması çabalarından geri durulması ve iş saatlerinin kısaltılması; işçi ve emekçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerle biriktirilmiş fonların sahiplerine derhal geri ödenmesi; kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik çalışmaların durdurulması; dış ve iç borç ödemelerinin durdurulması; küçük üreticinin iflasına yol açan yüksek gübre-mazot-ilaç gibi girdi fiyatlarının düşürülmesi, üreticiye faizsiz kredi sağlanması; Kamu hizmetlerinin karşılıksız-parasız olarak görülmesi, açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşamaya mahkum bırakılmış tüm emekçilere insanca yaşanabilecek düzeyde devlet yardımı sağlanması, işyerlerinde doktor ve sağlık ekibi bulundurulması ve tüm bunlar için gerekli kaynağın son yıllarda büyük kârlar sağladıklarını açıklayan sermaye çevreleriyle hazinemiz dövizle dolu açıklamaları yapan hükümet tarafından karşılanması için mücadele yükseltilmelidir. Olası ağır iktisadi-sosyal saldırılara karşı ancak böyle durulabilir.
A. Cihan Soylu
Evrensel'i Takip Et