28 Ağustos 2009 00:00

DURUM

Genelkurmay partisi, “Kürt Açılımı” konusunda talep edilen ve beklenen açıklamasını yaptı. Başta hükümet partisi AKP olmak üzere, ana muhalefet partisi CHP ve MHP, yapılan açıklamanın içeriği ile “mutabık” olduklarını bir kez daha ilan ettiler.

Paylaş

Genelkurmay partisi, “Kürt Açılımı” konusunda talep edilen ve beklenen açıklamasını yaptı. Başta hükümet partisi AKP olmak üzere, ana muhalefet partisi CHP ve MHP, yapılan açıklamanın içeriği ile “mutabık” olduklarını bir kez daha ilan ettiler.
Başbuğ, bu açıklamanın ana hatlarını zaten Ergenekoncuları savunmak için yaptığı son toplantıda ortaya koymuştu. Bir bölümü de MGK açıklamasına yansımıştı. Şimdi “yol ve yöntemi” de işin içine katmış bulunuyor. Öyle anlaşılıyor ki, tartışmalar da “askeri nizama” göre yapılacak!
Genelkurmay partisinin diğer partilerden önemli bir farkı var; bu partinin elinde silahı, arkasında ordusu var. Seçimlere de katılmıyor, bu nedenle oy kaygısı da yok. Çünkü o, ülkenin temel meseleleri söz konusu olduğunda, hep birinci dereceden yetkili ve sorumlu.
Durum böyle olunca, diğer partilere, hükümetlere, devlet kurumlarına, Meclis’e gerek var mı? Aslında gerek yok ama mecburen böyle idare etmek zorundalar. Çünkü “konjonktür” darbe yapmaya müsait değil. İşi şimdilik provokasyonlarla filan idare ediyorlar, e-muhtıralar yayınlıyorlar, bu da işlerini görüyor.
Peki yapılan açıklama, AKP Hükümeti’nin bir türlü açıklayamadığı “açılım paketinden” özünde farklı bir yan taşıyor mu? Taşımıyor.
Zaten Erdoğan, ikide bir tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek vatan edebiyatına sarılıyordu. Bundan sonra herhalde daha sıkı sarılır.
Ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, bizce önceden de malum olan, ancak geniş çevrelerde beklenti ve umut yaratan “açılımın” sınırları ve çizgileri bir kez daha netleşti, “milli mutabakat” tazelendi.
Bu “kırmızı çizgiler” içerisinde kalan; onun sınırlarını zorlamak bir yana, bu sınırları zorladığı izlenimi yaratan herhangi bir adım atılmayacak. Bireysel bazı kültürel haklar, dilde bazı rahatlamalar, göstermelik jestler, bu açılımın esasını oluşturacak.
Tillo’ya Tillo denilecek, Dersim Spor kurulacak, Anayasa ve yasalarda yer almayacak pratik uygulamalar yapılacak vb... Bütün bunlardan sonra umulan ne? Umulan şu; “teröristler tecrit edilecek”, halk kazanılacak. Yani şu malum taktik, farklı bir ambalajla yürürlüğe konmuş olacak ve bunun Kürtlerin mücadelesini bitirmesi sağlanacak!
Devletin ve onun etrafında toplanmış olan “sivil” partilerin programları, “açılımları” böyle. Peki ama Kürtler ne istiyor?
Onların “kırmızı çizgileri” yok mu? Yönetsel özerklik, anadilde eğitim, eşit yasal ve anayasal haklar, ülkede demokrasinin egemen olması, genel bir af, iç yaşantılarını engelsiz düzenlemek, ülkenin eşit ve saygı gören vatandaşları olmak. Statükocuların “kırmızı çizgileri” bu talepleri karşılıyor mu? Hadi bırakalım hepsini, bu temel taleplerden birisini karşılıyor mu?
Karşılamadığı apaçık ortada. O zaman Kürtlerin mücadeleden vazgeçmek için herhangi bir nedenleri bulunuyor mu? Bulunmadığı görülüyor.
Ama sadece Kürtler için değil, Türkler için de şu gerçek daha bir açıklık ve netlikle gözle görülür hale gelmiş bulunuyor: Ülkede bir demokrasi sorunu var ve siyasi demokrasiye karşı çıkan güçler, Türkleri ve onlardan birkaç kat daha fazla olmak üzere Kürtleri, özgür ve uygar vatandaşlar sınıfına koymuyor, onları güdülecek sürü olarak görüyor. Türklerin ve Kürtlerin bu despotizme karşı ortak mücadele etmeleri için daha büyük bir neden var mı? Demokratik cumhuriyeti sadece Kürtler mi talep etmeli ve onun için mücadele yürütmeli?..
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Kriz can simidi lokavt tehdit oldu

SONRAKİ HABER

Alevilerden çözüm çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...