15 Ekim 2009 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
GÜNÜN YAZILARI
Almanya, iki haftayı aşkın bir süredir
Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi, SPDli Berlin eski Maliye Senatörü Thilo Sarrazinin, Türk ve Arap göçmenleri hedef haline getirdiği ırkçı açıklamalarını tartışıyor.
Sarrazin, bir dergiye verdiği söyleşide özetle, Berlinin birçok sorununu göçmenlerin fazla oluşuna bağlamış ve Yanlış politikalardan dolayı sayıları artan Türk ve Arapların büyük çoğunluğunun manavlıktan başka üretime katkısı yok demişti.
Sarrazin bununla da kalmamış, yüksek eğitimlilerin dışında Almanyaya yabancıların gelmesine ve göçmenlere sosyal yardım verilmesine karşı çıkmış, Devletten geçinen, bu devlete karşı çıkan, çocuklarının meslekleri için yeterince ilgilenmeyen ve sürekli başörtülü yeni küçük kızlar üretenleri kabul etmek zorunda değilim ifadesini kullanmıştı.
Bu ırkçı açıklama etrafında yapılan tartışmaların ardından, Merkez Bankası Yönetim Kurulu önceki gün, Sarrazinin yetki alanını sınırladı, ancak görevden el çektirmeye yanaşmadı. Bu aslında, Sarrazinin sivri bir şekilde ifade ettiği göçmen ve yoksul düşmanı görüşlere, Merkez Bankasının yönetim katının da destek verdiği anlamına geliyor. Sadece yöntemde bir hata ve sivriliğin yapıldığı düşünülüyor olsa gerek.
Kamuoyunda da bu yönlü görüşler az değil. Irkçı açıklamaya tepki gösterenler ağırlıkta olmakla birlikte, muhafazakar-liberal basın, politikacı ve sözde uzmanların bir bölümü, Sarrazinin gerçekleri söylediğini, düşünce özgürlüğü hakkını kullandığını savunuyor.
Hal böyle olunca, bu ülkede göçmenlere ve alt tabaka diye ilan edilen emekçilere karşı düşmanlıkta üst tabakanın en pervasız temsilcilerinden birisi olarak Sarrazinin tek başına olmadığı görülüyor.
Bu ülkede siyaseti az çok izleyenler, Sarrazin tarafından bugün sivri dille telaffuz edilen sınıf düşmanı tutumun arkasında, yıllardır izlenen sosyal politikalar ve göçmen karşıtı uygulamaların bulunduğunu biliyor.
Yoksulların yan gelip yatıp devlet kasasından para aldığını, Hartz IV yardımının bile çok olduğunu söyleyen politikacı, basın yayın organı hiç de az değil bu ülkede. Keza, göçmenlere karşı egemen güçlerin, çoğunluk toplumu içinde önyargıları körüklemek için başörtü, türban, zorla evlendirme gibi konuları sıkça işlediği, yasalar çıkardığı da biliniyor.
Daha bu tartışmalar sürürken, Hristiyan muhafazakar politikacı Wolfgang Boscbachin, uyum kurslarına gitmeyenlere verilen yardımın kesilmesi yönündeki açıklaması da bunu güçlendiriyor. Yani; Sarrazin asıl olarak gücünü, yıllardır ülkede izlenen emekçi, göçmen düşmanı politikalardan alıyor.
Bu nedenle, siyaset ve medya dünyasında pek çok kesim, yıllardır özünde Sarrazinin söylediklerinden çok farklı şeyler söylemiyor. Hatta, hükümetler bunları birer birer hayata geçiriyor.
Bu bakımdan, değim yerindeyse; Sarrazin konuşuyor, onlar uyguluyor. Örneğin, son haftalarda gündeme getirilen Hartz IVün kaldırılarak yerine açlığa talim anlamına gelen Yurttaş Parasının verilmesi önerisi de, Sarrazinin söylediğinden çok farklı değil. Bütün bunlar, Almanyada üst tabaka burjuva sınıfı içerisinde, yoksullara ve göçmenlere karşı düşmanlığın geldiği noktayı ifade etmesi bakımında çarpıcı. Artan ekonomik sosyal sorunlar ve bunlara karşı biriken öfke, üst tabakada tedirginliğe yol açmış, dolayısıyla her ulustan emekçiye karşı nefret ve düşmanlığın dozajını artırmıştır.
Bu nefret aynı zamanda, hızla derinleşen sınıflar arası uçurumun yarattığı korkunun bir ifadesi olarak da görülmeli. Her ay halkın ödediği vergilerle on binlerce avroyu cebine indiren Sarrazin gibi sermaye sözcüleri, şimdi toplum dışına atılmak istenen ve alt tabaka olarak ilan edilen yoksulların, bir gün mutlaka yakalarına yapışacağını bildiklerinden, öfke kusuyor, aşağılıyorlar. Bu bakımdan Almanyada yaşayan Türkiye kökenli göçmenler, sarf edilen sözleri tek başına kendilerine yönelik yapılmış, sıradan ırkçı sözler olarak görmemeli. Ortada, sadece bir etnik grubun aşağılanması, hakarete uğraması değil, aynı zamanda ülkede yaşayan bütün uluslardan emekçilere, yoksullara karşı bir düşmanlık bulunuyor. Bunun hesabını sormak da bütün uluslardan emekçilere düşüyor.
YÜCEL ÖZDEMİR
Evrensel'i Takip Et