UZUN MESAFE

Bir varmış, bir yokmuş. Ahir zaman içinde bir devlet varmış. O devletin okullarından birisinde iki çocuk okurmuş. İyi anlaşırlarmış. Yıllardan 2009, mevsimlerden yazmış. Matematikleri iyiymiş. Ev ödevlerini birlikte yaparlarmış. Sorulardan birisi kahramanlarına kira, yakacak, telefon, su, elektrik ödemelerinden artan para kalıp kalmadığına dairmiş. Soruyu ikisi de doğru yanıtlamışlar.
İşte o akşam içlerinden birbirlerinden habersiz babalarına maaşlarını sormayı geçirmişler. Ama ikisinin de babası meğer nöbetçi imiş. Babaları aynı hastanede çalıyormuş. Yine mi nöbet demişler iç geçirerek. Birisinin babası doktor diğerinin ise taşeron firmasında tıbbi sekretermiş.
Ama meraklarını gidermekten vazgeçmemişler. Dedik ya ahir zaman çocukları bunlar; bilgisayar ve internet ne güne duruyor ki? İkisi de önce Sağlık Bakanlığı sitesine ulaşıp sonrasında diğer sitelerden sağlıkçıların maaş haberlerinin izini sürmüşler. Önce babalarının sonra da arkadaşların babalarının gelirlerine göz atmışlar.
Ve fark etmişler ki devletin ahir zaman hükmedenleri iki dünya vaat ediyor kendilerine. Önce aynı hastanede çalışsalar da babalarının eşitsizlendiğini öğrenmişler. Sonra da babalardan doktor olanın şimdilik devlet memuru, diğerinin ise bir taşeronun düşük ücretli çalışanı olduğunu fark etmişler.
Bu kadar gerçeklik çocuklar için yeter diyorsanız bilgisayar faresini bu çocukların elinden alıp yola siz koyulmaya ne dersiniz? Evet, en azından Evrensel okurları bu sorunların uzağında değil. Ama okur olmanın olası edilgenliğinden sıyrılmak adına bu çağrıma uymaya ne dersiniz?
Devletin Sağlık Bakanlığı emrediyor:
- Bundan sonra sağlık kuruluşlarındaki taşeron firmaların çalışanlarına asgari ücretten fazla maaş vermeleri yasaklanmıştır. (1)
- Yetmedi asgari ücretten fazla alanların maaşları düşürülecektir. (2)
- Yetmedi kaç kişi çalıştıracaklarına da biz karar veririz, fazlası işten atılacaktır. (3)
Ve aynı Sağlık Bakanlığı vehmediyor:
- Doktorlar tam gün yasası sonrası daha fazla para kazanacak! (4)
İnandınız mı ya da nasıl mı? Mesai sonrası sırf kendi hastanesi değil tüm diğer kamu hastanelerinde gereğinde sabaha kadar pestili çıkıncaya kadar çalışarak: Yani limon satmak gibi bir şey!
Dönelim masalımıza. Ahir zaman hükmedenleri sık sık sorarmış halkına; ‘kırk katır mı, kırk satır mı’ diye. Misal hâlâ demokratik açılamadığı bir bölgesine;
- ‘Sizin oralarda yaşam ucuz, asgari ücreti sizin şehirlerde daha da düşüreceğiz.’ (5)
Veya bir Küçük Amerika edası ile döneminin bakanına;
- “Sizi kendi Çin’imiz yapacağız” dedirtirmiş. (6)
Hükmedenlerin başbakanı gerek geçmişte belediye başkanlığı döneminde gerekse başbakanlığı döneminde kendi halkına ve muhtemelen demokratik açılamadıklarına İstanbul şehri için vize koymayı savunurken, aynı İstanbul’da Suriye ile vizeyi kaldırdıklarını muştularmış. (7)
İşte o hükmedenler arife günü bir bayram hediyesi daha sunmuşlar! Ve demişler ki tez elden yeşil kartlı yoksullar dahil tüm halka duyurula ve bundan böyle her doktora muayene olunduğunda cepten ek para ödene:
- Aile hekimliği ve sağlık ocaklarında 2 lira. (8)
- Hastanelerde 8 lira. (9)
- Özel sağlık kuruluşlarında 15 lira. (10)
Tüm bunların ardından hükümet sağlık alanındaki uygulamalarını oya tahvil edebiliyorsa bize de masalı mutlu sonla bitirmek düşer: Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine

---

Cep doktoru
Bayramlar eskiyi hatırlatır. Büyükler, dostlar ziyaret edilir. Ben de her bayram yitirdiklerimin kitaplarına göz atarım nedense. Bugün sizler için babamın kütüphanesinden sağlıkla ilgili bir kitabı seçtim; “Cep Doktoru”. Kitabı Cilavuz Köy Enstitüsü dördüncü sınıfında iken 1942 ikinci teşrinde almış.
Bir kitap yeniden nasıl güncellenir öğrenmiş oldum. Yani babalar çocuklarına öldükten sonra da öğretmeye devam ediyorlar. Sayfaları karıştırdıkça yetmişli yılların ortalarına kadar sağlıkla ilgili gazete kesiklerini eklediğini fark ettim. Zaman içinde neler mi eklemiş:
- Beslenme
- Baş ağrısı
- Saçlar neden ağarır?
- Göz hastalıklarından Ambliopi
- Çamur banyoları
- Yüksek Tansiyon
- Kadın sağlığı ve menapoz
Sağlıcakla kalın!
DR.ZEKİ GÜL