1 Nisan 2010 01:00
GÖZLEM
Her sınıf, sorunlarını kendi çıkarları çerçevesinde çözmeye çabalar ve bunun için sahip olduğu araçları en etkili şekilde kullanmaya çalışır. Bu açıdan bakıldığında sınıf mücadelesi içinde ekonomik, siyasal ve ideolojik mücadelenin başarısı, kullanılan araçların gücü ve etkisiyle doğru orantılıdır. Egemen sınıf, egemen olmasının da avantajlarını kullanarak, üzerinde egemenlik kurduğu geniş toplum kesimlerini, maddi ve düşünsel anlamda pek çok yönden kuşatarak onların kendi içinde örgütlü bir şekilde hareket etmelerini engeller. Bunu başarabildiği ölçüde kendince istikrar sağlamış olur.
Kuşkusuz örgütsüz hiçbir emekçi, çeşitli nedenlerle içinde barındırdığı zaafların, korkuların üstesinden tek başına gelemez. İşçilerin patronlar karşısında ortak bir sınıf oluşturduğu ve ancak aralarında birleşip örgütlü mücadeleyi benimsedikçe kazanabileceği ne kadar tartışmasız bir gerçeklikse, aynı işçilerin tek başlarına kaldıklarında sorunları, zaafları, korkuları ve inançları üzerinden kendisini çaresiz hissetmesi de o kadar kaçınılmazdır.
İşçi sınıfının sermayeye karşı mücadele içinde geliştirdiği araç ve yöntemlerinin biçimi ve kullanılış amacı, sadece ekonomik bakımdan değil, siyasal ve ideolojik açıdan da önemli sonuçlar ortaya çıkarır. Bu anlamda emek hareketi, sadece sendikal mücadele ya da örgütlenme biçimlerini değil, işçi sınıfının mücadele tarihi içinde ortaya çıkmış olan örgüt ve mücadele biçimlerini kapsayan ve onların tarihsel birikiminin izlerini taşıyan bir anlam ve içeriğe sahiptir.
Emek hareketi içinde küçümsenmeyecek kadar önemli bir ağırlığı bulunan sendikalar, tarihsel olarak sınıfın en etkili mücadele araçları olarak kabul edilirler. Dolayısıyla herhangi bir konuda toplumun büyükçe bir kesimini oluşturan herhangi bir gelişme gündeme getirildiğinde, emekçilerin cephesinden ilk müdahale etmesi gerekenler yine sendikalardır. Ancak özellikle son yıllarda emek hareketinde yaşanan bütün canlılığa karşın, sendikaların kolektif bir gücün en etkili aracı olarak yerinde ve zamanında müdahaleler yaptığını söylemek mümkün değil.
Emekçilerin örgütlü gücünü harekete geçirmek, sendikaların temsil ettikleri sınıfın çıkarları temelinde ve ancak onun organik bir parçası haline gelmeleriyle gerçekleşebilir. Bu anlamda emek hareketini daha güçlü ve etkin hale getirmek isteyenlerin sınıf hareketinin birliği ve tarihsel çıkarları dışında bir hedefleri olamaz, olmamalıdır. Sendikalar, önlerine ne kadar önemli ve uzun vadeli hedefler koyarlarsa koysunlar, içinde bulunulan dönemin güncel ihtiyaçlarına denk düşen bir çalışmayı yapmamaları durumunda, gerçek bir sınıf örgütü olarak davranamayacakları gibi, başarılı olmaları da mümkün değildir.
Sınıf mücadelesinin her düzeyinin birbirini tamamlayan tarzda gelişim gösterebilmesi, emekçilerin çeşitli mücadele araçlarının varlığı ve bunların doğru kullanılmasını gerektirir. Bu açıdan bir sınıfın taleplerinin içeriği, bu talepler doğrultusunda oluşturulan örgütlerin mücadele yöntemlerinin etkisi ve başarısının da temel belirleyicisidir. Herhangi bir alanda yürütülen bir mücadelenin başarısı açısından koşullar ne kadar uygun olursa olsun, bu koşulları kendi lehine çevirecek (hem sendikal, hem de siyasal anlamda) kolektif bir güç yaratılması için mücadele etmeden, var olan gücü doğru ve etkin kullanma becerisini göstermeden yapılacak derin analizlerin kimseye faydası olmaz.
Emek hareketinin kısa ve uzun vadeli çıkarını gözeten, dönemin ihtiyaçlarına uygun, koşullarını kendiliğinden sorgulamaya yönelmiş geniş emekçi kitleleri kendi sınıf çıkarları doğrultusunda harekete geçirecek bir örgütlenme ve mücadele hattı oluşturulması, TEKEL işçilerinin mücadelesi başta olmak üzere, ülkenin dört bir yanında yaşanan işçi direnişlerinin geleceği açısından büyük önem taşıyor.
ERKAN AYDOĞANOĞLU
Evrensel'i Takip Et