19 Ekim 2009 00:00
ROJEV
GÜNÜN YAZILARI
PKKnin dağdan indirilmesi, yıllardır ülke egemenlerinin ağızlarına sakız olmuş bir söylemdir. Bu söylem, Kürt sorununu terör sorunu olarak gören yaklaşımlara dayanmaktadır. Oysa bizim yıllardır söylediğimizi, bugün artık burjuva medya ve siyasetin birçok temsilcisi de görüyor ve söylüyor: PKK, Kürt sorununun nedeni değil, sonucudur. Dolayısıyla PKK meselesinin çözümü, Kürt sorununun çözümü yönünde atılacak adımlara bağlıdır. PKKnin, Öcalanın çağrısıyla bugün Türkiyeye geçiş yapmak üzere gönderdiği barış grubu, egemenlerin çözümün neresinde olduklarını göstermesi bakımından önemli bir sınav olacaktır. Elbette bu sınavın diğer tarafında da, emek ve demokrasi güçlerinin barış gruplarını sahiplenmesi ve geniş halk kesimlerinin barış politikasına kazanılması yer almaktadır.
Geçtiğimiz hafta yapılan görüşmeler sonucunda açılımdan sorumlu İçişleri Bakanı Atalay ile Irak İçişleri Bakanı Bolani arasında, PKKnin Kürdistan Bölgesinden çıkartılması ve ortak sınır güvenliği konusunda bir anlaşma imzalandı. ABDnin de Iraktan çekilme süreciyle birlikte, PKKnin bölgede kendi politikaları bakımından istikrarsızlık yaratacak bir güç olmaktan çıkartılmasını istediği, ama bunun askeri yöntemlerle yapılmaya çalışılmasının yeni sorunlara yol açacağını söylediği biliniyor. Öcalan ve PKK de bu sürecin farkında ve uygun ortam yaratılması halinde silahları bırakmaya hazır olduklarını her fırsatta söylüyorlar. Üstelik bu ortamın sağlanması için tek taraflı çatışmasızlık kararı almış durumdalar. İşte Kandil, Maxmur ve Avrupadan barış gruplarının Türkiyeye gönderilmesi, böylesi bir süreçte gerçekleşiyor.
PKK yetkilileri, Türkiyeye barış grupları gönderme kararının, demokratik barış sürecine yol aldırmak ve çözüm yönünde samimiyetlerini ortaya koymak üzere alındığını açıkladılar. Başbakan Erdoğan, Irak ziyareti dönüşünde gelişmeleri terörle mücadelede yeni bir dönemin başladığı sözleriyle değerlendiriyor. Bir yandan PKK dağdan inmeye hazır olduğunu söylüyor. Öte yandan AKP Hükümeti, Anayasa değişikliğinin, affın gündemlerinde olmadığını söylüyor; Kürt dilinin önündeki engellerin kaldırılması talebi, daha ilk aşamasında YÖK tarafından engelleniyor.
Peki, çözüm nasıl gerçekleşecek?
Gelişmeler defalarca tekrarladığımız bir gerçekliği bir kez daha gözler önüne seriyor. Süreç, ABDnin ve AKPnin açılım politikalarıyla dayattıkları çözüm ile Kürt halkının ulusal demokratik istemleri ve yürüttüğü mücadele temelinde; yani iki farklı çözüm arasında bir hesaplaşma olarak ilerliyor. AKP, dışarıda PKKyi ve içeride DTPyi sıkıştırarak kendi çözümünü dayatmaya çalışıyor. Kürt halkı ve ulusal temsilcileri ise eşit haklar temelinde Türk halkıyla birlikte yaşamaya dayalı çözüm için adımlar atıyor.
Bugün gelecek barış grubunun 1999da olduğu gibi hapishaneye konulması, sorunun barışçıl çözümü yerine geleneksel baskıcı politikaların ve çözümün dağda aranmasının devamı anlamına gelecektir. Türk, Kürt halkları ve her milliyetten demokrasi ve halk güçlerinin barış grubuna açacağı kucak ne kadar büyük olursa, barışçıl çözüm o kadar güç kazanacaktır. Bugün barış grubunu sahiplenmek, çözümün demir parmaklıklar arkasına kapatılmasına karşı çıkmak olarak anlam kazanmaktadır.
ÇETİN DİYAR
Evrensel'i Takip Et