24 Eylül 2009 00:00

Tutuklu KESK’li kadınlar bayramı cezaevinde geçirdi

KESK üye ve yöneticilerine yönelik operasyonun üzerinden neredeyse dört ay geçti. Ev ve sendika baskınları, gözaltına alınma ve tutuklanma süreçlerinde yaşanan birçok hukuksuzluk hâlâ akıllarda.

Paylaş

KESK üye ve yöneticilerine yönelik operasyonun üzerinden neredeyse dört ay geçti. Ev ve sendika baskınları, gözaltına alınma ve tutuklanma süreçlerinde yaşanan birçok hukuksuzluk hâlâ akıllarda. Bu süreçte dikkat çeken noktalardan biri de, gözaltına alınan ve tutuklananlar arasında KESK ve Eğitim Sen eski ve yeni kadın sekreterleri ile sendikaların kadın çalışmaları ile özdeşleşmiş isimlerinin önemli bir çoğunluk oluşturmasıydı. Yapılan aramalarda da, sendikaların kadın çalışmalarına ve bu konudaki dokümanlara el konulmuştu. Kadın emekçilerin sendikalardaki mücadeleye daha aktif katılmaları ve işyerlerinde kadın olmaktan kaynaklanan sorunların çözülmesi için uzun zamandır mücadele eden KESK’li kadınlar, bayramı da cezaevinde geçirdiler.
28 Mayıs sabahı saat beşte çalınmıştı kapılar. Evlere giren jandarmalar saatler boyunca evlerde aramalar yapmış, en ufak bir gazete resmi bile delil oluşturabilir diye toplanmıştı. Evlerde aramalar yapıldıktan sonra bu da yetmemiş, öğretmenler “görevliler” eşliğinde okullarına götürülüp okul dolaplarında aramaya devam edilmişti. KESK’liler bu yaşananları meslektaşlarının, komşularının, öğrencilerinin ve velilerinin gözünde “suçlu” gösterilme çabası olarak yorumladılar.
‘OĞLUM, YARIN GÖRÜŞÜRÜZ’
Demokratik Açılım’ın sendika üye ve yöneticileri ile onların ailelerine uğramadığı açık. İzmir Eğitim Sen 5 No’lu Şube Üyesi Süeda Demir, önce eşinin, arkasından da kendisinin gözaltına alındığı üç ev baskınını anlattığı mektubunda şöyle diyor: “Geçmişte bu ülkede gözaltında neler yapıldığını duymuştum. Dört gün nasıl geçti bilmiyorum. Anti depresan almaya başladım, uyku uyuyamıyordum. Buca Kırıklar Karakolu’nda tutuluyordu arkadaşlar, dördüncü günün sonunda adliyede mahkemeye çıkarıldılar, ben de arkadaşlarla birlikte gün boyu bahçede bekledim. Bu arada oğlumun kaygı düzeyi yükselmiş, babasını özlüyordu.” Demir’in eşi serbest bırakıldı, ancak daha sonra yapılan iki ev baskınından sonra kendisi tutuklandı. Demir, daha önce beyin ameliyatı olmuştu, strese ve yorgunluğa dayanamıyordu. Son yapılan ev araması için zil çaldığında ise oğlunun bir yıldır hazırlandığı tiyatro gösterisini izlemek için heyecanla bekliyordu. Bir gün gözaltında tutulup bırakılacağını düşünmüş, “Yarın görüşürüz” diyerek ayrılmıştı oğlundan. Süeda Demir, oğlunun yanına dönemedi, hâlâ Bergama M Tipi Çocuk ve Kadın Tutukevi’nde bulunuyor.
Demir mektubunda, oğlunun yaşadığı zorluğu anlatıyor ve “Oğlum babası ile kaldı. Ve psikolojik tedaviye gidiyor. Üst üste yaşadığı üç ev baskını kaygı düzeyini yükseltmiş ve travma yaşıyor” diyor.
‘KÖTÜ BİR ŞEY YAPMADIĞINIZI BİLİYORUM, AMA…’
BES Gümrük İşyeri Temsilcisi Meryem Çağ da, Bergama M tipi Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde. Çağ’ın 14 Temmuz’da cezaevinden yazdığı mektup da yaşananlardan çocukların nasıl etkilendiğini çok açık biçimde gözler önüne seriyor. Çağ’ın 9 yaşındaki kızı Zilan, evlerinin arandığı gün “Çabuk gelin” diyerek ayrılmış anne ve babasından.
Çağ, kızı Zilan’ın odasından hikaye kitapları ve çizgi filmlerin, oyuncakların bile alınmasına tepki göstererek, “Masumiyet adına ne varsa sakıncalı olarak görülüyordu. Oyuncaklar mıydı sakıncalı olarak görülen, yoksa ‘Şekerden Kraliçe Olur Mu?’ tiyatro CD’si mi” diye soruyor mektubunda. İlk çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılarak kızına kavuşan Çağ, mektubunda, Zilan’ın kendisi gözaltında olduğu süre içinde okuluna gitmediğini, kendisi geldikten sonra da okula gitmek istemediğini söylüyor.
Zilan’ın okula gitmek istememe sebebinin, arkadaşlarının “Annenle baban neden tutuklandı” diye sormalarından korkması olduğunu ifade eden Çağ, kızının kendisine “Ben biliyorum sizin kötü bir şey yapmadığınızı, ama ya arkadaşlarım öyle düşünmezlerse?..” dediğini aktarıyor. Çağ, kızının “Askerlerin polislerin olmadığı bir yerde yaşamak istiyorum, bizden ne istiyor bunlar” diye sorduğunu belirtiyor.
MAHALLE SAKİNLERİ EVDEN ÇIKMAMIZI İSTİYOR
Çağ, serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra evine yapılan yeni bir “ziyaret” ile tekrar tutuklandığını aktardığı mektubunda, markete gitmek üzere kapıyı açtığında bir sivil görevli ve bir polisle zile basmak üzere iken karşılaştıklarını anlatıyor.
“Daha önce evime gelmelerine ve ellerindeki birçok belgede adresimizin yer almasına rağmen, nasıl olmuşsa yanlışlıkla üst katta oturan ev sahibinin kapısını çalıp beni sormuşlar” diyen Çağ, tüm bu süreçte oturdukları mahallede, çalıştıkları işyerlerinde, hatta ailelerinin gözünde suçlu ilan edildiklerini söylüyor.
Çağ, jandarmalar evlerine ilk geldiğinde, kapıda gördüklerini “Evden çıktığımızda kapıda bir jandarma, apartman dış kapısı önünde iki jandarma bekliyordu. Dışarıda bu kadar kalabalığı gören apartman sakinleri, esnaf, karşı apartmanlarda oturanlar tedirgin, meraklı bakışlarla bizi süzüyorlardı, ‘Böyle kalabalık bir ekibi devlet boşuna mı göndermiş?’ dercesine...” diye ifade ediyor. Çağ, tüm bunların sonucunda “mahalle sakinlerinin ve ev sahibinin, oturdukları evden çıkmalarını istediğini” belirtiyor. (Ankara/EVRENSEL)
Aylin Akçay
ÖNCEKİ HABER

Ankara yürüyüşündeki Kent AŞ işçileri uşak yolunda

SONRAKİ HABER

Kriz var diye işçi attı sonra yeni hisse aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...